You asked for it Çeviri Türkçe
972 parallel translation
You asked for it.
Sen başlattın.
Play your heart You asked for it
Kupanı oyna. Onu bekliyordun.
You asked for it.
Sen istedin.
Okay, you asked for it. - All right, go on home!
O kendini beğenmiş Hollywood kraliçelerinden biri mi yoksa?
All right, you asked for it.
Pekâlâ, sen kendin kaşındın.
All right, you asked for it.
Tamam, bunu sen istedin.
You asked for it.
Onu takip etmeliydin.
Very well. You asked for it.
Pekala Siz istediniz.
Okay, you asked for it.
- Pekâlâ bunu sen istedin.
You asked for it.
Kendin istedin.
All right, but remember, you asked for it!
Tamam, ama unutma bunu sen istedin.
All right, Will, you asked for it.
Pekâlâ Will, bunu sen istedin.
All right, you asked for it.
Pekala, bunu sen istedin.
- You asked for it
- Bunu sen istedin.
- You asked for it.
- Sen istedin.
Okay, baby, you asked for it!
Pekala, kızım, kendin istedin!
All right, you asked for it, you've got it.
Pekala, sen kaşındın, al bakalım.
You asked for it.
Sen sordun.
You asked for it.
Bunu sen istedin.
- You asked for it.
- Sen arandın.
You asked for it, and if you don't get out of- -
Bunu sen istedin ve eğer defolup gitmezsen- -
I asked Secretary Kim for a favor and he said you would have it, and he told me to come talk to you about it.
Sekreter Kim'den bir şey rica ettim. Sende olduğunu ve gelip seninle konuşmamı söyledi.
You asked for my opinion, and I gave it.
Bana fikrimi sordunuz, ben de söyledim.
I asked for you and Washington okayed it.
Seni istedim ve Washington onayladï.
Craig, is it too late for me to change my mind about what you asked me today?
Craig, bugün benden istediğin şey hakkında fikrimi değiştirmek için geç mi kaldım?
- You saw very well that he asked for it.
- Ne istediğini çok iyi gördün.
It is not for nothing that I asked you to begin your story from when you arrived in Reims.
Reims'a varışından itibaren hikayene başlamanı istemem haybeden değildi.
You asked for the truth, you listen to it.
Gerçeği istediniz, dinleyin.
- You asked for it.
Sen kaşındın!
When you asked me for a divorce, I still didn't think you could make a go of it alone.
Boşanmak istediğini söylediğinde de öyle düşünüyordum.
Nick, I've brought you stuff before and you never asked for any name on it.
Bak Nick, sana daha önce o kadar şey getirdim ama bu zamana kadar hiç isim sormadın.
But I want to asked you anyway because it's usually Terry they usually go for.
Sana yine de sormak istedim çünkü sonuçta peşinden koşulan hep Terry olurdu.
I counted on you halving it so I asked for double.
Bunun için sana güvenip iki tane istedim.
She just asked that you skip the whole thing for the party, not bring it up. And I said...
Sadece parti için bunu boş vermeni, bu konuyu hiç açmamanı istedi.
You asked for my opinion, and I've given it.
Fakat fikrimi sordunuz. Ben de size söyledim.
If I asked for something, you gave it to me right away.
Senden bir şey istesem hemen verirdin.
It was busy for so long, and I asked you to get it and you did.
Uzun süredir meşguldü ve sizden rica ettim, siz de aradınız.
You could make a brilliant career on the Banner if you asked me for it.
Eğer isterseniz The Banner'da parlak bir geleceğiniz olabilir.
You asked us for our honest opinion and we gave it to you.
Bizim gerçek düşüncelerimizi sordun, biz de sana söyledik.
He asked for it, playing around with you.
Seninle oynaşmayı isteyen oydu.
In the second, if it's any good to you, the general asked for the best and most experienced troops.
İkincisi ve eğer senin için önemliyse, general orayı en iyi ve en deneyimli birliklerinin tutmasını istedi.
Now you've asked for it!
Bunu sen istedin!
You just asked me for it.
Az önce istiyordun.
You asked for death for yourself, and that is your right... but to pronounce it on others is wrong.
Kendi ölümünü istedin, ve bu da senin hakkın... ama başkalarınınkini de istemen yanlış.
When you came here, neither of us asked for it, did we?
Buraya ilk geldiğinde, ikimiz de bunu beklemiyorduk değil mi?
- Yes, it's true. - Later, you asked her daughter... for the crystal ball, and she gave it to you.
- Sonra kızından küreyi istemiştin o da vermişti.
The reason I asked you to wait, Stepp... was because I thought it might be... well, a little less uncomfortable for you with the other employees gone.
Beklemeni istememin sebebi Stepp diğerlerinin gitmesini beklemek... ve onların seni rahatsız ettiğini düşünmem.
- You asked for a jig, now dance to it!
- Sen jig dansı istedin, şimdi dans et!
I'm sorry to have disturbed you, ma'am, but she asked me to have it ready for school.
Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm, madam, fakat onu okul için hazırlamamı istemişti.
Well, you asked for it.
Küçük serseri burnumu kanattı!
Well, it might be interesting for you to know that this afternoon she asked me to take her back.
Aslına bakarsanız bugün onu geri götürmemi istedi.
you asked me 62
you asked for me 32
you asked 123
you asked me to 28
you asked for my help 19
you asked me a question 21
you asked to see me 72
for it 119
you are 6060
you all right 5423
you asked for me 32
you asked 123
you asked me to 28
you asked for my help 19
you asked me a question 21
you asked to see me 72
for it 119
you are 6060
you all right 5423
you are so sweet 63
you are amazing 104
you are my friend 67
you are beautiful 191
you are an angel 28
you are mine 68
you are so beautiful 123
you are welcome 177
you are the best 102
you aren't 92
you are amazing 104
you are my friend 67
you are beautiful 191
you are an angel 28
you are mine 68
you are so beautiful 123
you are welcome 177
you are the best 102
you aren't 92