When i say so Çeviri Türkçe
694 parallel translation
We go when I say so.
Ben dediğim zaman gideceğiz.
You've got to run when I say so.
Ben istediğimde koşturmalısın.
When I say so.
Ben söyleyince.
You push'em when I say so, when I'm ready.
Sana söylediğimde sıkıştırırsın, hazır olduğumda.
When I say so.
Hadi bakalım, ha gayret.
Stop when I say so!
Sana sus dediğimde sus!
If I say so and when I say so, you are what I say you are nothing more.
- Ben öyle dersem, ne zaman dersem, siz osunuz, benim dediğim kişi başka bir şey değil.
Set the brake. Release it when I say so.
Ben bas dediğimde frene bas.
You know I love you and when I say so, I'm completely sincere.
Samimi olarak söylüyorum, seni çok seviyorum.
You only kill when I say so.
Sadece ben istediğimde öldüreceksin.
We'll leave exactly when I say so, is that clear?
Ben söylediğimde gideceğiz, anlaşıldı mı?
I know when. When I say so.
Ben ne zaman istersem...
- When I say so.
- Hazır olduğumda söylerim.
Jump when I say so.
Söylediğimde atla.
When I say so. - Ill just make it with somebody else.
- O zaman ben de başkasıyla yatarım.
Go downstairs and wait by Ryan... and pull only when I say so!
Hayır! Sen aşağı inip Ryan'ın yanında bekle... ve sakın ben söylemeden çekmeyin! Sadece söylediğim zaman çekin!
You may die only when I say so
Ben ne zaman dersem o zaman ölürsün.
Stick it under the bumper when I say so.
Ben söylediğimde tamponun altına yerleştirin.
I'm not a dog that comes and goes when you say so, you bastard.
Senin emrinle mi gidip geleceğim... Ben senin köpeğin değilim, seni pislik.
I don't suppose you can understand how any woman unprotected, as you say I am, can be lifted above self-interest by a sentiment so delicate and pure that she feels only humiliation when you speak of such things.
Bana dediğiniz gibi, korunmasız bir kadının öylesine ince ve saf bir duyguyla kişisel çıkarların ötesine geçmesini ve böyle sözler sarf ettiğinizde sadece küçük düştüğünü hissetmesini sanırım siz anlayamazsınız.
I thought that's what this war was about - making people pay taxes when they didn't have no say-so about it.
Ben de tam bu savaşın bu yüzden olduğunu düşünüyordum. İnsanlar hayır demeye hakkı olmadan vergi ödeyip duruyorlar.
I learnt it by heart, so when my grandchildren say, "Grandpa, have you ever cut anybody's ear off?" I shall be able to say, "Yes, Theo Kretschmar-Schuldorrfs."
Böylece bir gün torunlarım "Dede, hiç birinin kulağını kestin mi?" diye sorduklarında ben de "Evet Theo Kretschmar-Schuldorff'unkini kesmiştim" diyebileceğim.
I believe too, and I'll say it now that you will tell Bodo the things he needs to know and if the world stays bad so long you will send him after me when his time comes.
Ben de biliyorum, ve şimdi söylüyorum ki Bodo'ya bilmesi gereken şeyleri söyleyeceksin ve dünya daha da kötüye giderse zamanı geldiğinde benim gibi O'nu da göndereceksin.
No, I'm saying that... when I look myself in the mirror... you are so sweet... but really, you can't say I have exactly a pretty face.
Hayır, diyorum ki... Aynada kendime baktığımda çok tatlısın ama gerçekten çok güzel bir yüzüm olduğunu söyleyemezsin.
You talk so seldom, when you do say anything... I don't want to miss a single syllable of it.
O kadar nadir konuşuyorsun ki, bir şeyler söylediğinde duymak isterim.
If you say so. I'll speak to Father when I go home for his birthday.
eğer böyle diyorsanız, doğum günü için eve gittiğimde babayla konuşurum.
When I say, "Don't pick up the dice so fast," I mean it!
"Zarları o kadar çabuk alma." Derken ciddiydim!
If I may say so, sir, it's moments like these, when a man feels his work is really worthwhile.
İşte böyle anlarda efendim... emeğinin boşa gitmediğini kavrıyor insan.
Well, yes, I should say so... because when the full story of her career came out... it was realized that she must have started at the age of 10.
Evet, öyle denebilir çünkü işlediği cinayetler ortaya çıkınca öldürmeye on yaşında başladığı anlaşıldı.
So, it should mean all the more when I say you mustn't stop.
