We could do that Çeviri Türkçe
1,419 parallel translation
Yeah we could do that!
Olabilir.
We could do that.
Bunu yapabilirdik.
We could do that.
Sinema iyi olur.
- We could do that.
- Olabilir.
Or we could do that kind of running that's like you leap around a tree and up a hill - -
- Şey, pilates tabi ki. Ne? Yoga gibi ama kablolarla ve tellerle yapılıyor.
If you eat, we could do that, too.
Yemek yer misin? Bunu da yapabilir misin?
And I was wondering if we could do that.
Onu yapabilir miyiz diye merak ettim.
we--we could do that, but it's a- - it's a 4-hour layover and they're going to be exhausted, and i thought we might have a more enjoyable time if they came here and--and you made dinner for them.
Düşündüm ki daha iyi vakit geçirebiliriz buraya gelirlerse ve onlara yemek hazırlarsan.
We could do that right?
Bunu hemen yapabiliriz, değil mi?
It was very effective, he felt, and we could do it that way.
Çok etkili olduğunu hissetti. Ve bu yolla yapabilirdik.
He could be a royal pain, I could be a brat, but when push came to shove, we were the fabulous fornoy boys and there was nothing- - nothing that I wouldn't do for him.
O tam bir baş belası, ben de yaramaz bir velet olabilirdim ama yeri geldiğinde Muhteşem Fornoy Çocukları'ydık. Ve onun için, onun için yapmayacağım hiçbir şey yoktu.
- I wish we could all do that.
- Keşke hepimiz yapabilsek.
- That one we could do for you.
Seni çok uzaklara götürebilirim.
It looks very schizophrenic but I think when it started we could show the people in California we can meet the Zero-Emission requirements and later on said "Do we want to show them, that we can meet?"
Çok karamsar geliyor belki ama herşey en kötüye vardığında insanlara çevre dostu bu araçları anlatabiliriz ama bunu istiyormuyuz acaba? "
- How could we do that?
- Nasıl yapacağız?
Or you could look at it the way I do, which is that we were just two stars kind of moving through the space and we kind of found our own path.
Ya da benim gibi düşün. Uzayda gezinen iki yıldızdık. İkimiz de kendi yolumuzu bulduk.
That's why the materialist gets totally lost... and thinks that we could do without the observer.
Bu yüzden maddeler tamamen kayboluyor ve gözlemci olmadan da yapabileceğimizi düşünüyor.
Um, hey, speaking of that, uh... it's actually her birthday soon, so I thought we could all do something for her.
{ \ 1c00FFFF } Şey, aklıma gelmişken, doğum günü de iyice yaklaştı. { \ 1c00FFFF } Ben de hep birlikte bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm.
Now, knowing as we do that the Cylons are built slightly better to endure... than their human counterparts, I wonder could the cylon blood also be... blessed, shall we say blessed, with a heightened resistance to disease?
Şimdi, Cylonların insan eşlerinden daha dayanıklı yaratıldıklarını biliyoruz Cylon kanının hastalıklara karşı daha dirençli olarak kutsanıp, kutsanmış diyelim mi, kutsanmadıklarını merak ettim.
We looked into the possibility, of course, but when Grant discovered that her parents had spent the past 15 years searching for their daughter with no success, he decided there wasn't really anything we could do.
Bu olasılığı değerlendirdik tabii, ama Grant başarısız bir şekilde, ailesinin son 15 senedir kızlarını arayarak geçirdiklerini öğrendiğinde yapabileceğimiz bir şey olmadığına karar verdi.
I guess she thought since I, too, had been a kidnap victim as a child, that we could do something.
Herhalde düşündü ki, ben, de bir kaçırılma kurbanı olduğum için, yardım edebilirdim.
We looked into the possibility, of course, but when Grant discovered that her parents had spent the past 15 years searching for her without success, he decided there wasn't really anything we could do.
Bu olasılığı değerlendirdik tabii, ama Grant başarısız bir şekilde ailesinin son 15 senedir kızlarını arayarak geçirdiklerini öğrendiğinde yapabileceğimiz bir şey olmadığına karar verdi.
Raduca thought that the least we could do is show our appreciation by treating you to a meal.
Aşağı dalış!
Do you know that we could bury you under the jail for that.
Bunun için seni hapishaneye gömebileceğimizi biliyor musun?
You were fighting so that little twerps like me could do what we want, say what we want.
Anlamıyor musun? Benim gibi ahmaklar istediğini yapabilsin yada söyleyebilsin diye savaşıyordun.
Do you think you could do me a favor and not tell Ryan that we talked?
Sence bana bir iyilik yapıp Ryan'a bu konuştuğumuzu anlatmayabilir misin?
Or maybe we could do it at the same time because that way -
- Ben de Jackson'la konuşurum. Aynı anda da yapabiliriz çünkü o zaman...
A nice blow job, perhaps, where I could just sit back for the first time in nine months and do nothing but admire the top of her head and pray that this fucking movie opens so I can stop selling off assets like we're fucking Michael Jackson.
