It really wasn't Çeviri Türkçe
1,150 parallel translation
That wasn't really life. Kid's play is what it was.
Gerçek hayat değildi.Sadece çocuk oyunuydu
It wasn't really an idea.
Tam olarak düşünce değil.
I wasn't really expecting it, to be honest.
Dürüst olmak gerekirse gerçekten bunu beklemiyordum.
I'd imagine it really wasn't that difficult.
Bunun hiç de zor olmadığını anlayabiliyorum.
It wasn't really out of the ordinary.
Sıradan olmayan birşey yoktu
this whole thing with Joy... was really just about Daddy's bank... wasn't it?
Aslında Joy'la birlikte olmanın tek nedeni babasının bankası, değil mi?
Well, it wasn't that difficult, really.
O kadar da zor değildi, gerçekten.
So, I came back and when you were there a second time waving... I really wasn't sure what it was...
O yüzden geri döndüm ve orada bana ikinci kez el salladığında ne olduğundan emin olamadım.
Look, Tom, I really appreciate what you did- - what you were willing to do for me- - but as far as I'm concerned, I was under the influence of some weird Vulcan chemical imbalance and whatever I did, whatever I said- - it wasn't me.
Bak Tom, gerçekten yaptığın şey için minnettarım- - gönüllü olarak benim için yaptıklarına- - ama bir çeşit Vulkan kimyasal dengesizliği altında olduğumu göz önünde bulundurduğumda sana ne dediysem ve ne yaptıysam, o kişi... ben değildim.
- It wasn't really, I guess.
Tam olarak kötü değildi, sanırım.
You're saying if this story of his is true, she can verify it so we'll know it wasn't really his fault?
Hikâyesi doğruysa, Lyta zihnini okuyacak ve onun hatası olmadığına ikna olacağız, öyle mi?
- It wasn't really you.
- Sen kendinde değildin.
Yeah, I wasn't gonna get it, but this guy, Milos, who runs the pro shop he really recommended it.
Evet, almayacaktım ama spor malzemeleri dükkânındaki adam Milos önerdi.
I finished copying. It wasn't really that hard.
Kopyasını aldım, çok zor olmadı.
Well, it wasn't really cut off.
Şey, aslında kesilmemişti.
She was really nice. It wasn't that.
Karen bence çok iyiydi.
It really wasn't that much...
Çok fazla değildi...
I wasn't really seeing it before.
Gerçekten daha önce onu böyle görmüyordum.
It wasn't really a surprise.
Gerçekten de sürpriz olmadı.
It wasn't my fault. Really.
Benim hatam değildi, cidden.
It's okay. I wasn't really gonna whack you.
Sorun değil, seni vurmayacaktım.
It became a sort of joke between us, only it wasn't really.
Aramızdaki bir şaka haline gelmişti sadece gerçek değildi.
I gotta tell ya, uh, its - it wasn't really that real.
- Şunu söylemeliyim ki ah... o kadar da gerçekçi değildi.
I could tell from her letters her heart wasn't really in it.
Mektuplarından beni pek de sevmediğini anlayabildim.
It wasn't really her I loved, I think.
Benim sevdiğim tam olarak o değildi sanırım.
It wasn't even really like a kiss. I mean, I thought he was trying to bite me.
Öpmek gibi bile değildi.
Yeah, it wasn't really a good game.
Pek iyi bir maç değildi.
That really wasn't the point of the story, was it?
Hikâyenin ana fikri bu değildi, değil mi?
It wasn't really Andy's fault.
Andy'nin suçu değildi.
I wrestled with telling her but I ultimately decided it wasn't my place which is why I'm really glad you're here.
Ona anlatmayı düşündüm ama sonuçta bunu anlatmak bana düşmez diye karar verdim bu yüzden, burada olduğunuz için memnunum.
wasn't about a guy but I feel like when we discuss it we never really discuss it and I never really ask the one important question that you can feel free to answer any minute now so that...
Ve en önemli soruyu hiç sormadım. Ki istediğinde cevap verebilirsin.
Well you did, but... it wasn't really you.
Tamam sen yaptın ama... gerçekte sen değildin.
I wasn't sure, really which way to go with the shading... and I probably could have spent a little more time on it.
