English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ J ] / Just one day

Just one day Çeviri Türkçe

2,375 parallel translation
The question that begs to be answered however, is, Will they unite for just one day? Or will all hell break loose and split this family in two
Bir günlüğüne dargınlığı, unutacaklar mı yoksa ortalığı cehenneme çevirip aileyi Maryland mavi yengeci gibi ikiye mi bölecekler?
Just one day. No more.
Tek istediğim budur!
- Just one day!
Lütfen!
Can we not fight for just one day?
- Bir günlüğüne kavga etmesek olur mu?
I told her what I really wanted when I turned 16, what I wanted more than anything was just one day, just one day just the two of us.
Ona 16 yaşıma bastığımda her şeyden çok istediğim şeyin sadece bir günü baş başa geçirmek olduğunu söyledim.
What? Quit work after just one day?
Ne, bir gün çalıştıktan sonra işten mi ayrıldın?
But he can not have just one day's leave?
Ama sadece bir günlüğüne de mi izin alamaz?
Yeah, I had dreams, but they're over... because one day you just gotta wake up.
Evet, hayallerim vardı, ama artık bittiler çünkü bir gün uyanırsınız.
If you'd just move. One day.
Tabii çekilirsen.
I just hope that maybe one day I can sit down across from you, look you in the eye and talk to you and explain to you what happened.
Sadece umarım bir gün oturup, gözünün içine bakabilir ve sana neler olduğunu açıklayabilirim.
I don't know if it was California or just you guys, but it all changed one day, almost overnight.
Suç, California'da mıydı yoksa sizde miydi bilmiyorum ; ama her şey değişti. Neredeyse bir gecede.
If you're lucky, you'll just spend one day on the john.
Şanslıysan helada sadece tek gün geçirirsin.
I don't know. She just left me in the car in the parking lot at the grocery store one day.
Bir gün bakkal dükkanının önünde park edip beni arabada bıraktı.
One day it just hit me : Wham!
Bir gün kafama dank etti!
One day he's reading a newspaper and sees that somebody he just had dinner with, somebody he thought a lot of, was murdered.
Gazeteyi okuyor ve yemek yediği birinin hakkında düşündüğü birinin öldürüldüğünü görüyor.
Oh, please, Ida, can't we leave business just for one day?
Lütfen Ida, en azından bugün iş konuşmasak?
One day, it'll be more than just the wind.
Bir gün rüzgârdan fazlası da olacak. O anomali tekrar açılacak.
And thanks to Curtis'bugs, one of them... just lost his 4-day alibi.
Curtis'in böcekleri sayesinde onlardan biri 4 günlük mazeretinden oldu.
I mean, or you could just put it all aside for one day, couldn't you?
Bence bir günlüğüne her şeyi bir kenara bırakabilirsin, değil mi?
I'm really blessed to just be in this position and have so many great fans who have followed me since day one.
Korkuyordum ama şuana kadar herşey harika gitti.
That's just the way I feel from day one.
İlk günden beri düşüncem buydu.
African-American, Wanda Barloff, nine years old, one day, she's just gone.
Afro-Amerikan, adı Wanda Barloff ve dokuz yaşında. Bir gün, öylece kaybolmuş.
Just one more day.
Sadece bir gün kaldı.
It's like one day, they're the hottest thing on two legs, and then the next, they just look ugly to you.
Bir gün bakıyorsun, onlar iki bacaklı en seksi şeyler ama sonraki gün, gözüne iğrenç görünüyorlar.
- Just one day!
Yalvarıyorum!
You know how you spent the day today with your kid, just all the coaching and tryouts? To this day, my dad's come to one game - - one.
Bugün bütün gününü oğlunla beraber koçluk ve denemelerle geçirdiğini düşünüyordum da şu güne kadar babam hiç bir maçıma gelmedi.
'Cause, like, there's just that one Mech there during the day.
Çünkü gündüzleri orada sadece bir Mekanik var.
I just hope one day you'll learn to trust me again.
Umarım günün birinde bana yeniden güvenmeyi öğrenirsin.
Couldn't we just postpone it one more day?
Bunu bir gün daha erteleyemez miyiz?
She just stopped taking it one day, didn't she?
Bir gün öylesine gitmeyi bıraktı değil mi?
Just give us one day.
Bize sadece 1 gün verin.
Look, I-I did a lot of bad things back in the day, and that was just the one they caught me for.
Bakın, zamanında tonla kötü şey yaptım. Bu sadece yakalandığım olaydı.
No, I know it's not all about just the one day.
Hayır, bu sadece günlük bir şey değil.
One day, I just walked away from her.
Bir gün, anlamadığım şekilde benden uzaklaştı.
You can't just wake up one day and say, "I'm successful."
Bir sabah kalkıp "ben çok başarılıyım" diyemezsin ki.
And he said, "One day I just got good".
"Bir zamanlar iyiydim." diye cevap veriyordu.
Just because I can't, at least for a one day walk free and proud...
Çünkü bir gün bile çıkıp dışarda özgürce ve gururla yürüyemiyorum.
We just went and did it, hoping that we could stave off the cutting... for one day until that public hearing.
Sadece gittik ve yaptık. Konsey toplantısına kadar olan bir günlük süreyi kesim olmadan atlatabileceğimizi umarak.
Just for one day so the citizens could talk to the city council... the next day about saving them.
Sadece bir günlüğüne. Böylece vatandaşlar ertesi gün ağaçları kurtarmak için orada konuşabileceklerdi.
I mean, to us, it's just one room, but to her, every day it's a brand-new place.
Yani, bizim için sadece bir oda olabilir ama onun için her gün yeni bir yer sayılır.
I don't know. It just kind of started one day.
- Bilmiyorum, bir gün ansızın başladı.
And, uh, so I just kept writing, and then this one day,
Böylece yazmaya devam ettim. Sonra bir gün,
She goes from one drugstore to the next all day long, just filling her bag.
Bir ilaççıdan diğerine gidiyor bütün gün tek işi çantasını doldurmak.
And he's so good, like, it makes me want to practise just so I can be as good as Henry one day.
O kadar iyi oynuyor ki... çalışıp bir gün onun kadar iyi olasım geliyor.
I thought if I could just get one right thing done, maybe the constabulary could change - stand up to the rich and powerful pulling the strings. Cassidy came to me one day to say if I ever hoped to make detective I'd have to forget about Harriet King once and for all.
Doğru bir şey yaparsam belki emniyet teşkilatı değişir diye düşündüm ama Cassidy bir gün gelip eğer terfi etmek istiyorsam Harriet King davasını unutmam gerektiğini söyledi.
One day I just couldn't take it any more.
Bir gün artık dayanamaz hale geldim.
What, am I just supposed to pretend that the past 18 years never happened? And what about me? One day maybe we can be friends.
Geçen 18 yıl hiçbir şey olmamış gibi mi davranacağım yani?
Then one day Burak and I have a fight. And I just happen to run into my childhood love that very day.
Sonra bir gün biz Burak'la kavga ediyoruz ve tesadüfe bak ki, o gün çocukluk aşkıma rastlıyorum.
But then, you wake up one day and you discover... The person you love has just gone... You're living with someone else...
Ama sonra bir gün uyanır ve sevdiğin insanın gittiğini keşfedersin ve başkasıyla yaşarsın ve onu bir daha sevmezsin.
Just like that, from one day to another.
Evet aynen öyle, birden bire.
The last one of the temps that I hired for Valentine's day just quit!
Sevgililer günü için işe aldığım son geçici personelde istifa etti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]