English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ S ] / She always has been

She always has been Çeviri Türkçe

106 parallel translation
Lola's in love with you. She always has been.
O sana aşık, hep de aşıktı.
She always has been.
Her zaman da öyle oldu.
She always has been.
Her zaman kötü oldu.
She always has been.
Her zaman öyleydi.
She always has been.
Zaten hep öyleydi.
She always has been.
Hep öyleydi.
Lee is ambitious and smart and beautiful... and she always has been all of those things... and she's always done really well, you know?
Lee hırslı, zeki, güzel... ve bunların hepsine her zaman sahip olacak... ve her zaman işlerin üstesinden geliyor, anlıyor musunuz?
She's a loser, and she always has been.
Beceriksizin tekidir. Her zaman öyleydi.
She's just so insecure, she always has been.
Kendine güven sorunu var, her zaman böyleydi.
- She always has been.
Ezelden beri.
But then she always has been.
Daima öyleydi.
- She always has been.
- Baştan beri böyle.
History.'Cause she's a bad influence on you, and she always has been.
Geçmiş.'Çünkü o senin üzerinde Kötü bir etkiye sahipti, ve her zaman öyleydi.
Has she always been like that?
Hep öyle miydi? - Evet.
Has she always been like that?
Doğuştan mı böyleydi?
Leslie has always been a real sharp talker, ain't she?
Leslie'nin ağzı hep iyi laf yapar, değil mi?
She has always been.
Her zaman öyleydi.
- She has always been that way.
- Hep öyleydi.
She always has new things, and she's been fired from her household.
Hep yeni şeyler alıyor ve işten kovulmuş.
I thank you, but Kitty has always been at the center of Berlin and she has always used an international set of girls.
Teşekkürler ama Kitty Berlin'in merkezinde olmuştur... ve her zaman uluslar arsı kızlar kullanmmıştır.
She's wild — always has been —, made a mess of a marriage.
Ama çılgındır da, hep öyle oldu, evliliğini berbat etti.
She has always been as she is now.
Hep şu andaki gibiymiş.
"Now and then, a woman of about 36 years old comes, " and she is of Jewish appearance. " She has always been sympathetic...
Ara sıra Yahudi görünümlü, 36 yaşlarında bir kadın ziyaretine geliyor.
I'm her whole life, just as she has always been mine.
Onun tüm hayatı benim, aynı onun da benim hayatım olduğu gibi.
She came into our life by default and I do feel a tremendous responsibility to give her as good a life as possible and that has not always been easy.
Tesadüfen cankurtaranımıza geldi ve ben de ona mümkün olduğunca iyi bir hayat sunma sorumluluğunu hissettim ama bu çok da kolay olmadı.
She's always been an individualist, should we say?
Deyim yerindeyse, daima kendine has biriydi.
- I want you to know,..... it has always been my belief that Jolinar kept her experience on Netu a secret..... because she believed it might come between us.
- Bilmeni istiyorum,... Ben her zaman Jolinar'ın Netu ile ilgili deneyimlerini sır olarak sakladığını inanmışımdır. Çünkü o bunun aramızı bozacağına inanıyordu.
She has always been a stubborn girl!
Her zaman inatçı bir kız oldu!
Has she always been like this?
Hep böyle miydi?
Dr. Lewis. - Has she always been high-maintenance?
- Hep çok ilgi bekleyen biri miydi?
Well, she has always been.
Şey evet, son zamanlarda.
She has always been proud.
Her zaman çok gururluydu.
She has always been like this
her zaman!
She has always been yours.
Daima senin oldu.
She has always been called Yumi by her friends
Arkadaşları onu hep Yuko diye çağırırdı.
Has Junko always been... mentally disturbed like she is now?
Junko'nun şimdi olduğu gibi daha önceden bir psikolojik rahatsızlığı var mıydı?
She has always been a girl.
Her zaman bir kız oldu.
I ordered a two, she has always been a two, but clearly, someone's been enjoying too many complimentary cheese straws.
İki beden istedim. Hep iki beden olmuştur. Belli ki birisi çok fazla peynir yemiş.
She must have been, how confused, While you lay awake protecting an animal who will always have those urges and always has. Don't.
Ama sen, geceleri uyanık kalıp, hep o güdülerine yenik düşecek... bir hayvanı koruyordun.
She has always been so strong.
Her zaman çok güçlüdür.
OK, THERE'S ALWAYS BEEN MY GRANDMOTHER AND MY MOM WITH WHATEVER ABILITIES SHE HAS,
Her zaman yanımda büyükannem ve annem vardı benim gibi yetenekleri olan.
Always has been, ever since she was a kid.
Hep öyleydi, çocukluğundan beri.
I want you to understand... Brian Taylor has always been a true believer in Latnok, and by showing off Jessi's abilities, he thinks they'll let him back in, even if she's harmed in the process.
Şunu anlamalısın ki Brian Taylor, her zaman Latnok'a inanmıştır ve Jessi'nin yeteneklerini gösterince dönmesine izin vereceklerini düşünüyor bu işlem Jessi'ye zarar verse bile.
Chau Ka-Ling has lost count of the number of times she's been bitten, so she always carries a Chinese herbal remedy, just in case.
Chau Ka-Ling kaç kez ısırıldığını bile sayamamış bu yüzden ne olur ne olmaz diye yanında sürekli bir panzehir taşıyor.
We have rehearsed this hundreds of times, and she has always been in there.
Yüzlerce kez prova yaptık, ve hep içerideydi.
Even though she has a boyfriend, there's always been this... Attraction between us.
Her ne kadar bir sevgilisi olsa da her zaman aramızda... şu çekim oldu.
Math. She has always been there for you, hasn't she, Phil?
Matematik, hayatın boyunca yanındaydı değil mi Phil?
A party crasher always has a personal or professional agenda. Could she have been a hooker?
Bir davetsiz misafirin * her zaman kişisel ya da profosyonel gündemi vardır.
Has she always been a fish?
Yüzmede hep iyi miydi?
Well, in romantic comedies, the girl always dates the jerk Before realizing that the guy she's meant to be with Has been under her nose the entire time.
Romantik komedilerde kız hep gerçekte onu mutlu edecek bütün zaman boyunca burnunun dibindeki kişiyle birlikte olmadan önce ahmak bir adamla çıkar.
She has always been a troublemaker.
Her zaman bir baş belası oldu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]