Only question is Çeviri Türkçe
655 parallel translation
The British will certainly launch an attack. The only question is, which way will they come?
İngilizler yakında buraya saldıracaktır, tek soru ne taraftan gelecekleri.
The only question is - do I ticket you as an accessory?
Tek mesele, seni suç ortağı olarak mı kabul edeyim?
The only question is why. What's her game?
Beni düşündüren tek şey sebebinin ne olduğu.
The only question is do you wanna die now or in a few minutes?
Sana bir soru şimdi mi ölmek istersin yoksa birkaç dakika sonra mı?
The only question is, what?
Tek sorun, ne yapacağımız.
The only question is, will it still be there when we get through blasting it?
Fakat sorun biz orayı patlattığımızda hâlâ orada olacak mı?
The only question is by whom and for how much?
Tek sorun kim yapacak ve ne kadara yapacak?
The only question is, who?
Tek soru, kim?
The only question is when I will die.
Sadece, beni ne kadar zamanda öldüreceği önemli.
Only question is, how does it sound to MacArthur?
Tek sorun, bunun MacArthur'un kulağına hoş gelip gelmemesi, değil mi?
The only question is young Langers, what are they?
Mesele şu genç Langers, nedir o değerler?
The only question is, did she kill to acquire them?
Ama cinayeti de o mu işledi?
The only question is when to attack and how to maximise our chance for success.
Tek soru ne zaman saldıracağımız ve başarılı olmak için şansımızı ne kadar zorlayacağımız.
The only question is, why?
Tek soru, neden?
The only question is : what protection do we have if it proves to be false?
Mesele şu : Doğru olmadığını kanıtlarsa biz ne yapabiliriz?
Then the only question is about intent.
O halde, tek soru, niyet nedir?
The only question is :
Bir tek sorum var baylar : Nasıl ve ne zaman?
The only question is :
Tek bir soru :
The only question is, when and how.
Tek sorun, zamanı ve şekli.
This is only a question of money.
Bu yalnızca bir para sorunu.
" "We all ask ourselves the question " "why it is that some of us are killed while others remain. " " The only answer is our faith
"Kendimize neden bazılarımızın öldüğünü, diğerlerinin hayatta kaldığını soruyoruz."
I claim it's the only question that is relevant.
Bunu alakalı tek soru olduğunda ısrar ediyorum.
I only know the woman's eyesight is in question now.
Ben sadece şuanda bayanın görüş yeteneğinin şüpheli olduğunu biliyorum.
Well, there is only one question, actually.
Aslında sadece tek bir sorum var.
For you, there is only one question :
Yalnızca tek bir sorum var sana :
This is only question of time.
Sadece zaman ile alakalı.
The question is only,...
Tek sorun... Bir dakika, lütfen.
Will you fight or not? That is the only question.
Savaşacak mısın, savaşmayacak mısın?
Only question I ever ask is, "What time's your husband coming home?"
Tek sorduğum soru, "Kocan ne zaman eve geliyor?" olur.
The only question then was, "How is this possible?"
Burada sorulması gereken soruysa, bunun nasıl mümkün olduğudur.
It... it is only a question of time, gentlemen.
Şu anda tek bir sorun var beyler.
Perhaps the only possible answer... to our question is, whatever we said the mind is, we'll discover it's not.
Belki de sorumuzun tek olası cevabı, zekânın ne olduğunu söylersek söyleyelim, bunun böyle olmadığını keşfedeceğimizdir.
There is only one question I will put to this Council.
Bu konseyde sadece bir soru sorulacak.
It is a question only of helping...
Asıl konu yardım etme...
Right? - Yes. The only question here is : does this ground have a value to you?
Buradaki tek sorun ise, bu bölgenin senin için bir değeri var mı?
To me, it's only a question of price.
Bu bir iş meselesi. Fiyat önemli.
The only question now is how to rid ourselves of him.
Önemli olan ondan ne şekilde kurtulabileceğimiz.
Whereas Miguel's is only a question of hours if he doesn't stop smoking.
Ama Miguel, sigarayı bırakmazsa birkaç saat içinde düşecek.
It's only a question of hours now before peace is declared.
Barış ilan edilmesi sadece bir zaman sorunu.
Now, of course, the only question left to be decided is where the Police shall find you.
Elbette, kalan tek soru polisin seni nerede bulacağına karar vermek.
- It is only a question of price.
Wagner'le dostluğumuzun Bad Ischl'de tatil yapan krallarla buluşmaktan daha önemli olduğunun farkında değil.
There is only one question.
Tek bir soru var
However, there is one question that only you can answer.
Bununla birlikte, ancak sizin cevaplandırabileceğiniz bir sorum var.
Not only is the Bataan rescue mission so much blue sky over the horizon, it is even open to question if we can defend Australia.
Bataan'ı kurtarma görevini bir yana bırakın... Avustralya'yı savunabileceğimiz bile meçhul.
The only thing I question is their method of death.
Tek sorguladığım öldürme yöntemleri.
If this is the only solution, humankind must stop and question the whole meaning ofjustice.
Tek çözüm buysa insanoğlu bir durup, adaletin anlamını sorgulamalıdır.
Our first question is whether Ieyasu is serious or only testing.
İlk olarak cevabını bulmamız gereken soru bu saldırının ciddi mi olduğu, yoksa Leyasu'nun bizi sınadığı mı?
I am only a ten-year Christian, and though I believe in the Christian God with all my soul, our Emperor is without question.
Yalnız on yıldır Hıristiyanım, Hıristiyan Tanrı'ya tüm benliğimle inansam da, İmparator her şeyin ötesinde gelir.
The only question is that is there anything we can do about it?
Radyasyon oranı saatte 4 RAD...
This is only a question of time.
Sadece zaman meselesi.
That's why I say that the real question is not only how he got in, but when.
Bu yüzden derim ki, esas soru sadece nasıl içeri girdiği değil, ne zaman girdiği de.
question is 362
is it 9219
israel 117
is something wrong 1059
islam 16
is here 159
isis 48
island 46
isabel 421
isaac 589
is it 9219
israel 117
is something wrong 1059
islam 16
is here 159
isis 48
island 46
isabel 421
isaac 589
issue 86
issues 74
istanbul 39
isobel 100
isabella 232
isn't it 16586
isles 199
isabelle 287
isaiah 54
isak 44
issues 74
istanbul 39
isobel 100
isabella 232
isn't it 16586
isles 199
isabelle 287
isaiah 54
isak 44