You might have to Çeviri Türkçe
3,930 parallel translation
You might have to officially retain me as your lawyer.
Resmi olarak artık avukatın olmak zorundayım.
I don't know if this is part of some grand plan you might have to get us back together, but it's not gonna work.
Bu da tekrar bir araya gelmemiz için planladığın büyük planının bir parçası mı bilmiyorum ama işe yaramayacak orasını biliyorum.
You realize you will have to repeat this or you might have to repeat this in front of a judge.
Bunları yargıç önünde ihtiyaç olursa tekrarlayacağının farkında mısın?
It's an old card. You might have to try a couple times.
Birkaç kere denemeniz gerekebilir.
One day you might have to face down your own demons... and they might come in handy.
Günün birinde kendi iblislerinle yüz yüze gelebilirsin... ve işe yarayabilirler.
I just wanted to let you know that even though Emily might have two dads from now on... You will always be her first.
Bundan sonra Emily'nin iki babası olacak olsa da bilmeni isterim ki sen, her zaman onun ilk tercihi olacaksın.
Well, until you get into the fashion institute, You might want to have some other choices.
Moda kuruluşlarından birine girene kadar başka seçenekleri isteyebilirsin.
You have to put away whatever it is you might be feeling, and be the better person.
Hissettiğin her ne ise onu bir köşeye atıp daha iyi biri olmalısın.
You might want to have your guys get the - - the real one.
Adamlarına gerçeğini aldırsan iyi olur.
I might have a parking ticket if you want to look into that though.
- Bakmak istersen park kuponum var.
And I think you might have forgotten how much fun your mom is to have around.
Annen buradayken hayatın ne kadar eğlenceli olduğunu unuttun galiba.
And do you suspect anybody might have pretended to be your neighbor?
Komşunuz gibi davranmasından şüphelendiğiniz kimse var mı?
Is there anybody who might have a reason -... to get back at you for something? - No.
Sizden ya da eşinizden intikam almaya çalışan biri var mı?
He's not even that far away, and it feels like he might as well have gone to, you know, the east coast or something.
Çok uzakta da değil ama sanki Doğu yakasına falan gitmiş gibi hissediyorum.
- You might not have to.
- Buna gerek olmayabilir.
But you had mentioned to me earlier, um, when you were telling me this story that you had the feeling that, that it might have been something, a Bigfoot.
Ama daha önce bu hikâyeyi bana anlatırken bunun kocaayak gibi bir şey olabileceğini söylemiştin.
Listen, can you think of anyone who might have wanted to harm Phil?
Phil'e zarar vermek isteyecek herhangi biri geliyor mu aklınıza?
As much as you might want that connection to your past life, there comes a point when a constant reminder of what you can never have is just too painful.
Her ne kadar önceki hayatınızla ilgili bir şey saklamak isteseniz de, bir noktadan sonra bir daha ona sahip olamayacağınızı bilmek çok acı verici olur.
And then I might have to take advantage of you.
Belki sarhoşken senden faydalanırım diye.
So, you're saying that nobody will believe that he forced me to have sex, but they might believe that I did it'cause I wanted to?
Yani diyorsunuz ki ; kimse beni kendisiyle seks yapmaya zorladığına inanmaz ama bunu istediğim için yaptığıma inanabilirler?
If your father had been smart enough to work with the cartel... You might have lived long enough to kiss her good night. - Hey!
Eğer baban kartel ile işbirliği yapacak kadar akıllı olsaydı ona iyi geceler öpücüğü verebilecek kadar yaşayabilirdin.
- She's coming to pick you up, but she might have Rubella. - What?
Seni almaya gelecek ama Rubella da olabilir.
that if an MX hadn't left you behind to save some others, your partner might have made it out of that ambush alive, and that part may be true, but I read the whole report.
MX diğerlerini kurtarabilmek için sizin yanınızdan ayrılmasaydı ortağının o pusudan kurtulabileceğini yazmışsın bunun bir kısmı doğru olabilir ama ben bütün raporu okudum.
I think we might have an opening for you at MSNBC between our weekend prison documentary block and the two hours it takes to make up Joe Scarborough on Monday morning.
Sanırım MSNBC'de sana hafta sonu hapishane belgeselleri ve pazartesi sabahları Joe Scarborough iki saatlik makyajı arasında bir yer bulabiliriz.
You shouldn't get too close to anyone that might have been exposed, at least for a little while.
Virüse maruz kalmış olabilecek kimseye yakınlaşmamalısınız. En azından bir süreliğine.
Can you think of any reason that someone might have wanted to hurt your parents?
Birinin anne ve babana zarar vermek istemesi için bir sebep geliyor mu aklına? Hayır.
While I admire your willingness to extend an olive branch, I have to tell you, it might not be welcome.
Zeytin dalı uzatma konusundaki istekliliğine hayran kalmamın yanında söylemeliyim ki bu hoş karşılanmayabilir.
I might have to let you look at what I've got, but I don't have to let you touch it.
Bakmana izin vermiş olabilirim ama dokunmana izin vermedim.
No, you didn't want to have it because you might go there and you're too afraid to say it.
