You call Çeviri Türkçe
97,068 parallel translation
You call for an ambulance?
Ambulansı siz mi aradınız?
You call 911?
911'i sen mi aradın?
"Aconites," you call yourselves.
"Aconites" Sen kendin diyorsun
What'd you call me?
Bana ne dedin
- Did you call him?
Ona telefon ettin mi?
Uh, what do you call a mean pickle?
Eli olmayan babaya ne denir?
Besides, I need to work on my Pinterest page so that I can fix up that bachelor squat you call a condo.
Ayrıca Pinterest sayfamı düzenlemem gerek. Böylece kaldığın bekar evini, yuva diyeceğin bir yere dönüştürebilirim.
You call that a dick, Melton? Huh? !
Sen buna yarrak mi diyorsun ha?
You call a tow truck, judge?
Çekici mi çağırdınız Hakim Bey?
And you call me a criminal.
Bir de bana kanunsuz diyorsun.
I don't care what you call it.
Ne isim verdiğin umurumda değil.
Did you call this number?
Numarayı aradın mı?
You call Heaven on an angel phone to discover God's gone to roam the Earth.
Melek telefonuyla Cennet'i aradın Tanrı'nın Dünya'da dolaştığını öğrendin.
I really don't care what you call your mouth.
Ağzına ne dediğin gerçekten umurumda değil.
It's probably not a good idea, but I'll call you tomorrow for Christmas.
Muhtemelen iyi bir fikir değil. Ama yarın Noel için ararım.
Do I have to call you Lady Stark now?
Artık sana Leydi Stark mı demem gerekiyor?
They are also tiny You will call me child?
Onlara da ufacık çocuktum mu diyeceksin?
The wilds call me the Red Woman He said he brought you back.
Yabaniler bana Kızıl Kadın'ın seni geri getirdiğini söyledi.
Chief, you got a phone call!
Şef, bir telefon var!
You want me to call Vincent?
Vincent'i aramamı ister misin?
Perhaps you could call on him another time?
Belki de ona başka zaman arayabilirsin?
The inner circle, as those unimaginatively like to call us, those in gown and tuxedoes who imagine that they wield power, but they are nothing more than mere pawns, no different than you or any of the other girls
İç daire, Yaratıcı olmayan olarak Bizi aramak gibi Elbiseler ve smokekler Kimin güç kullandığını hayal edenler,
Could you tell him to call me?
Beni aramasını söyleyebilir misin?
- You don't call, you don't write.
- Aramıyorsun, yazmıyorsun.
He told me to call you if anything happened.
Bir şey olursa Seni aramamı istemişti.
But you didn't call me here to congratulate me.
Ama beni buraya tebrik etmek için çağırmadın.
Um, if you need me, call my cell.
Bana ihtiyacın olursa, telefonumu ara.
- Why? 'Cause you're a high-profile citizen, and he's trying to bring some kind of order to this... backwater cesspool of corruption we call home.
Çünkü sen çok değerli bir vatandaşsın ve çöplük gibi olan yolsuzluk havuzuna bir düzen getirmek istiyor.
So if she needs to call and yell at me and then hang up, if that makes her happy, well, it's a, small price to pay for a beautiful family, you know?
Bana telefon etmesi, bağırması ve telefonu kapatması eğer onu mutlu edecekse güzel bir aile için küçük bir bedel bu, anlıyor musun?
I know you're screening my calls, Nina, but you might want to call me back, because...
Aramalarımı dinlediğini biliyorum Nina. Ama beni aramak isteyebilirsin.
Um... but, just call me if you want.
Ama, istersen beni arayabilirsin.
'Cause you should call him back.
Çünkü onu tekrar aramalısın.
Well, then you should definitely call her back.
Öyleyse kesinlikle onu geri aramalısın.
I'll write you your goddamn prescription, and then I want you out of this house before I call the police to take you back to fuckin'prison.
Sana lanet olası reçeteyi yazacağım ve seni hapishaneye götürmeleri için polisi aramadan önce bu evden gitmeni istiyorum.
- You should call Gottlief.
Gottlief'i aramalısın.
I don't see this going anywhere, so, what do you say we call it?
Bence bu işin oluru yok böyle durumlarda ne diyorduk?
You don't get to call me that anymore, Pampaw.
Artık bana böyle seslenmeyeceksin, Pampaw.
You're gonna call her now?
Onu mu arayacaksın şimdi?
But you can call me if you want.
Fakat istersen ben arayabilirsin.
All right, Wags, call me tomorrow, and I'll give you the rest.
Pekala Wags yarın ara kalanını da gönderirim.
We will call with you this afternoon and if she begs forgiveness for her sins, perhaps, my son will grant it.
Öğleden sonra sizi çağırırız. Eğer günahlarına karşılık af dilerse, belki oğlum günahlarını bağışlar.
And God himself will call you blessed.
O zaman Tanrının kendisi sana kutsanmış diyecek.
I would definitely call you if I could.
Mümkünse sizi kesinlikle arayacağım.
I've been meaning to call you, it's just- - why?
Seni aramaya niyetli oldum, sadece- - neden?
Call when you cool down.
Sakinleşince ararsın.
Call you later.
Görüşürüz.
I'll call you later.
Seni sonra ararım.
Hey, I'm so sorry to bother you with something as invasive as a phone call.
Telefonla arayıp taciz ettiğim için özür dilerim.
My name is Alexandra Bragov, but you may call me Alex.
Benim adım Alexandra Bragov, ama bana Alex diyebilirsiniz.
I said I would call you when I was ready.
Hazır olduğumda seni ararım dedim.
Well, thank you for the call, Alan.
Aradığın için teşekkürler, Alan.