You might Çeviri Türkçe
61,551 parallel translation
You might have been but I wasn't.
Sen olabilirdin ama ben değildim.
And if you're lucky, you might catch a glimpse of the little folk as they pass through at twilight.
Ve eğer şanlıysan alacakaranlıkta kapıdan geçenleri bir an için görebilirsin.
You might say that you know me.
Tanıdığını söyleyebilirsin.
You might need it.
Buna ihtiyacınız olabilir.
I buried Jim Gordon alive in a location that you might find if you looked long enough, but certainly not before he runs out of air.
Jim Gordon'u yeterince uzun bakarsanız bulabileceğiniz fakat kesinlikle havası bitmeden önce bulamayacağınız bir yere diri diri gömdüm.
Baby, you might want to use your inside growl whilst making secret calls inside the GCPD.
Bebeğim, GCPD'de gizli arama yaparken homurdanmak isteyebilirsin.
You might want to work on your balance next time, girl.
- Bir dahaki sefere dengen üzerinde çalışmak isteyebilirsin kızım.
'Cause... one day, you might need to save my ass.
Çünkü bir gün senin de benim kellemi kurtarman gerekebilir.
As much as I hate these gorillas, especially Grodd, if you kill him, the other ones might stand down, but you might not be able to come back from this, Barry.
- Bu gorillerden, özellikle de Grodd'dan her ne kadar nefret etsem de, eğer onu öldürürseniz diğerleri geri çekilebilir ama bu işin geri dönüşü olmayabilir Barry.
Thought you might need a pick-me-up.
Bir içeceğe ihtiyacın olabilir diye düşündüm.
I'm a little worried though that, in your zeal for payback, you might be the one who ends up getting hurt.
Ama bu intikam arayışının sonunda canı yananın sen olmandan korkuyorum.
You go digging around in this dirt... you might not like what you find.
Bu pisliği eşerseniz bulduklarınız hoşunuza gitmeyebilir.
When you were a baby, I was... I was terrified that you might die in the middle of the night.
Sen bebekken gecenin yarısında ölürsün diye çok korkardım.
You say something, you might mess something up, right?
Bir şey söylersen bir şeyleri mahvedebilirsin, değil mi?
Look, you're not gonna talk me out of leaving town, so you might as well just save your breath.
Bak kasabadan ayrılmamı tartışmayacağız bu yüzden ağzını kapatsan iyi edersin.
I thought you might feel that way.
Bunu söyleyeceğini düşünmüştüm.
But I take it you might want to steer them in a different direction?
Ama anlıyorum ki onları farklı bir yöne iletmek istiyorsun?
Well, you might want to hop on it, because I'm about to get the formula.
İşe koyulsan iyi olur çünkü formülü bulmak üzereyim.
Something I thought you might like.
Seveceğinizi sandığım bir şey.
Now you might play at being the good mummy, but when you're in the thick of it, nothing but a blade in your hand and blood in the air, that's the real you, the best you.
Şu an iyi anneyi oynamak istiyor olabilirsin ama işe girdiğinde elinde bıçak ve havada kan kokusundan başka bir şey olmayacak. Bu gerçek sensin, en iyi versiyonun.
I might be small, Lord Glover, and I might be a girl, but I am every bit as much a Northerner as you.
Küçük olabilirim Lord Glover, bir kız olabilirim ama en az sizin kadar Kuzeyliyim.
They might not have come if you hadn't.
Siz gelmeseniz onlar da gelmeyebilirdi.
I thought it might be nice if I were warm to the touch, in the event that you were thinking of touching me.
Dokunuşa sıcak olsaydım güzel olabileceğini düşündüm. Bana dokunmayı düşündüğün halde.
Well, I might as well introduce you to everyone.
Şey, sizi herkese tanıtabilirim.
Gabe, this might go faster if you just listen.
Gabe, sadece dinlersen daha hızlı olabilir.
Can you see how I might think you may have handed Ed off to this all-powerful group for some reason?