Güzel bir oral seks mesela dokuz aydır ilk defa oturup arkama dayanarak başını okşamaktan ve "Şu lanet film açılsa da, lanet Michael Jackson gibi... " servetimi satıp durmayı bıraksam " diye dua etmekten başka şey yapmasam.
So, um, I was thinking that maybe, uh... tomorrow night we could do something special, like -
Amm, şey, ben düşünüyordum da belki, ah... Yarın gece özel birşeyler yapabilirzi, belki -
Yeah, I could do that if we have a reference point.
Onu yapabilirim işte.
That there were things that we could do here for him.
Burada onun için yapabileceğimiz bir şey varmış.
WE COULD DO A LOT WITH THAT MONEY, RIGHT?
O parayla çok şey yapabiliriz, değil mi?
Do you really believe, under the circumstances, that we could have done any better?
Bu şartlar altında, daha iyisini yapabileceğimize... gerçekten inanıyor musun?
Look, the work we could do is important, Jeanie. It's not just to you or me, to every living being down there, and that includes Madison and...
Yapabileceğimiz iş önemli Jeanie, yalnızca benim veya senin için değil orada yaşayan bütün varlıklar için ve buna Madison ve...
- We could try and do that through here.
- Aynısını burada da deneyebiliriz.
We just felt that there was a lot of things that were left hanging in this investigation, but because of the speed with which it went, we just weren't able to do our jobs as effectively as we could have.
Bu soruşturmada havada kalan bir sürü şey vardı. Ama dava öyle hızlı görüldü ki işlerimizi yeterince etkili bir şekilde yapamadık.
Thank you very much. Well, that's the least we could do...
Elimizden ancak bu kadarı gelebildi.
Who are you kidding right now? I pulled you out of a Starbucks. Where you were pretending to finish your route that you actually finished yesterday so we could do a tiny favor for Juliet that will grant us much larger favors in the future.
107 00 : 05 : 11,678 - - 00 : 05 : 14,238 Juliet'e ufak bir iyilikte bulunuyoruz bu da bize gelecekte büyük bir iyilik olarak dönecek.
We could do without that kind of adventure.
... böyle bir macera aramasak be abi.
We'd make a great couple, and I'd get rid of the dog, and we could do out that back bedroom.
Harika bir çift olurduk. Köpeği veririm. Arka yatak odasını da onarırdık.
Uh, so, yeah, um... so I figured we could get together tonight and maybe, um, do all those things sexually that we usually do.
Ah, ee, evet, hmmm bu gece bir şeyler ayarlayabiliriz,... seks adına her zaman yaptığımız şeyleri yaparız.
You know, we do have people here in the hospital who could do that.
Bilirsiniz hastanede bu tarz işleri yaptırmak için adamlarımız var. Ama bunu yapmayı seviyorum.
Everything that we, the Secret Service, could do had been done.
Gizli Servis, yapması gereken her şeyi yaptı.
Maybe we could go out for a beer sometime, and you could tell me... how you do that to another dude.
Bir ara bira içmeye çıksak da, bana bu konuyu esaslı bir şekilde anlatsan, başka bir erkekle bu işi nasıl yaptığını.
So all we could do was give you some medicine, but that's not working too well.
Bu yüzden ilaç vermek dışında bir şey yapamıyoruz. Onun da pek yararı olmuyor.
Good. But we wanted to run it by you first because it's about how G. E. is making us do this, and we were kind of hoping that the G. E. executive in the sketch could be played by you.
Sana gösterelim dedik çünkü General Electric'in bizi zorlaması hakkında skeçteki General Electric yöneticisini senin oynamanı istedik.
Maybe I could make that. Or maybe we shouldn't do anything.
Belki ondan yapabilirim ya da belki de hiç birşey yapmamalıyız
It's Christmas, and-and people get lonely on Christmas, and we might do something that we'd both regret, or could get in the way of a possibly deeper relationship in the future.
Noel'deyiz. İnsanlar Noel'de yalnızlık çeker. İkimizin de pişman olacağı bir şey yapabiliriz.
I'm sorry that we had to do that, but you needed to see how this could end.
Bunu yapmalıydık üzgünüm ama bunun nasıl sonlanacağını görmek zorundaydınız.
I thought of what we could do with the Second Kira in that case, but...
Ben de Kira'dan bir cevap gelmezse İkinci Kira'nın ne yapacağını düşünüyordum.
We do not kick people, unless? I could swear I felt a kick. ( chuckles ) you stop that, baby hodge. It's so real.
Çok gerçekçi olmuş.
we could be friends 20
we could talk 32
we couldn't 74
we could go together 21
we could 507
we could go 26
we could use your help 27
we could go out 21
we could be 27
we could do it together 19
we could talk 32
we couldn't 74
we could go together 21
we could 507
we could go 26
we could use your help 27
we could go out 21
we could be 27
we could do it together 19