Yani bırakmamalısın dediğimde bundan daha iyi bir neden mi olur.
So I speak with authority when I say...
Yani bir otorite olarak konuşuyorum ki...
I just want to say, sir... that like you, I don't find it funny to sleep on a tomb... when it's so easy to open it and sleep inside.
Sadece şunu söylemek istiyorum, bayım ben de sizin gibi, girip içinde uyumak daha kolayken bir anıtın önünde uyumayı hiç komik bulmuyorum.
Akagi. I heard them say so with my own ears when they ambushed us.
Bizi tuzağa düşürdüklerinde, onlar konuşurken kendi kulaklarımla duydum.
So when I say again happy Shout it out
# Şarkı söyleyeyim, mutlu olalım # Haykır
- I don't like it when you say so.
- Böyle demeni sevmiyorum.
I say there's some things a boy can learn that he never knew about, so that later, when he needs'em, he's already got'em.
Bence bir çocuk bilmediği şeyleri öğrenmeli ki, daha sonra onları gördüğünde ne olduklarını bilsin.
So I says, "Well, when you figure out you're gonna have it for a lifetime, it's not a lot."
Bunun üzerine ben de, "Sonuçta bunu bir ömür boyu kullanacaksan bence çok sayılmaz." dedim.
How could you say that when I love you so?
Seni bu kadar severken nasıl böyle konuşabiliyorsun?
But when I'm Kaczmarski, they say, Would you please be so kind.
Ama Kaczmarski olduğum zaman, çok kibarca "Lütfen gelir misin?" derler.
Well, my psychiatrist would say it's because I hated my father so when I bash the keys, it's like smashing his teeth.
Psikiyatristim, babamdan nefretettiğim için olduğunu söylüyor. Tuşlara her basışımda onun dişlerini un ufak ediyormuşum.
When I want something, I say so.
- Bir şey istediğim zaman, söylerim.
That's OK. If they say "I like you", it's not so bad. It's when they say "I love you" that you gotta watch out.
Durum fena değil. "Senden hoşlanıyorum" derlerse kötü değildir. "Seni seviyorum" derlerse dikkat edeceksin.
When you did come, I was so happy I couldn't say anything.
Eve geldiğinde o kadar mutlu olurdum ki sanki dilim tutulurdu.
I feel something inside me, so I say it, and when you go away, it hurts me... right here.
İçimden bir şey geliyor, ben de onu söylüyorum... ve sen gidince, canım yanıyor... tam şuram.
I'm gonna act so outraged when he comes up I'm gonna say :
Kızmış rolü yapıp şöyle diyeceksin : Bana bir solunum cihazı verin.
My name sounds so different when I hear you speak it Say my full name
Adım senin sesinden farklı çıkıyor.
I paid for this party... so the hill will be took when I say it's to be took.
Bu partinin parasını ben ödedim bu yüzden ben ne zaman dersem tepe o zaman alınacak.
I'm going to put it on Mr. Button's head, so when you say "boo" into his ear... he'll jump up with it on.
Bunu Bay Button'un kafasına koyacağım, sen kulağına "böö" diye bağırdığında... bununla birlikte havaya zıplayacak.
You may not be aware that I have royal blood in my veins and be so kind as to say "sir" and "please" when you address me.
Damarlarımda bir soylunun kanın dolaştığının farkında olun ve bana hitap ederken "lütfen" ve "efendim" kelimelerini kullanın.
I know exactly what you'd do. You'd say hi to him, and when he left you'd cut him all up so your friends wouldn't think you really liked him.
"Selâm" dersin ve o ayrıldığında onu ekersin böylece arkadaşların ondan hoşlandığını düşünmezler.
So that means you will do what I say when I say and how I say.
Ve bu da demek oluyor ki ne söylersem, ne zaman söylersem, nasıl söylersem, onu yapacaksın.
when i was younger 134
when i was a child 198
when i'm gone 52
when i 169
when it comes to you 25
when it rains 55
when in doubt 76
when i was little 263
when i was young 206
when i was your age 229
when i was a child 198
when i'm gone 52
when i 169
when it comes to you 25
when it rains 55
when in doubt 76
when i was little 263
when i was young 206
when i was your age 229
when i was nine 31
when i was a boy 126
when i was 779
when i first met you 94
when it does 42
when i'm done with you 17
when it happened 60
when i'm with you 72
when it comes 19
when is it 116
when i was a boy 126
when i was 779
when i first met you 94
when it does 42
when i'm done with you 17
when it happened 60
when i'm with you 72
when it comes 19
when is it 116