English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ S ] / So he's gone

So he's gone Çeviri Türkçe

334 parallel translation
This villain is now cured, so to speak, and he's now gone from the Kanima to a werewolf, and it was because of Lydia's love that pulled him out of that.
Bu suçlu, artık iyileştirildi ve kanimadan bir kurtadama dönüştü ve bu Lydia'nın ona olan aşkı sayesinde oldu.
- It's so hard to realize he's gone.
- Öldüğünü kabullenmek çok zor. - Evet.
Ted's been gone all this time and when he went away, I was so slim.
Ted epeyce bir zamandır benden uzakta ve gittiği zaman ben çok inceydim.
But every time he's low-down, he's gone to Peg. He's not gonna feel so high after this fight.
Bu dövüşten sonra kendini o kadar iyi hissetmeyecek.
You've both been so very kind to me, but I'm not really a member of the family, except for marrying your son, and now he's gone.
İkiniz de bana karşı çok iyi yürekliydiniz ama oğlunuzla evlenmek dışında, ki o da artık yok ailenin bir üyesi değilim.
He's gone. So am I.
- Ben de kaçıyorum.
Six pounds. He's gone so long I thought maybe he's made warden.
O kadar kaldı ki, müdür olmuştur diye düşündüm.
Oh, I know. He's gone so long, I think he's made warden.
O kadar çok kaldı ki, müdür olmuştur diye düşündüm.
" Here he's gone to so much trouble to be somebody else.
" Başka biri olmak için bir hayli belaya bulaşmış.
Indeed, he's even gone so far as to propose marriage to me.
Daha da ileriye gidip benimle evlenmek istediğini söyledi.
Now he's been gone 3 minutes... Unless he keeps reliving 1 minute. T'would be better so.
3 dakikadır yok... 1 dakika durmazsa daha iyi olacaktır.
So, he musta gone to a lot of trouble to find you.
Yani, size ulaşmak için epey uğraşmış olmalı.
Brother, although he has the intention to retire Now he's gone, we still have to continue on so as not to be laughed at by others
Abi, her nekadar usta emekli olmayı düşşünsede... artık şimdi öldü ama biz devam etmeliyiz
So he's gone back to his family.
O da ailesine geri dönmüş.
So that means he must have gone out the window.
O halde bu demektir ki, pencereden çıkmış olmalı.
He stinks so much, he's gone mad!
Kokarca kafadan çatlak!
He's growin'up so fast, he'll be gone before I even know it.
O kadar hızlı büyüyor ki, farkına bile varamadan gitmiş olacak.
So, naturally, the minute he steps on the boat, he's gone.
Böylece tekneye adımını atar atmaz birden çok kötü oldu.
He worked so hard he didn't realize you were gone...
Çok çalışıyordu senin yokluğunu pek hissetmedi...
But he's had his fun, so he's gone.
Ama o alacağını aldı ve işi bitirdi.
Now he did not go back to King's Pyland to his own stable, so he must have gone... to Mapleton.
King's Pyland'a, ahırına geri dönmediğine göre Mapleton'a gitmiştir.
Ben and I'll end up start just laughing an if Ben loses it then I'm that's it I'm gone an if I lose it then he you know so it's that kinda thing
Şunu görüyor musun? O benim. Benjamin ile birlikte gülmeye başlıyoruz.
So, we wait about five minutes, and he starts telling me how he's gonna kick my fuckin'ass and shit. And how my friend's gone and how he's gonna kill me and all this shit and beat me up.
Beş dakika kadar bekleyince benim lanet kıçımı nasıl tekmeleyeceğini,... arkadaşımın kaçıp gittiğini, beni öldüreceğini ve buna benzer şeyler söyledi durdu.
And then he, Louise said that he would have to go, so he's gone I guess that's where he's going to.
Ve sonra... Louise onun gitmesi gerektiğini söyledi, böylece... - O da öyle yapıyor.
He said he called you and when you didn't answer he got worried and called me. I told him that you'd been with Mrs. Fatos and you had drunk too much so you'd gone to bed and everything was OK.
