English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ W ] / Where are we at

Where are we at Çeviri Türkçe

470 parallel translation
Where are we at?
Ne durumdayız?
- Where are we at?
- Hangi seviyedeyiz?
where are we at with mardon?
Mardon olayında ne durumdayız?
Now, it's very interesting, because we have volcanoes round about at... in the position where the subducting oceanic plate is 100 to 120 kilometres below the surface, where we are here now.
Bu çok ilginç. Zira yaklaşık olarak subdüksiyona uğrayan okyanus levhasının, yüzeyin 100 ila 120 kilometre altında bir pozisyonda durduğu yerde, burada volkanlar var.
We enter the interior of the workshop where smiths, mechanics, weighers, carpenters, upholsterers, et cetera are working hard at the completion of the machine.
Demircilerin, tamircilerin, marangozların, döşemecilerin makineyi tamamlayabilmek için sıkı çalıştıkları... atölyeye giriyoruz.
Love lasts forever Or else not at all No matter where we are
Sevgi sonsuza dek sürer veya başlamadan biter önemli değil olduğumuz yer.
Where are we going? Look at this.
- Balayı nereye?
Railroad winds around and makes a bend here at Mojave Tanks, where we are now.
Demir yolu şu anda bulunduğumuz Mojave Tankı'nın etrafında büyük bir yay çiziyor.
Tell us at once where we are.
Nerede olduğumuzu söyle hemen.
Being happy at all costs has got us where we are.
Neye mal olursa olsun, mutlu olmalıyız düşüncesi bizi bu duruma sürükledi.
In the meantime, at least we know where the kids are.
Bu sırada, en azından çocukların nerede olduklarını bileceğiz.
And I did not rig cameras where we are at.
Ve bulunduğumuz yere kamera yerleştirmedim.
And that is exactly where we are gonna be at that exact time.
Biz de tam o saatte tam orada olacağız.
These tracks are the same as the ones we found in the arroyo in Cocatlan where the gringo left his horse,
Bu izler gringo'nun Cocatlan'da atını bıraktığı yerde bulduklarımızla aynı izler.
More than half the fighter-command squadrons... are stationed here at 11 Group... near the coast where we expect the invasion... and also able to protect London... which is as far as the bombers can get with fighter escort.
Uçak gücünün yarıdan fazlası... burada 11. Grup'ta saldırıyı beklediğimiz kıyı yakınında konumlandırılacak. Ayrıca bombardıman uçaklarının avcı uçağı koruması... alamayacakları kadar uzak olan Londra'yı da koruyabilecekler.
This is where we are at.
Yanlış olan ne?
Per Federation orders, we are proceeding at top warp speed to the planet Ardana, where the only known source of zenite exists.
Son fırlatma hızıyla Ardana gezegenine ilerliyoruz, zenitin bilinen tek kaynağının olduğu yere.
At least we know where they are and what they're doing.
Nerede olduklarını, ne yaptıklarını biliyoruz.
In the meantime we'll be at the pro shop where we are gonna shower and shave.
Bu arada golf kulübüne gideceğiz, duş alıp, tıraş olacağız.
Here we are at point zero where the Kowalski saga began.
Kowalski efsanesinin başladığı noktadayız.
Ladies and gentlemen, here we are at the Victorine Studios, in Nice where shooting starts today on Meet Pamela.
Beyler, bayanlar, merhabalar. İşte Nice'te, Victorine stüdyolarındayız.
Must I remind you where we are at present?
Size nerede olduğumuzu... hatırlatmama gerek var mı?
Take a look at the map, will you, see where we are.
Haritaya bakar mısın, nerede olduğumuzu bir görelim.
If we wanted to make the Revolution for them, it's perhaps because at that time we didn't really want to make it where we are, instead of where we aren't.
Onlar için devrim yapmak isteseydik, belki o süreçte, bulunduğumuz yerde gerçekten istemedik
Let's take a look at where we are.
- Nerede olduğumuza bir bakalım.
Let's take a look at where we are.
Heartbeat, Kaptan Apollo... Haydi nerede olduğumuza bir bakalım.
'Uh, we're eastbound about the same spot. 'Where are you at?
Aynı yerden doğu yönünde ilerliyorum.
Now, I work at the Paragon Institute, where we study the phenomena of extrasensory perception. And we are using biofeedback techniques... to tap the almost limitless resources of the human mind...