Gölgeler konusunda pek emin değildim ve üzerinde daha çok çalışmalıydım herhalde.
Maybe it's just me being totally insecure but... when I gave Noel that ticket, you know to go back to Los Angeles... he was really touched, but he seemed sort of distant and, um... and he wasn't sure if he could go... and I didn't really know why. Ruby...
Ruby- -
Well, the stuff that we talked about at the first R.A. meeting I just wasn't listening because it didn't really apply.
İlk kat danışmanları toplantısına konuşulanları pek dinlemedim çünkü o sırada alakadar etmiyordu.
It really wasn't.
- Aslında gitmiyordu.
Then I saw that the person I really had to break up with wasn't Vaughn. It was his mother.
İşte o anda aslında ayrıldığım kişinin Vaughn değil annesi olduğunu anladım.
Really, it wasn't for me.
Aslında bana göre değildi.
Look, it really wasn't my fault.
Bak gerçekten benim hatam değildi.
Remember, it really wasn't my thing.
Hatırlarsan pek hoşuma gitmedi.
Well, the hat was in Geneva, and... it wasn't really a hat, it was a ski lodge.
Şapka Cenevre'deydi. Daha çok başını sokacağın bir çatıydı. Bir kayak locasıydı.
He would have been so proud... even if it wasn't really me.
Oradaki gerçekte ben olmasam bile, yine de benimle gurur duyardı...
And if it wasn't really you... If my visit was only the you that still lives in my heart the you that never gave up that taught me what being brave was all about if it was only the you that I will carry with me in my soul until the day I die I can only say keep fighting.
Ama o, gerçek sen değilsen şayet beni ziyaret eden kalbimde yaşamakta olan ve beni tüm bu olup bitenler için cesur biri olarak düşünmekten hiç ama hiç vazgeçmeyen, son nefesimi vereceğim ana kadar ruhumun derininde saklayacağım sensen sana tek sözüm var asla vazgeçme.
My dad really liked you. And Mom never told him we'd split, because he wasn't up to it.
Babam seni çok severdi ve annem ayrıldığımızı ona söylememiş.
- No, it wasn't, really.
- Hayır. Ben kesinlikle...
It's not that he wasn't a really good man, you know?
İyi bir insan olmadığını falan söylemiyorum biliyor musun?
Guess it wasn't that big a deal for him though, really.
Ama pek işe yaramadı.
But see, it really wasn't any of your business either, and it still isn't.
Ama bak, bu seni ilgilendirmeyen bir şeydi. Ve hala da öyle.
Who would've thought it wasn't really about a dragon, huh?
Şarkının oyuncak ejderhayla ilgili olmadığı kimin aklına gelirdi.
It wasn't really necessary.
Pek de gerekli değildi aslında.
Isn't it true, in one of those readings of yours when you were doing your ESP, you told Valerie Barksdale that Donnie was an insecure redneck and he wasn't really crazy enough to kill anybody?
Bundan birkaç hafta önce, ne kadar doğru bilmiyorum ama sözde mesleğinizi icra ederken Valerie Barksdale'e Donnie'nin aslında güvensiz biri olduğunu ama birini öldürecek kadar çılgın olmadığını söylediniz mi?
it really is 379
it really happened 26
it really sucks 18
it really isn't 44
it really hurts 109
it really does 97
it really works 24
it really doesn't 20
it really suits you 16
it really doesn't matter 43
it really happened 26
it really sucks 18
it really isn't 44
it really hurts 109
it really does 97
it really works 24
it really doesn't 20
it really suits you 16
it really doesn't matter 43
it really was 68
it really 67
it really is you 25
wasn't 66
wasn't me 102
wasn't it 2231
wasn't i 199
wasn't there 90
wasn't she 258
wasn't he 406
it really 67
it really is you 25
wasn't 66
wasn't me 102
wasn't it 2231
wasn't i 199
wasn't there 90
wasn't she 258
wasn't he 406
wasn't your fault 38
wasn't that fun 17
wasn't so bad 16
wasn't easy 25
wasn't that 16
it reads 34
it reeks 19
it relaxes me 23
wasn't that fun 17
wasn't so bad 16
wasn't easy 25
wasn't that 16
it reads 34
it reeks 19
it relaxes me 23