Not well enough Çeviri Türkçe
789 parallel translation
Dr. Stoke said you're not well enough to go. It's finally come.
Dr. Stoke gitmenin doğru olmadığını söyledi
I'm not well enough.
Buna dayanamam.
And besides, you're not well enough to travel.
Ayrıca zaten seyahat edecek durumda değilsin.
She's not well enough to go out, and a night like this too.
Çıkacak kadar iyileşmedi. Hele böyle bir gecede.
- You're not well enough.
- Daha iyileşmediniz.
But Max knows you're not well enough.
Ama Max senin yeterince iyi olmadığını biliyordu.
You tell Miss Thwaites... that your mistress is sorry, but she's not well enough to see her.
Bayan Thwaites'e... hanımefendinin özür dilediğini, misafir kabul edemeyeceğini söyle.
I sent a note to say you were not well enough.
Not yazıp senin iyi olmadığını söyledim.
Look, you may be getting well, but not well enough to question your doctor.
İyileşiyor olabilirsiniz ama doktorunuzu sorgulayacak kadar değil.
I can do a lot of things very well but not well enough.
Bir sürü şeyi iyi yapabiliyorum ama yeterince iyi olmuyor.
Sir Joseph is not well enough to give interviews... but out of respect for Time magazine -
Bay Joseph röportaj için pek müsait değil... lâkin Time dergisine saygısından onu hariç tutuyor.
I'm just not well enough to go out.
Dışarı çıkacak kadar iyi değilim.
He's not well enough to work, you know that.
Çalışacak kadar iyi değil, biliyorsun.
You're not well enough.
İyi değilsin.
You're not well enough, at every trifle your temperature rises.
Yeterince iyileşmedin, hava değişikliğini önemsemeliyiz!
-... she's not well enough to travel.
Ya ben? - Sen mi?
- I'm not well enough yet.
Henüz iyileşmedim.
Stop, Mother. You're not well enough to go.
Dur anne, oraya gidebilecek kadar iyi durumda değilsin.
No, you're not well enough.
Hayır, yeterince iyileşmedin.
Maybe I'm not well enough today to follow such a story.
Belki bu hikayeyi dinlemek için bugün yeterince iyi değilim.
Why not leave well enough alone?
Neden olanla yetinmiyoruz?
- I slept well enough, but not long enough.
Özür dilerim.
Well, not enough to turn my head.
Açıkçası, pek fark etmedim.
You think your Uncle Horace likes you well enough... to lend you the bonds if he decides not to use them himself?
Sence Horace Amca'n kendi kullanmayacak olsa o tahvilleri sana borç verecek kadar seviyor mudur seni?
Well, that's not enough.
Ama bu yeterli değil.
Well, I eat them on my steak when I'm out and the meat's not good enough as it is.
Dışarıdayken bifteğin üzerinde yiyorum ve et onun kadar iyi olmuyor.
Well, that's very interesting, but not interesting enough... to come breaking down doors at this hour of the morning.
Bu çok ilginç ama sabahın bu saatinde... zorla evime girmenizi gerektirecek kadar ilginç sayılmaz.
The big ports like Havre and Ostend and Cherbourg are protected well enough... but the enemy's not coming in on the Queen Mary.
Havre, Ostend ve Cherbourg gibi limanlar gayet iyi korunuyor. Ancak düşman Queen Mary gezinti feribotu ile gelmiyor.
It is not enough to live well, one must die well.
Esenlik içinde ölmek de gerekir.
You might as well be broke as not have enough.
Yeterli paranız yoksa iflas edebilirsiniz.
Well, it's not good enough.
Bu benim için yeterli sebep değil.
She's seems well enough, I'm not worried
Endişelenecek bir durum yok.
Well, thanks, Nathan, but just you alone is not enough.
Sağ ol Nathan, ama yalnızca senin gelmen yeterli olmaz.
But I like her well enough not to want to see her hurt, and you can hurt her.
Ama onu yeterince sevdiğim için görüşmenizde, ne senin ne de onun, incinmesini isterim.
No, I'm not well enough.
- Hayır, henüz iyileşmedim.
Well, that's not good enough.
Bu cevap bana yetmez.
Well, it's not enough.
Ee, yeterli değil.
Well, I think that I am not clever enough to do that, but perhaps if I serve in France for a while, I could learn how with your very... kind help.
Şey, bunları yapmak için yeteri kadar zeki değilimdir, Ama belki bir süre Fransa'da görev yapsam, Sizin nazik yardımlarınızla öğrenebilirdim.
Well enough may not be good enough.
Bu da, yeterli olmaz.
I did not know that you were well enough to walk.
bilmiyorsunuz. oradan uzaklaşıp buraya gelin.
I didn't shoot well and there were not enough bullets or else I would kill them all
Vuramadım, çünkü yeterince mermim yoktu. Yoksa hepsini öldürecektim.
He shot well, but not fast enough.
İyi ateş ederdi ama yeterince hızlı değildi.
Well, he has... a great many responsibilities and not enough time...
Amcamın büyük sorumlulukları olduğundan zamanı çok önemli...
It means, well, roughly, one for whom bread or food is not enough.
Kabaca, ekmeği ya da yiyeceği yeterli olmayan biri için söylenir.
Well, sorry's not enough.
Özür dilemek yetmez.
Well, you're not gonna be in here long enough for that.
Burada o kadar süre kalmayacaksınız.
Well, that's not good enough, Sam.
O yeteri kadar iyi değildir, Sam.
Well, he's got enough sense not to come back here but if you get in touch with him, try and talk him into going back because it'll be a whole lot easier on him.
Buraya dönmeyecek kadar akiIli ama onunla temas ederseniz, oraya geri dönmeye ikna edin çünkü bu durumunu çok daha kolaylastirir.
- Yeah, well, not enough to suit me.
- Yine de benimkiyle aynı olmazdı!
- Well, that's not good enough!
- Fakat, bu yeterince adil değil.
Well, there's not enough left of her to recognize.
- Tanınmayacak kadar yenilmiş.
not well 227
well enough 63
enough 5528
enough for today 16
enough is enough 234
enough said 73
enough about me 63
enough chitchat 25
enough now 40
enough of this 129
well enough 63
enough 5528
enough for today 16
enough is enough 234
enough said 73
enough about me 63
enough chitchat 25
enough now 40
enough of this 129
enough of this shit 25
enough talking 31
enough's enough 35
enough talk 56
enough with the 22
enough already 193
enough games 17
enough of this nonsense 22
enough of that 96
not worth it 37
enough talking 31
enough's enough 35
enough talk 56
enough with the 22
enough already 193
enough games 17
enough of this nonsense 22
enough of that 96
not worth it 37
not work 17
not working 52
not war 23
not without you 77
not words 19
not without a fight 24
not we 32
not with me 172
not without a warrant 22
not with 22
not working 52
not war 23
not without you 77
not words 19
not without a fight 24
not we 32
not with me 172
not without a warrant 22
not with 22