In his own way Çeviri Türkçe
350 parallel translation
Let the old horse thief tell about his trip in his own way.
İzin verin de yaşIı at hırsızı nerelere gittiğini kendi anlatsın.
Each serves his country in his own way :
Her ikisi de ülkesine hizmet eder :
Let him tell it in his own way.
Bildiği gibi anlatsın.
So let us each pray in his own way, to his own God.
O yüzden, herkes kendi Tanrısına kendi bildiği gibi dua etsin.
He'll win in his own way.
Kendi usulüyle kazanacak.
Let him tell it in his own way.
Kendi üslubunda anlatmasına izin verin.
He did it in his own way.
Bunu kendi yöntemiyle yaptı.
- The Marshal has fun in his own way.
- En çok o eğleniyordu.
We're trying to buy time, so he can tell her in his own way.
Kendisi bir çare bulana kadar biraz zaman kazanacağız.
Everybody in this world's foolish in his own way.
Dünyada herkesin kendine göre bir aptallığı vardır.
Just as a man must grow in his own way, in his own time.
Tıpkı bir erkeğin kendi yolunda ve zamanında büyümesi gibi...
Let Andre tell us in his own way.
Bırakın da Andre bize bildiği gibi anlatsın.
His taste for milk has made him express himself in his own way on his last visit to Citizen Lémeri,
Victor, Lémiri'ye en son gittiğimizde süt istediğini kendine has tarzıyla bize göstermişti.
Giovannone, for example, a miserable tramp and performer... who would woo the peasants in his own way.
Örneğin, Giovannone kendi halindeki köylülere askıntı olan sefil bir serseri.
So is Jack and Leroy, in his own way.
Jack de öyle, Leroy da, kendi çapında.
This Mengele was sort of a primitive geneticist in his own way, wasn't he?
Bu Mengele kendi çapında bir genetikçi sayılabilir, öyle değil mi?
In his own way.
- Şaka mı yapıyorsun?
Each of us, in his own way, must learn to deal with adversity in a mature and adult fashion.
Hepimiz, olgun bir yetişkin gibi zorluklarla baş etmeyi öğrenmek zorundayız.
In his own way, he's interesting!
Kendi halinde, ilginç birisi!
In his own way Neil is actually very caring.
Aslında kendine göre benimle çok ilgilenir.
I think, in his own way, Lassard is telling us that he'd rather risk his own life than let those animals get away.
Sanırım Lassard kendince bir mesaj vermeye çalıştı. O hayvanların kaçmasındansa kendi hayatını tehlikeye atacağını söyledi.
"You would there see with your own eyes how Weltmann, due to his tremendous suggestive powers, is able to compel people to act in a way diametrically opposite to their nature - -preferably, people who try to resist his influence- -"
"Weltmann'ın, muazzam güçleri nedeniyle, insanları... " - - muhtemelen de, tesirine direnmeye çalışan insanları - - " mizaçlarına tamamıyla aykırı olacak bir şekilde davranmaya...
A spoiled child who's grown up in ease and luxury, who's always had her own way, and whose misdirected energies are so childish... that they hardly deserve the comment even of a butler on his off Thursday.
Rahat ve lüks içinde büyümüş... kendi başına buyruk şımarık bir çocuk... ve o yanlış yönlendirilmiş enerjisi o kadar çocukça ki... izin günündeki bir uşağın yorumunu bile hak etmiyor.
Is it wise...? Is it right to tamper with the problem until the Creator himself has solved it in his own mysterious way?
Yaratıcı kendi gizemli yöntemiyle çözene kadar bu sorunu kurcalamakta haklı mıyız?
- I don't deny that he's infatuated with you... in some warped way of his own. He's playing some sort of a game with you.
Seninle bir çeşit oyun oynuyor.
I fed him and gave him money. He paid me back in his own peculiar way.
Karnını doyurdum ve para verdim.
Except for someone who's been touched in the head... and wants to go his own way. Long live our chief!
Aklı başında olmayan ve kendi yoluna gitmek isteyen birileri dışında...
He was telling me, you see, in his own little way, that he's happy.
Görüyorsun ya kendince mutlu olduğunu bize göstermeye çalışıyordu.
Yet his own witness in answer to a question put by one of you, clearly stated that anyone without any special technical skill could have rigged that car in a few minutes, in the way the D.A. imagines it was rigged.
Oysa kendi tanığının sizlerden birinin sorusuna verdiği cevapta açıkça belirttiği gibi özel teknik becerisi bulunmayan herhangi birisi de birkaç dakika içinde arabayı kurcalayabilirmiş. D.A.'nın gerçekleştiğini varsaydığı kurcalama şeklinde.
Maybe back in the days of the pioneers a man could go his own way.
Belki kovboyların zamanında kendi yoluna gitmek mümkündü.