Hayır, söylemedin çünkü oraya gidebilirsin ve bunu söylemeye korkuyorsun.
This is your last chance to back out. You might have been her favorite.
Onun gözdesi olmuş olabilirsin.
Hmm? One might say we have to resort to such drastic measures because of you.
Birileri bu sıkı önlemleri senin yüzünden aldığımızı söyleyebilir.
You know, maybe if you took the boss's dick out of your mouth for more than five minutes of the day, you might have some time to concentrate on your actual fucking job.
Belki patronun sikini günde beş dakika da olsa ağzından çıkarabilirsen asıl işine daha çok konsantre olabilecek zamanı bulabilirsin.
Mr. Rothman has come in voluntarily today to answer any questions you might have.
Mr. Rothman sorabileceğiniz her türlü soruyu cevaplamak için gönüllü olarak buraya geldi.
So you think Julian might have given your cell phone to Lucas?
Yani Julian cep telefonunu Lucas'a mı vermiş?
If I didn't leave, they might have figured out I've been talking to you.
Oradan ayrılmasaydım sizinle konuştuğumu anlayabilirlerdi.
It may take me a while to figure it out, but the key to this puzzle is something that you might think chimps don't have, the ability to use a bit of lateral thinking.
Çözmem biraz zaman alıyor, bulmacanın anahtarı ise şempanzelerde mevcut olmadığını düşündüğümüz etraflıca düşünme becerisini kullanmak.
Think... I might have something which belongs to you.
Sanırım bende size ait bir şey kalmış.
I thought that I might be able to convince you to come with me, but here you are, rushing off into whatever Klaus and Marcel and the witches have cooked up, and I finally get it.
Benimle gelmen için seni ikna edebileceğimi düşündüm ama Klaus, Marcel ve cadıların çevirdiği şeyler arasında kalmışsın. Artık anladım.
If the witches learn of him, if they know you have a weakness, then poor Tim might end up as leverage in an awful scheme to control you again.
Eğer cadılar onu öğrenirse zayıf bir noktanın olduğunu öğrenirler. Böylece zavallı Tim, seni kullanmak adına çevrilen ettrikalarda bir koz hâline gelebilir. Tekrardan.
You might as well have sent us an invite to the kid's hotel room.
Çocuğun hotel odasını gösteren bir davetiye yollayabilirdin direk.
We don't want to intrude on you but might we have a talk with you?
Sizi sıkıntıya sokmak istemeyiz fakat konuşabilir miyiz?
You might want to have that gun ready.
Silahını hazırla.
Thought you might be interested to know that I have identified the trace left in the snake charmer's shirt lapels.
Yılan oynatıcısının yakasında teşhis ettiğim izleri öğrenmek istersin diye düşündüm.
Unfortunately, it's not, so I have to protect you because your best friend might be on her way here to kill you.
Maalesef kararlari ben vermiyorum, seni korumaliyim cunku en iyi arkadasin belki su an buraya seni oldurmeye geliyor olabilir.
And that might be causing you to have bad dreams, like the kind you'd get if you watched Clash of the Titans right before you went to bed.
Bu da, yatmadan önce Clash of the Titans izlemiş gibi kabuslar görmene sebep olmuş olabilir.
He might have chosen to be reborn now just so he could find you.
Seni yeniden bulabilmek için şimdi yeniden doğmayı tercih etmiş olabilir.
I asked him not to tell you, but I think I might have gotten him into trouble.
Ondan söylememesini istedim ama sanırım başını belaya sokmuş olabilirim.
Mozzie, I hate to say this, but I think you might have had the right idea earlier.
Mozzie, bunu söylemek istemezdim ama sanırım doğru fikir aklına önceden gelmiş.
I have something here I thought you might be able to help me out with.
Burada bana yardımcı olabileceğini umduğum bir şeyler var.
Time that you feared you might not have when you learned that Nauer and Soto were just a hop, skip and a jump away from their own solution to P versus NP.
Nauer ve Soto'nun, P vs NP için kendi yanıtlarını bulmaya çok yaklaştıklarını duyunca, o kadar beklemeye vaktiniz olmadığını düşündünüz.
The district attorney asked me to meet with you And answer any questions you might have.
Bölge savcısı sizinle görüşmemi ve sorularınız varsa cevaplamamı istedi.
you might think 18
you might like it 24
you might be right 102
you might as well 26
you might say 135
you might say that 33
you might 132
you might be surprised 25
you might ask 17
you might have 18
you might like it 24
you might be right 102
you might as well 26
you might say 135
you might say that 33
you might 132
you might be surprised 25
you might ask 17
you might have 18
you might want to 27
you might just make it 23
you might learn something 35
you might need it 24
you might need this 21
you might not 20
you might be 35
you might want to see this 26
you might just make it after all 22
you might as well know 16
you might just make it 23
you might learn something 35
you might need it 24
you might need this 21
you might not 20
you might be 35
you might want to see this 26
you might just make it after all 22
you might as well know 16
have to 68
have to go 40
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
you make me happy 42
you mean it 157
you mean right now 22
you mean me 104
you meant 25
have to go 40
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
you make me happy 42
you mean it 157
you mean right now 22
you mean me 104
you meant 25