English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ W ] / Wouldn't

Wouldn't Çeviri Türkçe

116,410 parallel translation
The greatest lie at the end of the 20th century was that race was irrelevant, that mixing peoples of different abilities and characteristics wouldn't have a negative effect.
20. yüzyılın sonundaki en büyük yalan, ırkların alakasız olduğu, farklı yeteneklerdeki ve karakterlerdeki insanları birleştirmenin olumsuz bir etkisi olmayacağı yalanıydı.
That you could keep a lamb and a wolf in the same pen, and the lamb wouldn't get eaten.
Bir kuzuyla kurdu aynı yerde tutup, kuzunun sağlam kalacağını düşünmek gibi bir şey.
And you're telling me these people wouldn't do better in a country where they truly belonged?
Ve bana bu insanların aslında ait oldukları ülkelerinde daha iyi olamayacağını mı söylüyorsunuz?
Even so, what makes you think she wouldn't just take the money and let the bombs explode anyway?
Parayı aldıktan sonra bombaları patlatmayacağını nereden biliyorsun?
But they wouldn't know their HLA matched Jaquan's unless they had a sample of his blood, too.
Ama Jaquan ile uyumlu olup olmadıklarını onun kan örneği ellerinde olmadan yapamazlar.
Well, they wouldn't need to physically steal his blood if they had access to the hospital's database.
Hastanenin verilerine girebilirlerse, fiziksel kana gerek duymazlardı.
I wouldn't have a clue of how to hack a security system.
Bir güvenlik sistemine nasıl sızılır hiç bir fikrim yok.
You were in such a hurry when your ex-husband found a donor, you wouldn't have known.
Kocan bir verici bulduğunda o kadar acele ettiniz ki, Bilemezdiniz.
They wouldn't.
– Yapmazlar.
If I knew, the test wouldn't be valid.
Eğer anlamışsam, test geçerli olmayacaktır.
Listen, Martin... wouldn't you agree that it's always a good idea to keep your friends close and your enemies closer?
Sence de dostlarını yakında, düşmanlarını daha yakında tutmak iyi bir fikir değil midir?
It would all come down to that, wouldn't it?
Tüm soruların cevabı o kâğıtta yatar, değil mi?
Should've known I wouldn't come at you with my right. Not again.
ıkinci kez sağımla vurmayacağımı bilmen gerekirdi.
Said his employer wouldn't allow it.
ışvereni kabul etmezmiş.
Wouldn't believe the late fees they charge.
- Gecikme bedelleri inanılmaz.
He wouldn't do nothing to his own blood.
- Akrabalarına bir şey yapmaz.
You wouldn't want me to sign something I don't completely believe in, would you?
İnanmadığım bir şeyi imzalamamı mı istiyorsunuz?
Yeah, I know, he won a coin flip, or he wouldn't have been on the plane.
Evet, yazı turayı kazanmıştı yoksa uçağa binmeyecekti.
I don't want to make any accusations, but I would imagine you already have your suspicions, otherwise you wouldn't be here.
Kimseyi suçlayamam. Ama sizin de şüphelendiğinizi düşünüyorum, aksi hâlde bize gelmezdiniz.
I wouldn't be surprised.
Bunu yapsa hiç şaşırmam.
Besides, he... he wouldn't have any reason to deal with your accounts at all.
Hem zaten Bruce'un senin hesaplarına bakması da gerekmez.
I mean, I wouldn't... I wouldn't take anything.
Bir şey çalmazdım.
And I wouldn't be a mule. I wouldn't be a dealer.
Ayrıca ne kaçakçılık ne de torbacılık yapardım.
I wouldn't.
Olmazdım.
- that wouldn't have happened? - Oh, my God.
-... bu olay yaşanmaz mıydı yani?
That wouldn't be helpful.
İşte bu hiç işime gelmez.
The jury can't have prior information about the damn trial, otherwise they wouldn't be selected as a jury.
Jüri üyeleri mahkemeden önce dava hakkında bilgi sahibi olamaz öbür türlü jüriye seçilmezlerdi.
I wouldn't know.
Haberim yok.
I wouldn't be discussing it with anyone.
- Yerinde olsam sağda solda anlatmam.
Wouldn't want a problem.
Sorun çıksın istemeyiz.
Well, I wouldn't say "okay," but he'll be fine.
İyi olduğunu söyleyemem ama olacak. Sam bu sonuçta.
Why wouldn't it be?
Neden olmasın ki?
I wouldn't hurt anyone.
Kimseye zarar vermezdim.
I wouldn't bill you until you settle with your husband.
Kocanızla anlaşana kadar sizi faturalandırmayacağım.
Yeah, wouldn't that be something?
Evet, şöyle bir şey olamaz mıydı?
This all because I wouldn't let you help those people?
Bütün bunlar bu insanlara yardım etmene izin vermediğim için mi?
- Your dad wouldn't want you there.
- Baban oraya gitmeni istemezdi.
I told him you wouldn't do that.
Ona da söyledim, sen öyle bir şey yapmazsın.
- Why wouldn't you reveal that till now?
- Bunu neden şimdiye kadar kimseye anlatmadınız?
I never met a line I wouldn't cross.
Şimdiye kadar geçemeyeceğim bir sınırla karşılaşmadım.
The Clarke I know wouldn't be arresting her friends.
Benim tanıdığım Clarke arkadaşlarını tutuklatmazdı.
She wouldn't be taken alive.
Canlı ele geçirilemezdi.
They wouldn't listen.
Dinlemezlerdi.
Poison wouldn't rip his arm off.
Zehir onun kolunu koparmazdı.
Clarke, if he wanted to talk, he wouldn't be coming with his army.
Clarke, Eğer görüşmek istiyorsa, buraya ordusuyla gelmemeli.
If Meg was in trouble, wouldn't you be the first phone call - that she would make?
Meg'in başı dertte olsa, arayacağı ilk insan siz olmaz mısınız?
You wouldn't understand.
Sen anlamazsın.
I wouldn't be so sure.
O kadar emin olma.
You wouldn't let me win even once.
Bir kez olsun kazanmama izin vermezdiniz.
No, you wouldn't, because that would be a shitty thing to do to a friend.
Hayır, çünkü arkadaşına yapacağın en adice şey olurdu bu.
You wouldn't have to do anything... you're uncomfortable about.
İçine sinmeyen hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]