You're going after Arkadin's money in your own way - through his daughter - aren't you?
Kızını kullanarak Arkadin'in parasına uzanıyorsun, yalan mı?
The opinions expressed by our guest are his own and in no way reflect my own views or those of my sponsor.
Konuğumuzun ifade ettiği görüşler kendisine aittit ve hiçbir şekilde benim düşüncelerimi ya da destekçimin düşüncelerini yansıtmaz.
Now, Teresa, it's only natural he should want to make his own way in the world.
Hadi ama Teresa, dünyada kendi yolunu çizmeyi istemesi son derece doğal bir şey.
I had come to meet Larry Flint... an unspoiled, dedicated artist... searching in his own troubled way for the simple life.
Larry Flint'i tanımaya gelmiştim... Kendini sanatına adamış, hiç bozulmamış bir sanatçı... O da kendince basit bir yaşamın arayışında.
Every man, in his own special way, takes care of number one.
Her erkek bir biçimde kendisi için çalışır.
There is only one entrance to Mr Shahbandar's apartments through his personal elevator which was brought all the way from Paris in his own personal aircraft.
Bay Shahbandar'ın dairesine tek bir giriş yolu var kişisel asansörü Paris'ten buraya özel uçağı ile getirttirdi.
In that quest for nothing, for emptiness, Daniel had his own way, more direct and brutal than mine.
Bu boşluğun içinde Daniel kendi yolunu bana göre daha gaddarca bir şekilde çizmişti.
Each of you will be on his way out of here in his own time.
Vakti gelince hepiniz buradan ayrı ayrı çıkacaksınız
- I don't deny that he's infatuated with you... in some warped way of his own.
Seninle bir çeşit oyun oynuyor. - Öyle düşünmüyorum. - Sana, kendince çarpık bir şekilde, deliler gibi tutulduğunu inkar etmiyorum.
Oliver would like you to know that in his own special way, he loves you very much.
Oliver şunu bilmenizi istiyor, kendine özgü bir yolla, aslında sizi çok seviyor.
His co-defendants... must adopt, each in his or her own way... an "anti-legalistic" defense... in order to join Bobby in his rebellion.
Sanığın arkadaşları, isyanında Bobby'ye katılmak için her biri kendi bildiği şekilde ya da kendince kanun karşıtı bir yol benimsemeli.
Good to me, in his own sort of way.
- Çok iyi bir insandı. Bana hep iyi davrandığı için çok şanslıyım.
Super Soul needs no introduction as our number one disc jockey, but he's on his way to becoming a national celebrity in his own right,
Super Soul'un tanıtıma ihtiyacı yok. O sektöründe bilinen önemli bir DJ ancak, Kowalski'nin görünmez rehberi olarak...
He got feedback together and he also played in his own inimitable way.
Feedback yapıyordu ve o kendine has, eşsiz stiliyle çalıyordu.
He must learn how to make his own decisions... to make his own way in life.
Hayatta kendi yolunu çizebilmesi için kendi kararlarını vermesini öğrenmeli.
It could be a person who, in his own loony way feels your work is promoting porno and decadence and he has a mission to clean up the world.
Senin çalışmalarının, pornoyu ve çürümeyi körüklediğine inanıp, kendine de dünyayı temizleme misyonu vermiş bir yarım akıllı olabilir.
Everyone runs in her own way or his own way.
Herkes kendi yolunda koşar.
It is, if you like, a psychological identification that enables a policeman, through his own mind, to work his way into the unknown activities of the criminal- - to work his way into the crime in question.
Bu bir polisin, mevcut suçun kendi kafası içinde bir suçlunun bilinmeyen aktivitelerine doğru çalışmasını sağlayan psikolojik kimliğidir.
In his own unique way, but... The song makes a good point.
Kendine öz bir tarzda, fakat şarkı iyi bir nokta.
He can't even express himself or probably even... understand his own emotions in a traditional way.
Kendini bildiğimiz şekilde ifade edemiyor, hatta belki de kendi hislerini bile bildiğimiz şekilde anlayamıyor.
He decides, in his own off-the-wall way to show me what it is.
Şaman da hissediyor. Bana kendi garip yöntemlerini kullanarak..... ne olduğunu göstermeye karar verdi.
in his bedroom 16
in his infinite wisdom 17
in his defense 27
in his office 49
in his heart 21
in history 31
in his car 20
in his house 18
in his head 18
in his room 52
in his infinite wisdom 17
in his defense 27
in his office 49
in his heart 21
in history 31
in his car 20
in his house 18
in his head 18
in his room 52
in his 52
in his way 22
in his eyes 23
in his case 29
in his hands 21
in his words 17
in his mind 49
in high school 193
in high 25
in hindsight 63
in his way 22
in his eyes 23
in his case 29
in his hands 21
in his words 17
in his mind 49
in high school 193
in high 25
in hindsight 63