What were they like Çeviri Türkçe
326 parallel translation
What were they like?
Nasıllardı?
What were they like?
Neye benziyorlarmış?
What were they like?
Nasıldı kızlar?
What were they like?
Nasıl tiplerdi onlar?
What were they like?
Neye benziyorlardi?
One of the dominant organisms was what we call a tube worm and these were 6, 8 feet tall, and they had human-like blood.
En baskın organizmalardan biri tüp solucanlarıydı Ve bunlar 6 ila 8 fit boyundaydı, Ve insanınkine benzer bir kanları vardı.
MANNING : To any geologist, these rocks are bursting with information about what the world was like when they were laid down.
Herhangi bir jeolog için, bu kayalar çöktükleri zamanla ilgili bilgiyle dolup taşıyorlar.
What a lovely night it would be if they were all like this!
Hepsi böyle olsa, aman ne güzel gece olur!
It is as if Nero or, or Caracalla, Cesar or Tiberius would suddenly tell you what they felt. And you could understand exactly what they were like.
Sanki, Nero ya da Caracalla, Sezar ya da Tiberius aniden ne hissettiklerini söyleyecek ve sen de onları anlayacaksın.
I can't imagine what they were like before.
Daha önce nasıl olduğunu hayal edemiyorum.
It sounds crazy but that's what they were shaped like.
Çılgınca bir şey, ama şekilleri aynen öyleydi.
You play with other people's emotions as if they were all like you... someone who doesn't even know what emotions are.
Sanki herkes tıpkı senin gibiymiş gibi insanların hisleriyle oynuyorsun ama hissetmenin nasıl bir şey olduğunu bile bilmiyorsun.
I knew straightaway what they were like.
Nasıl olduklarını direk anladım. Sana kaç kez söyledim?
I stared at their faces, to see what they were like.
Gözlerimi dikmiş, neye benzediklerini görmeye çalışıyordum.
Want me to tell you what they were like?
Onlara ne söylememi istersiniz?
I don't want to know what they were like.
Neye benzediklerini bilmek istemiyorum.
They think back to what they were like at our age.
Bizim yaşımızdayken nasıl olduklarını düşünüyorlar.
I used to pass places like this and wonder what they were like.
Böyle yerlerden geçer ve içeride neler olduğunu merak ederdim.
What happened to the mirrors? It looks like they were removed.
Aynalara ne olmuş anlamadım, hepsini ortadan kaldırmışlar sanki.
I didn't know what they were like.
Nasıl olduklarını bilmiyordum.
I found men who were simply men who had fled like others had fled, like I had fled, who asked me what they could do.
Bizden altı kişi vardı : Bir gaz firması çalışanı, bir kadın satıcısı toplu taşıma çalışanı, Quipavas'lı bir kasap ve bunun gibi diğerleri.
I don't know what you think, but I would have liked to see what they were like.
Ne düşündüğünüzü bilmem, ama neye benzediklerini görmek isterdim.
I don't know their relationship, they were very secretive what did he look like?
Aralarındaki ilişkiyi bilmiyorum, tam bir kapalı kutulardı. Adam nasıl biriydi?
This is what she looked like when they were going at it.
İşte, pompa yaparlarken kardeşim de aynı böyle görünüyordu.
Like what? They were happy to see you.
- Seni gördüklerine sevinmişlerdi.
I wonder what they were like.
Neye benzediklerini merak ediyorum.
How they were, what they said... whether they were tender and loving whether they had special wishes what their bodies were like, especially their dicks.
Nasıllar, ne dediler... şefkatli olup olmadıkları, özel isteklerde bulunup bulunmadıkları, vücutlarının nasıl olduğu, özellikle de aletlerinin.
But, despite what you might have seen on the late show... when you were watching what your parents told you not to... they do not... walk around... Like this.
Hani şu ailenizin size izleme dediği gece yarısı programlarında tasvir edilenlere karşın hiçbiri böyle yürümez.
A week ago, just as when we were zeroing in what looked like a rich vein, we began to notice that they were there, hanging around in the bushes...
Geçen hafta tam da işleri bitirmek üzereyken zenigin biri olarak, etrafta olduklarını farkettik saklanıyorlardı çalıların arasında...
They cut off her tongue so she wouldn't tell who they were or what they looked like.
Kızın dilini kopartmışlar ki kim olduklarını... ya da eşgallerini kimseye anlatamasın.
Yes, because he'd heard the screams and heard how they weakened, and later the vans were taken into the woods. [Lanzmann] What were the vans like?
Evet, çünkü atılan çığlıkları ve çığlıkların nasıl zayıfladığını duymuş sonra da araçlar ormana götürülmüş.
Villages in this region were few and far between, and I knew well what they were like.
Bu yöredeki tek tük köylerin ne halde olduklarını da gayet iyi biliyordum.
I'm still under observation, because I have something wrong in my legs, it feels like they were being pull off. - What are you saying?