Bir sebeple Ed'i, bu güçlü gruba teslim ettiğini düşünme ihtimalim olduğunu anlıyor musun?
I don't like it any more than you do, but if I push too hard, we might blow the only chance we have at stopping this.
Ben de çok memnun değilim ama eğer çok zorlarsam bunu önlemekteki tek şansımızı mahvedebiliriz.
I mean, from what you said, you killed his mentor or something. He might be a bit peeved.
Hocasını öldürdüğünü söyledin.
Jim... I knew if I saw you, I might not have the courage to leave.
Seni görürsem, gitmeye cesaret edemeyeceğimi biliyordum.
It might behoove you to use this during the battle.
Karşılaşma sırasında bunu kullanman gerekebilir.
You might be able to use them.
Belki kullanabilirsin.
That might be the most idiotic thing I've ever heard you say.
Bu bugüne kadar senden duyduğum en aptalca şey olabilir.
Seeing as how you exploded on Barry in front of everyone, might want to wait on it.
Herkesin önünde Barry'ye öyle patladıktan sonra biraz beklesen iyi olur.
No, but you can't let your love for somebody cause you to be afraid of what might happen.
- Evet ama birine olan aşkınızın korkmanıza sebep olmasına izin vermemelisiniz.
He might be the key to saving you.
Seni kurtarmanın anahtarı olabilir.
It's hard to picture what might happen, and... it being you that...
Olabilecek şeyi ve bunu yapanın sen olduğunu düşünmek zor...
I tasked our satellite to look for anything that might have our specific power requirements, and... wouldn't you know it... we found something that has exactly what we need.
Sonra da işe bak ki, tam olarak aradığımız şeyi bulduk.
Do you have any idea what else might be down there?
Sence orada başka ne olabilir? Fark etmez.
Even now, you're gauging where my beating heart might lie.
Şimdi bile, kalbimin yerini hesaplamaya çalışıyorsun.
Yeah, and that might explain how you slept-walked your way into those tunnels.
Bu o tünellere uyurken nasıl gittiğini açıklayabilir.
Look, I know you girls are excited about the wedding, and wearing these dresses, and all of it, but it might not be as soon as Mommy promised.
Bakın kızlar düğün için heyecanlandığınızı biliyorum bu elbiseleri giyeceksiniz ve diğer her şey. ama annenizin size söz verdiği kadar erken olmayabilir.
Maybe if you hadn't tried to cure cancer, she might have lived to see this.
Belki kanserini tedavi etmeye çalışmasaydın, bunu görecek kadar yaşayabilirdi.
She might have turned her life around, but you didn't give her the chance.
Hayatını çok... iyiye kullanabilirdi, ama sen ondan bu şansı aldın.
What, so you think that Burt might have smuggled the antidotes as well?
Burt'un panzehirleri de sakladığını mı düşünüyorsun?
There might be bad people in the world, but you know what?
Dünyada kötü insanlar olabilir ama bak ne diyeceğim?
So, if you give me the formula to her antidote, perhaps your guilt might be alleviated.
Eğer onu kurtaracak panzehirin formülünü verirsen belki vicdanın rahatlar.
You know, cass and I might not agree all the time, but at least he knows who his real friends are.
Cass ile her zaman hem fikir olmadığımızı biliyorum ama en azından gerçek arkadaşları kim biliyor.
It might be how you recognized him last night.
Onu dün gece bu şekilde tanımış olabilirsin.
You know, I've seen my brother die, but watching him become... not him... This might actually be worse.
Kardeşimin öldüğünü gördüm ama onun bu şekilde benliğini kaybetmesini izlemek sanırım daha kötü.
I'm... Sure they're fine lads and all, but it might be best if you were to... Disengage from them a bit.
Onların iyi adamlar olduklarını biliyorum ama onlardan biraz uzak kalman sanırım daha iyi olacaktır.
When I thought something might've happened to you, nothing else mattered.
Sana bir şey olacağını düşündükten sonra diğer şeylerin anlamı kalmadı.