Ben Paragon enstitüsünde, sıradışı duyusal algılama konusu üzerinde çalışıyorum, ve biz insan aklının neredeyse sınırsız olan enerjisini yönetebilmek için biyo-dönüşüm tekniklerini kullanıyoruz,
Maybe we can find out where we are at least.
Hiç değilse nerede olduğumuzu anlayabiliriz.
I wonder where we are and who we are at that time.
Dört yıl sonra nerede olacağımızı ve nasıl insanlar olacağımızı merak ediyorum.
Look at where we are.
Tamam mı? Nerede olduğumuza bir bak.
And then we realized... we couldn't be in love, not in Houston, not in Texas... where the Lagunas and the Stones are at war.
Ve sonra anladık ki, bu aşkı ne Houston'da, ne de Texas'ta yaşayamazdık. Laguna'ların ve Stone'ların düşman olduğu hiçbir yerde.
We know you're at an age now where boys are more important... and nature plays its little part in the scheme of life.
Erkeklerin senin için çok önemli olduğu ve doğal gelişiminin sürdüğü yaşta olduğunu biliyoruz.
- Well, here we are at last... right where we oughta be :
İşte sonunda buradayız. Tam olmamız gereken yerde.
The men who were captured at the boat know where we are.
Teknede yakalanan adamlar yerimizi biliyor.
At least now we know where we are.
En azından artık nerede olduğumuzu biliyoruz.
We are living in a skeptical, and if I may use the phrase, a thought-tormented world, where the values of the past are often at the discount.
Daha doğrusu, geçmişten gelen düşüncenin eziyeti altında bir çağda yaşıyoruz.
We're at war! Where the hell are you?
Savaşın ortasındayız!
That way I'll make up my mind and we'll see where we are at that point.
Böylece ben de kararımı veririm ve o noktada neyin ne olduğunu görürüz.
I don't know who you are or where you came from, but you're a guest in this house, and there was a Janey, but no one is mad at you, and we don't want to judge you, and I don't think... you should be so fast to judge other people's blow jobs... because what you see isn't always what you get.
Sizin kim olduğunuzu bilmiyorum. Ama siz misafirsiniz. Bir Janey vardı eskiden.
We are here at the Mineola Theatre where record numbers have turned out for a movie called The Freak, which has promised to, well, mess you up for life.
Mineola Sineması'ndayız, burada rekor sayıda insan Ucube adlı bir film için geldiler, filmin hayatınızı mahvedeceği sözü veriliyor.
We are to land at runway 1-0, where we are to be met by representatives of your Justice...
Biz 1-0 nolu piste iniş yapacağız. Orada karşılamak için sizin Adalet...
We're reporting live from the benefit... at the Harlem Ballroom... where city luminaries are gathered... to celebrate the long-term project... to rebuild the Community General Hospital.
General Hospital'ın yeniden inşası için... yapılan uzun vadeli projeyi kutlamak için... şehrin önde gelen kişilerinin bir araya getirildiği... Harlem Balo Salonu'ndaki... yardım toplantısından yayın yapıyoruz.
We're looking someplace... I don't know where, but we're not lookin'at bus drivers, truck drivers, garbage men, and a lot of them are doing that.
Nerelere baktığımızı bilmiyorum ama otobüs şoförlerine, kamyon şoförlerine ya da çöpçü adamlara bakmıyoruz.
And if we are at that point in this country where we kill something because at the moment it's worth more dead than alive well take a look around.
Bu ülke bu noktaya geldiyse, bir şeyi sırf o anda ölüsü dirisinden çok para ediyor diye öldürüyorsak, etrafınıza bir bakın.
We'd stop at the top and I could see all the big kids parked on the hill where we are now.
Tepede dururduk, koca çocukların tepeye şimdi olduğumuz yere parkettiklerini görürdüm.
Look at where we are!
Nereye geldik böyle? !
We are en route to Earth, where I will make the commencement address at Starfleet Academy.
Rotamızı Yıldız Filosu Akademisi Diploma Töreni'nin yapılacağı, Dünya'ya çevirdik.
We are at a communication station near the Klingon border, where we are meant to deliver supplies.
İkmal malzemeleri teslim etmeyi planladığımız, Klingon sınırı yakınındaki iletişim yayın istasyonuna geldik.
- At least nobody knows where we are.
- En azından nerede olduğumuzu kimse bilmiyor.
At all. Come here, and I'll show you me boudoir. Where are we going?
Gel sana yatak odamı göstereyim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]