Fatoş Hanımla biraz içip dağıttığınızı, hatta fenalaştığınızı eve gelip sizi yatırdığımı, kötü bir şeyin olmadığını, o anda sızmış olabileceğinizi söyledim.
So he's gone and all the evidence with him?
Tüm delillerle birlikte ortadan kayboldu.
- So he could have been here and gone.
- Yani buraya gelmiş ve de kaçmış olabilir.
The sapphire's probably gone by now. So is he.
Gerçek savaşçı kuralları geçerli olacak.
And, you know, I suppose, when he's gone it won't be so bad.
Ve de, biliyorsun sanırım, öldüğünde çok da fena olmayacak.
So, he could have gone out to the post, just hopped the fence dug into the dirt on the rifle range and had a heart attack.
Yani üsse doğru kaçmış, çitin üzerinden atlamış... ordu arazisinde bir çukur kazmış... ve kalp krizi geçirmiş olabilir.
So he's gone on to greener pastures, and I've been left holding the baby.
Sonuçta o yemyeşil çayırlara yol alırken, elinde bebekle kalan ben oldum.
So, if Mr. Justin was sucked through your gateway, he could've gone wherever the Event Horizon's been.
Justin sizin kapınızın içine çekildiyse Event Horizon'ın gittiği her yere gitmiş demektir.
So when a man tries to rescue another man, he's a hero, but when he tries to rescue a woman, he's just gone soft.
Yani bir adam başka bir adamı kurtarmaya çalıştığında kahraman oluyor ama bir kadını kurtardığında yumuşamış mı oluyor?
He's been gone so long. Oh, chin up.
Uzun süredir ortalıklarda yok.
He did me a favour dropping'off the kids, and he's gone now, so let it go.
Ve, şimdi de gitti, belki de... bunu unutmak en iyisi.
- So whether I clean out his closet today or not, he's gone.
- yani eşyalarını bugün toplasam da toplamasam da, o gitmişti.
So he's really gone, huh?
Gerçekten gitti ha?
Why do you think he's been gone for so long?
Sence neden bu kadar uzun zamandır ortalarda yok?
So his mom's gone and I know he doesn't want any help... but the Donner Party didn't get any help, and then they ate each other so...
Yani annesi gitti, herhangi bir yardımda istemiyor... ama bağış partisininde bir yardımı olmadı ve zaten kendimiz yiyip bitirdik
I hear he's so far gone, he wouldn't know a putter from a pussy willow.
Çok uzaklara gittiğini duymuştum, artık golf sopası ile söğüt dalını ayırt edebileceğini sanmam.
So you messed up and now he's gone.
Her şeyi mahvettin. Onu da kaçırdın.
I'm not sure how old he is, but I heard him use the word "newfangled" one time, so he's gotta be pretty far gone.
Kaç yaşında olduğundan emin değilim, ama bir keresinde "yeni" dediğini duydum. Demek ki çok yaşlı.
So he's gone.
Ama o kayboldu.
So you just- - You tell me you can't handle him. He's gone.
Onunla başa çıkamadığını söyle yeter, hemen gider.
So if he really has gone Kafka, let's hope he isn't in the mating phase.
Yani tuhaflaştıysa, çiftleşme evresinde olmadığını umalım.
Oh, so he's gone.
Yani gitti.
So he's gone for now, isn't he?
Yani şimdilik gitti, değil mi?
So if he goes to that shit hole by himself, then he's gone forever.
Eğer o bok deliğine tek başına düşerse sonsuza kadar orada kalır.
He meets attractive, single women, charms his way into their lives... makes them think they have a future with him, and then, six months later... he's gone, and so is their savings.
O hayatlarıyla onun yolunu etkileyen bekar ve etkileyici kadınlarla çıkar... onunla geleceğin olduğunu düşündürür ama sonra, 6 ay sonra... gitmiştir, parayla beraber.
You know, not "my father's so far fucking gone, he ain't never comin'back..."
Bilirsin, "babamın çok uzaklara gittiğini ve asla geri dönmeyeceğini..." düşünmedim.
So I go out to look for a good place, I come back, and he's gone!
Kafa ütülemeyi bırak!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]