Ben hala gözetim altındayım, çünkü bacaklarımda kötü bir şey var, sanki çekiliyorlar gibi hissediyorum.
What if they were planted in your mind like the evidence against me?
Ya onlar da, bana karşı yaratılan deliller gibi kafana yerleştirilmişse?
We've had leftovers every day since we moved here, I'd like to know what they were before they were leftovers.
Buraya taşındığımızdan beri hep artan yemekleri yiyoruz, Bu artık yemeklerden önce ne yediğimizi bilmek istiyorum.
Second time, they were jumping like... - What? What?
İkincisinde şelaleden yukarı çıkan som balıkları gibiydiler.
Did you know what they were like?
Nasıl olduklarını biliyor muydun?
Nobody really knows what they were doing there, but hell, they stood out like cotton balls.
Verilen bilgiye göre kurşun gırtlaktan girip arkadan çıkmış... fakat bu henüz doğrulanmadı. Şu anda kan veriliyor.
But in the midnight hour, layin'there, alone, on the hot bed of lust, I'm sure they must've thought what it would be like... to have one of them big, black bucks... their husbands were so desperately afraid of.
Ama eminim geceleri şehvet dolu yataklarında yatarken kocalarının çok korktuğu şu bizim gençlerden bir tanesini yataklarına almanın nasıl bir şey olacağının hayalini kurmuş olmalılar.
Then the fifth time he visited and all should've been clear already... the guy said : "Now, David Lee, we're going to sauna", and since they were drunk... they agreed, but Dave couldn't get his tie open at first so the guy went ahead... and David Lee went afterwards and complete silence fell when the guy saw what his son-in-law was like.
Beşinci kez gittiğinde, her şey ortaya çıktı. Herif, "Şimdi David, saunaya gidiyoruz" dedi, ve ikisi de içkili olduğundan... hemfikir oldular. Ama Dave kravatını çözemedi ve önce herif girdi... arkasından da David Lee.
But what would the world be like if people said whatever they were thinking all the time, whenever it came to them?
Dünya nasıl bir yer olurdu eğer insanlar, akıllarına ne gelirse, ve ne zaman gelirse gelsin söyleselerdi?
Sometimes, I wonder what they were like.
Bazen nasıl göründüklerini merak ederim.
He says, if you had seen someone else's photograph of these places, you would have wondered, like, what it must be inside, what it would look like inside - No, I mean, I'd just think that they were very, very beautiful places.
diyor ki, buralara ait bir başkasının çektiği fotoğrafları görmüş olsaydın, merak etmez miydin, yani, içeride neler olabileceğini, ya da nasıl göründüğünü- - hayır, yani demek istediğim, bunların hepsi çok güzel yerler.
His children were beautiful but they made him feel old and seeing me reminded him of what it was like to be young and marriage was a tough trade-off.
Çok güzel çocukları varmış... ama ona kendini yaşlı hissettiriyorlarmış... beni görünce genç olmanın nasıl bir duygu olduğunu hatırlamış... evlilik, değiş tokuş tan başka bir şey değilmiş.
You don't know how many times Miles spoke about what the Cardassians did to the prisoners at Setlik lll, what they were like afterwards.
Miles'ın kaç kere bu konu hakkında konuştugunu bilemezsiniz... Kardasyalıların Setlik lll'teki mahkumlara neler yaptığını, ve sonrasında mahkumların neye benzediğini.
Want me to tell you what they were like?
Sana neye benzediklerini söylememi ister misin?
At the time, what they were doing seemed like what I was doing :
Yaptıkları şey, benim yaptığıma benziyordu.
Mom and Dad used to say that it was night when they were driving along and they saw what they thought looked like a meteor.
Annem ve Babam gece olduğunu söylemişti ve gördüklerinin bir meteor gibi göründüğünü söylemişlerdi. Buradan.
Imagine how the ancient Bajorans must have felt heading into space in a ship like this one not knowing what they were going to find or who they were going to meet.
Eski Bajorlular'ın böyle bir gemiyle ne keşfedeceklerini,... neyle karşılaşacaklarını bilmeden uzayda yol alırken neler hissetmiş olabileceklerini bir düşün.
Like most parents of their day... they were determined that their next child would be born... in what has become the natural way.
Zamanın diğer ebeveynleri gibi onlar da artık doğal sayılan yollarla dünyaya getirebilecekleri ikinci bir çocuğa karar verdiler.
But they were never like what I have told.
Böyle olmamıştı hiç, yani şey ederken olmamıştı hiç.
what were you doing 354
what were you thinking 741
what were you saying 207
what were you gonna say 55
what were their names 27
what were they doing 32
what were you dreaming about 17
what were you doing there 136
what were you thinking of 25
what were you guys talking about 23
what were you thinking 741
what were you saying 207
what were you gonna say 55
what were their names 27
what were they doing 32
what were you dreaming about 17
what were you doing there 136
what were you thinking of 25
what were you guys talking about 23