English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ C ] / Cã

Çeviri İngilizce

43 parallel translation
Amaç, kendi toplarını masanın üzerinde tutarken, diğerlerini düşürebilmek.
Ideea e cã trebuie sã îti pãstrezi bilele tale pe masã si sã le dai afarã pe toate ale adversarului.
Onların müzik dalında bütün bir nesil üzerinde büyük etkileri olan kişiler olduklarını düşünüyorum.
Cred cã erau niste persoane care au avut cea mai mare influentã asupra muzicii unei întregi generatii.
Ve birkaç yıl sonra oranın Jack Ruby'nin Kulübü olduğunu öğrendik.
Câtiva ani mai târziu, am aflat cã era clubul lui Jack Ruby. ( N.T. :
Aslında sıkıntılı olmasının en önemli nedeni, hiç paramızın kalmamasıydı.
În special pentru cã nu mai aveam nici un ban.
Süpermarkete giderdik. Aramızdan bir kaç kişi biraz ekmek alırdı. Çünkü ekmek alabileceğiniz en ucuz şeydi.
Am mers la supermarket si câtiva dintre noi au vrut sã cumpere pâine pentru cã era cel mai ieftin lucru pe care-l puteai cumpãra.
Bu adamı da bildiğinize eminim.
Pot sã parlez cã-l cunoasteti!
- Bu gece çağırdığın için teşekkürler, dostum.
- Mersi, omule, pentru cã m-ai lãsat s-o fac.
Başlamadan önce, bu gece bu insanlarla aynı sahneyi paylaşmanın hayatımda yaşadığım en büyük zevklerden biri olduğunu söylemek istiyorum.
Dupã cum spuneam, înainte de a începe, as dori sã spun cã e o mare onoare faptul cã mã aflu pe aceastã scenã alãturi de acesti oameni, în seara asta.
Ne olduğunu bilmiyorum. Belki yılların bağlantısı ya da sadece tesadüf. Ama görünüşe göre olay buydu.
Poate sfârsitul unui ciclu, sau o coincidentã, dar se pare cã asta a fost tot.
Biz de kendimize sadece The Band adını vermeye karar verdik.
Asa cã am decis sã ne spunem pur si simplu "The Band" ( "Formatia" ).
İsminden otelin Manhattan'ın merkezinde olduğunu sanmıştık.
Vãzând numele hotelului, ai impresia cã e lejer situat în plin Manhattan.
Oraya alışmak için birkaç kez dışarı çıkmamız gerekti.
Asa cã a trebuit sã-i facem mai multe vizite pentru a ne afla în interiorul lui.
Sevmek zorundaydık. Odun kırabilmemiz ya da çekici baş parmağımıza vurabilmemiz gerekiyordu.
A ajuns sã ne placã faptul cã putem tãia lemne sau ne puteam da peste degete cu ciocanul.
- Müzikten hoşlanmadığımı söylemiyorum.
- Nu e vorba cã nu-mi place muzica.
Bu konuda fazla konuşmaman gerektiğini sanıyordum.
Credeam cã nu trebuie sã vorbim mult de asta.
- Hayır, sanırım konuşmamalıyız.
- Nu, cred cã nu...
- Bu tür konulardan uzak durmamız gerekiyor. Başka konulara girmemiz gerekmiyor muydu? Ben öyle sanıyordum.
- Bãnuiesc cã ar fi trebuit... sã nu facem astfel de lucruri si sã ne ocupãm cu altceva.
Bir çanağa tükürüyordu. Onun çektiğini düşündüm. Sanırım biz gelmeden önce çekmişti.
Credeam cã mestecase tutun, cã avea ceva tutun în gurã.
Sonunda, çanağın içine baktım ve içinde kan olduğunu gördüm.
În cele din urmã, m-am uitat în cazan si am realizat cã scuipa sânge.
Bir şey soracağım, artık Son Vals bittiğine göre şimdi ne yapacaksınız?
