English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ T ] / The left

The left Çeviri Türkçe

54,200 parallel translation
Ladies and gentlemen, and those in coach... on the left side of the plane... you can see we're approaching fabulous Las Vegas.
Hanımlar, beyler ve ekonomi sınıfındakiler... uçağın soluna bakarsanız... göz kamaştırıcı Las Vegas'a yaklaştığımızı görebilirsiniz.
To the left here, Bill.
Sola dönüyoruz Bill.
Sometimes to the left.
Bazen solumda.
To the left.
Soldan.
Sugar's on the left. Cream's here on the right.
Şeker sol, krema da sağ tarafta.
Go to the left. Go to the left.
Sola git.
You need to watch how you carry your gun on the left side.
Silahını dikkatli taşımalısın.
The left. I think.
Sola sanırım.
If the safety of my sister is compromised, if the security of my sister is compromised, if the incarceration of my sister is compromised, in short, if I find any indication my sister has left this island at any time, I swear to you, you will not!
Eğer kız kardeşimin güvenliği ihlal edildiyse eğer kız kardeşimin asayişi ihlal edildiyse eğer kız kardeşimin tutukluluğu ihlal edildiyse kısacası, eğer kız kardeşimin bu adadan herhangi bir zamanda çıktığına dair bir işaret görürsem, sana yemin ediyorum, sen çıkamayacaksın!
'The train has left the station!
Tren istasyondan ayrıldı.
Elvis has left the building!
Elvis binayı terk etti!
But you left... the most wonderful woman ever... to die alone.
Ama sen en muhteşem kadını tek başına ölüme terk ettin.
Which is the only kind of idea we have left.
Ki elimizde kalan tek fikir bu.
One of the German scientists has left.
Geçen ay Alman bilim adamlarından biri bıraktı.
She is left with the Tulsa child care when she was four.
Dört yaşındayken Tulsa Oklahoma çocuk hizmetlerine bırakılmış.
Yeah. A few days after my dad died, my mom told me that Cooper had come by the house and talked to my dad, and I guess Cooper left town pretty soon after that. I don't...
Evet, babam öldükten birkaç gün sonra annem Cooper'ın eve kadar geldiğini ve babamla konuştuğunu söylemişti.
The nutcake left.
Manyak gitti buradan.
Sounds like he left the emergency brake on.
El frenini indirmemiş gibi duruyor.
Alfred left your lobster thermidor in the fridge.
Alfred ıstakoz yahnisini buzdolabına kaldırdı.
Well, luckily for us, you left your costume back at the...
Şansımıza kostümünü evde...
The reason I came back was the same reason I left you.
Geri gelmemin sebebi sizi bırakmamın nedeniyle aynı.
Oh, dude, I left the tub running.
Ahbap, küveti terk ettim.
You left the confines of your penthouse.
Çatı katının dışına çıktın.
And... I mean, you... you're the only family I have left.
Artık tek ailem sensin.
You might wanna check the file I left on your desk.
Masanın üzerine bıraktığım dosyaya bir göz at.
I left mine back at the compound.
Kendiminkini yerleşkede bıraktım.
Once the Hand is done... there'll be nothing left for me here.
El'in işi bittikten sonra benim de burada işim bitecek.
I copied the data from the tablet before you left.
Sen ayrılmadan önce tabletteki verileri kopyaladım.
Ever since he... came back from the dead, it's like a... It's like a piece of his soul got left in the grave.
Ölümden döndüğünden beri sanki ruhunun bir parçası mezarda kalmış gibi.
I didn't even know it was murder until after I left. but you were smart enough to know that airplanes don't drop from the sky for no reason.
Cinayet olduğunu oradan ayrıldıktan sonra öğrendim. Sadece on yaşındaydın ama uçakların sebepsiz yere çakılmayacaklarını bilecek kadar akıllıydın.
This is the map left behind by General Bhima.
Bu, General Bhima'nın ardında bıraktığı harita.
The same shit she was doing when you left.
- Sen gittiğinde ne yapıyorsa onu yapıyor.
She called me in a panic, i left the office early.
Panik halinde beni aradı, bende ofisten erken ayrıldım.
I mean, nobody wanted to do anything with the place so after the cops left they just left it the way it was.
Demek istediğim, buraya hiçkimse ellememiş. Polisler ayrıldıktan sonra sadece olduğu gibi bırakmışlar.
Just listen to the voicemail my dad left me.
Babamın bana bıraktığı sesli mesajı dinle.
I left it in the car.
Arabada bırakmıştım.
Left. Let's go with the hand that I am, for Christ's sakes. Hey!
Hangi elimi kullanıyorsam onu deyin ulan.
You stabbed the devil in the back and forced him back into the life that he had just left.
Şeytanı arkadan bıçakladın. ve O'nu terk ettiği hayata dönmeye zorladın.
Well, after all the cat six cable and the cameras, you got about $ 200 left.
Cat6 kablolarından ve kameralardan sonra 200 dolar civarı kaldı.
The wild mustang is an American icon and should be left wild and untamed.
Vahşi mustang bir Amerikan simgesidir ve vahşi, evcilleşmemiş bırakılmalıdır.
She thinks all horses should be left to run free in the wild and she'll take on anybody she thinks is interfering with that.
Bütün atların özgür olması gerektiğini düşünüyor. Ve bununla arasına girdiğini düşünen herkese sataşır. - Benimle mi?
If left untreated it'll travel the horse's innards.
Tedavi edilmezse atın iç organlarına yayılır.
Overpopulation, drought and other factors are leaving thousands of them left to die out in the plains.
Aşırı üreme, kuraklık ve diğer faktörler, binlercesini açık arazide ölüme mahkûm ediyor.
I left my phone on the counter, or I would have called.
Telefonumu masada unutmuşum yoksa arardım seni.
Just stopping by to pick up that hard drive I accidentally left under the floorboards.
Kazara döşeme tahtalarının altında bıraktığım hard diski almaya gelmiştim de.
It wasn't the right left.
Sağ sol değildi.
Trish, after the attack, were you left where it happened, or were you transported somewhere else?
Trish saldırı sonrası seni orada mı bıraktılar yoksa başka bir yere mi götürdüler?
According to our Intel, the Germans had no troops left no money, no munitions of any kind.
Aldığımız istihbârâta göre, Almanların ne askeri ne parası ne de herhangi bir cephanesi kalmıştı.
Zeus left the child he had with the queen of the Amazon. ... As a weapon to use against me.
Zeus, Amazonların kraliçesinden olan çocuğunu bana karşı kullanılması için bıraktı.
And I, the only one wise enough to see it was left too weak to stop them.
Ama bunu görebilecek kadar zeki olan ben onları durdurmak için güçsüz bırakılmıştım.
, troops have left the Main Headquarters,
, Birlikler ana karargahtan ayrıldı,

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]