St Çeviri Türkçe
450,470 parallel translation
I-I'm not not proud of what I did, but I did what I thought was best for myself.
Yaptığımdan gurur duymuyorum ama elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım.
"As he would start speaking, " he had risen from bed with almost... "
"Konuşmaya başladığında yataktan kalkmıştı..."
I met my wife at a dance.
Eşimle bir dansta tanıştım.
like, being fired from the D.A.'s office was the best thing that ever happened to me, so... worked great for me.
Kendi başınıza... örneğin, D.A.'nın ofisinde görevden alındı. Başıma gelen en iyi şeydi, bu yüzden... Benim için harika çalıştı.
You, You wanna know what I'm working on?
Sen... Ne üzeride çalıştığımı öğrenmek istiyordun.
Let's just say it activates and deactivates almost anything I want.
Neredeyse istediğim her şeyi çalıştırıp durdurabiliyor diyeyim.
Um... she was really struggling with the loss of her parents, and I was going through a messy divorce.
Ailesinin ölümüyle başa çıkmaya çalışıyordu, ben de kötü bir boşanma yaşamıştım.
I keep trying to stop.
Devamlı durdurmaya çalıştım.
I can get the drop on him.
Onu kıstırabilirim.
I didn't believe it either at first, but he got me out of Mason Industries.
Başta ben de inanmamıştım, ama beni Mason Endüstriden çıkardı.
Uh, still. Nice to meet you.
Yine de, seninle tanıştığıma sevindim.
Rapunzel, from the moment i first met you and you knocked me out with that frying pan,
Rapunzel, tanıştığımız ilk an... Ve beni tavayla bayılttığın an bunun aşk olduğunu anladım.
Until that burden is imposed on you, I'm asking that you trust me that I know how to keep danger as far away from you and this kingdom as is humanly possible.
Bu yük sana geçene kadar senden istediğim kötülükleri ailemizden ve krallığımızdan en insani şekilde uzak tutmaya çalıştığıma inanman.
His name is Perry, and we went to first base all over each other.
Adı Perry ve birbirimiz üzerinde bayağı çalıştık.
Ooh. His lips are softer than the baked potato I practice on.
Dudakları alıştırma yaptığım patatesten yumuşaktı.
Oh, but you don't want to go confronting him without practicing first.
Onunla yüzleşmeden önce alıştırma yapmalısın.
Mr. Gold : We both did.
Çalıştık.
Everything went black.
Her şey kararmıştı.
Now, where were we?
Nerede kalmıştık?
Fill the flask, mix the solutions and place it on a piece of paper marked with a cross.
Deney tüpünü doldurun, çözeltileri karıştırın ve çarpı işareti konulmuş bir parça kâğıda koyun.
Helping sounds like it's for the people, but really, it's a selfish act.
Yardım etmek insanların yararınaymış gibi kulağa gelir ama aslında bencil bir davranıştır.
It's how the cartel refers to the man who designed and runs the entire money-laundering operation here in L.A.
Kartel nasıl olur da Tasarlanan ve çalıştırılan adamı ifade eder L.A.'daki kara para aklama operasyonunun tamamı burada
Um, well, the cartel tried to kill me... twice, so, uh, clearly, I have value.
Kartel beni iki kez öldürmeye çalıştı... iki kez Yani, uh, açıkçası, değerim var.
Oh, and you tried to kill me three times.
Oh, ve sen beni üç kez öldürmeye çalıştın.
I brought you whiskey to calm your nerves.
Sinirlerini yatıştırmak için viski getirdim.
Needed to calm my nerves.
Sinilerimi yatıştırmak için.
It calms me if I'm anxious.
Sinirlerimi yatıştırıyor.
Never better.
Hiç daha iyi olmamıştı.
A little bourbon to calm my nerves.
Sinirlerimi yatıştırmak için biraz viski içtim sadece.
I haven't heard it since I was 17, the day I left to come here from Ireland.
17 yaşında buraya gelmek için İrlanda'dan ayrıldığım günden beri duymamıştım bu ismi.
- I worked on the case.
-... bu davada çalışmıştım.
- You worked on the case, yeah.
- Evet, bu davada çalışmıştınız.
He wrote to her, too.
Kardeşime de yazmıştı.
Miss Gates, how did you and Meegan meet?
Bayan Gates, Meegan ile nasıl tanıştınız?
We met in Bhutan in 2014.
2014'te Bhutan'da tanıştık.
And Meegan was obsessed with this idea.
Meegan da kafayı bu fikre takmıştı.
I mean, this guy's practiced.
Adam alıştırma yapmış.
His father was an aide in the White House. I remember that.
Babasının Beyaz Saray'da çalıştığını hatırlıyorum.
- I was rubbing it.
- Ovalamıştım.
Or it's a bloodshot eye.
Ya da sadece gözüm kızarmıştır.
My mother told me that she met him once, that he was a White House aide.
Annem onunla Beyaz Saray'da yardımcıyken tanıştığını söylemişti.
- No. Sorry.
- Üzgünüm, karıştırdınız.
Hey, Rufus, back in'54, um... I couldn't open my eyes, but I heard everything you said.
Rufus'54 yılındayken, gözlerimi açamamıştım, ama söylediğin her şeyi duydum.
How do you think I met your father?
Babanla nasıl tanıştığımı sanıyorsun?
Ooh, maybe I can squeeze in a royal massage.
Belki ben de araya birkaç cümle sıkıştırırım.
So nice to meet you.
Seninle tanıştığıma çok sevindim.
Meet lady caine.
Sizi Leydi Caine ile tanıştırayım.
I met this hot black guy- -
Yakışıklı bir siyahiyle tanıştım.
How come everyone always gets confused by this?
İnsanlar bunu nasıl karıştırıyor?
I did audition for a drug commercial.
Bir ilaç reklamına deneme çekimi yapmıştım.
I thought all parts of the buffet were unlimited!
Açık büfe sınırsız sanmıştım.