Demek istedim ki Çeviri İngilizce
204 parallel translation
- Ama ben sadece demek istedim ki- -
- But I only meant that...
Demek istedim ki, yarın İspanya'ya gidiyorsun.
I mean, you going to Spain tomorrow.
Demek istedim ki, kaçakçılık yapıyor.
- I mean, he organizes smuggling. - [Bird Screeches]
Demek istedim ki onu çok seviyordu.
I mean, she loved him well enough.
Demek istedim ki, amcamın her mektubunda... geleceğinizin haberini almayı bekliyorduk.
I mean, ever since my uncle wrote... we've all been waiting and waiting for you to come.
Demek istedim ki... biraz garip değil mi?
It's just that it's, well, rather unusual, isn't it?
Ben... yalnızca demek istedim ki beni de aldığınız için teşekkür ederim.
I... just wanted to say... thank you for taking me along.
Demek istedim ki, hep çiğ et yemedin, ha?
I mean you can't eat raw meat all the time.
Demek istedim ki- -
- I mean...
Nasıl olduysa Galaksinin öte ucundayız, bulunduğumuz noktadan 500 parsek mesafede... yani demek istedim ki... yani
All of a sudden, we're clear across the galaxy. Five hundred parsecs from where we are... I mean were...
- Sadece demek istedim ki...
- I only meant...
Demek istedim ki, Ölen bir adamı kurtarmanın ardına sığınmak nasıl bir şeydir?
I mean, what's the sense getting your hide peeled, to save a dying man?
- Demek istedim ki
- I spoke...
Demek istedim ki ; buradan gidebilirsiniz... ama eğer hayatta kalırsanız
I mean you may leave here... unless you left your life
hiç de bile, dava çoktan unutuldu! demek istedim ki, haber verseydin seni karşılardık! Hiç gerek yok, Şefime saygılarımı sunabilsem yeter benim için!
Not really, that case already died down I mean you should inform us to welcome you I should be paying respects to Chief instead
Sadece demek istedim ki her zaman uygundur.
I just wanted to say... anytime.
- Demek istedim ki... aynı madalyonun iki yüzü gibisiniz.
Are just the flip side of the same coin - I mean - From these dealers you're always masquerading around with.
Demek istedim ki -
I meant -
Roskva... Az sonra ayrılıyor olacağım, ve demek istedim ki...
Roskva... so I just wanted to say...
Demek istedim ki, bunu yapacak olursak, o zaman...
If the decision's been taken, then...
Demek istedim ki, ne?
I mean, what?
- Demek istedim ki...
- I just meant...
Demek istedim ki, siz bir psikiyatrsınız, eğitimlisiniz.
I mean, you're... You're a psychologist, you're trained and...
Demek istedim ki... çok korkusuzsun.
I meant... you're so fearless.
Yani demek istedim ki, seni farklı kılan ne?
I mean, what makes you so different?
- Onu demek istemedim. Demek istedim ki... - Ne söyleyeceğini biliyorum, Barry.
Look, you get too caught up in the job, and the engine just -
Hayır, demek istedim ki, onlara nasıl iyi birer fahişe olacaklarını öğreteceğim.
No, I mean it, I will teach them how to be good whores!
"O kadar defa,'Seni seviyorum'demek istedim ki"
" So many times, I want to say'I love you
"O kadar kez,'Üzgünüm'demek istedim ki"
"So often, I want to say" I'm sorry "
- Demek istedim ki...
- What I meant was
Yani aslında demek istedim ki...
- No... what I mean to say is...
Demek istedim ki ben ne yapacağım sensiz?
I meant what am I supposed to do without you?
- Sadece demek istedim ki...
- I just wanted to say...
Oh, demek istedim ki, nasılsınız çocuklar.
Uh, I mean, how are you guys today?
- Demek istedim ki Universal'den.
- I mean Universal.
Çocuklar, demek istedim ki hepinizin avukatı olmasını ve başvurduğunuz hukuki yolları tamamen anlayışla karşılıyorum.
Kids, what I meant to say is that I fully condone you all having lawyers and support your legal recourses in every way.
- Ben sadece demek istedim ki biz bir aileyiz ve bir ailede...
I just meant we were like family, and in a family...
Şey, "sözünü etmeye gerek bile yok" derken, demek istedim ki... sözünü edebilirsin.
Well, when I say "Don't mention it." I mean you can mention it.
Demek istedim ki yaslanacak bir omza ihtiyacın olursa, arkadaşlarından birine git. Mesela Shelley'e.
What I meant was if you need a shoulder to cry on, go to one of your friends, like Shelley.
Şey aslında, demek istedim ki, görüşleriniz bizi memnun etti
No, I mean please be lenient to us in what you say
Arizona Jim demek istedim tabii ki.
I mean, of course, Arizona Jim.
- Ta ki bunu görene kadar demek istedim.
- I meant it until I saw that.
Demek istiyorum ki, şey, olan şuydu, anlarsınız, sadece onu korkutmak istedim, ve o mektubu istiyordum.
I mean, well, what happened was, you see, I just wanted to scare him, and I wanted that letter.
Ben yalnızca demek istedim ki, eğer zamanında...
Promise not a word, you hear me?
Yani, kahretsin, demek istedim ki...
I mean, hell, you can't wear "Harvard"
" Tabii ki onu demek istedim.
" Sure I mean it.
Tabi ki ölüler hariç, demek istedim.
Except the dead ones, I mean, of course.
Demek ki, iyi salaklar bunu ister. Salak olmayanlar demek istedim.
So the good kind of moron would do that, the non-moron, I mean.
Demek istedim ki...
I just meant...
Demek istedim ki, o eski büyük ganimetler nerde?
There used to be bars of gold, safety-deposit boxes... I mean, where's the good old-fashioned loot?
Karınızın sorunları demek istedim, tabii ki.
Your wife's, I mean, of course.