Sã te întreb ceva. Acum, cã "Ultimul vals" s-a terminat, ce vei face?
Bunda bir numara olduğuna emindim.
Atunci eram convins cã era o pãcãlealã.
Bu yüzden de Garth, oradaki insanlara müzik öğretmeni olduğunu söylüyordu.
Asadar, s-a justificat în fata lumii cum cã ar fi profesorul nostru de muzicã.
Ve finalden hemen önce salonun sahibi ortaya çıkar ve çocuklar evlerine döndükten sonra gece yarısı şovunu yapacaklarını açıklardı.
Apoi, maestrul de ceremonii iesea chiar înainte de sfârsit explicând, dupã ce pustii au plecat acasã, cã va fi o "hoinãrealã" la miezul noptii.
Bu yüzden de Elvis Presley'i ya da Jerry Lee Lewis'i ya da Chuck Berry'yi ya da Bo Diddley'yi gerçekten sallarken görürseniz bunun birden ortaya çıktığını ve havadan geldiğini düşünmeyin.
Când vedeai un Elvis Presley sau Jerry Lee Lewis, un Chuck Berry sau Bo Diddley spetindu-se cu asta, realizai cã nu venea de niciunde.
Yeni bir şey var mı? Cézanne.
CÃ © zanne.
Artık orada olduğundan emin değiliz, Chep.
We're not sure you're all quite there cã mai eºti în apele tale, Chep.
Yavru köpek gibiydi.
It's like a cãþelu º.
Céline, ah tamam.
CÃ © line, ah okay.
Teslim olan uluslara karşı iyi davranıyorlardı. Hem de çok.
DE AICI LA CASCÃ CÃ E LIPSÃ ªI ÎN FIªIERUL IDX pânã la minutul 14 : 21
Merhaba, ne alırdınız?
Hello.  ¿ cà ³ mo està ¡?
Nasılsın?
Cà ³ mo està ¡ s? How are you?
Merhaba koçum, nasıl gidiyor?
Hola, amigo,  ¿ cà ³ mo te va?
CÃ © zanne.
Cézanne.
CÃ © zanne'in arkasında Rotschild yazıyor.
The back of the Cézanne says Rothschild.
CÃ ³ mo se dice,
Cómo se dice,
- Â ¿ CÃ ³ mo se llama?
- ¿ Cómo se llama?
Nasılsınız?
 ¿ cà ³ mo està ¡ n? - Bien.  ¿ cà ³ mo està ¡ s?
Sen nasılsın?
 ¿ cà ³ mos està ¡ s? - Muy bien.
Sevdiğin poğaçalardan aldım.
 ¿ cà ³ mo està ¡? - I got the sweet rolls you like.
â ™ ª Lights, camera, action, tonight gonna be a movie â ™ ª â ™ ª I just ordered 50 bottles of Cà ® roc, Rosà © and Goose â ™ ª â ™ ª I got bad women everywhere â ™ ª
♪ Lights, camera, action, tonight gonna be a movie ♪ ♪ I just ordered 50 bottles of Cîroc, Rosé and Goose ♪ ♪ I got bad women everywhere ♪
Gerçek kişi ve olaylarla ilgisi yoktur.
ÀÌ ÀÌ ¾ ß ± â ´  Çã ± ¸ ÀÌ ¸ ç Æ ¯ Á ¤ ÀÎ ¹ ° ° ú "ç ° ÇÀ" ¹ ¦ " çÇÏÁö ¾ Ê ½ À ´ Ï ´ Ù
İzleyeceğiniz hikâye hayal ürünüdür Gerçek kişi ve olaylarla ilgisi yoktur.
ÀÌ ÀÌ ¾ ß ± â ´  Çã ± ¸ ÀÌ ¸ ç Æ ¯ Á ¤ ÀÎ ¹ ° ° ú "ç ° ÇÀ" ¹ ¦ " çÇÏÁö ¾ Ê ½ À ´ Ï ´ Ù
Céline.
CÃ © line.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]