Dolu değil Çeviri İngilizce
959 parallel translation
Burası huzur dolu değil mi?
Isn't it peaceful here?
Sadece orası dolu değil.
It's the only place that's not occupied.
Ayrıca senin başında talaş tozuyla dolu değil.
Besides, your head isn't filled with sawdust.
Nick, bu tabanca dolu değil.
Nick, this gun isn't loaded.
- Ben dolu depoyla en fazla 11 km giden bir araba gibiyim, senin depo da dolu değil zaten.
What difference does that make? I'm like a car that only gives seven miles to the tankful.
Dünya onun gibi iyi yürekli insanlarla dolu değil. Siz aranan birisiniz.
The world isn't full of kind old gentlemen.
Dolu değildir, değil mi?
It isn't loaded, is it?
Dolu değil ve Baines emniyet kilidini açık tutuyor.
It's not loaded and Baines keeps the safety catch on.
Bu sabah sen Brewster'a giderken dolu değil miydi?
Wasn't it full when you drove to Brewster this morning?
Sandığın gibi her zaman acıyla dolu değil.
It is not all dissipation, as you might think.
Zaten dolu değil.
It isn't even loaded.
Dolu değil.
It isn't loaded.
Bu tekne dolu değil!
This boat isn't full!
Dolu değil.
It ain't loaded.
Kumbaram henüz tam dolu değil.
The bank ain't quite full yet.
Dolu değil.
It's not loaded.
Meşgul denilebilir, ama dolu değil.
Oh, they have been busy, but not full.
- Dolu değil.
- It isn't loaded.
Silah dolu değil.
It's not loaded.
Kalplerimiz sevinçle dolu ve zafer fikri yakınken umutsuzluğa düşmenin zamanı değil.
It's not the time for despair, when our hearts are full of joy, and the idea of victory near.
Evet Guy, huzur dolu, değil mi?
Yes, Guy, it is peaceful, isn't it?
Bu iftira dolu yazıya göre siz ve mösyö arasındaki durum iyi değil bu olayıda kabul edecek miyiz?
If as this article implies it appears that you and monsieur are not on good terms are we also to accept that as a fact?
5 sentlerle dolu bir burnun olmasını istersin, değil mi?
You'd like to have a nose like that full of nickels, wouldn't you?
Deli dolu bir adam değil mi?
Well, kind of a breezy fellow, isn't he?
Şimdi kasaba... hayvanla dolu ama hiçbiri benim değil.
Now the town's full of cattle... and not a single head of them is mine.
- Güzel kızların abilerinin işleri batırması görülür şeyler değil. Tabii dolu fırtınasından kurtulmayı biliyorlarsa.
Very few pretty girls'brothers have ever failed, you know... if they knew enough to come in out of a hailstorm.
Yediğimiz her bir parça bifteğin Bay Strable'nin bir dolu imalathanesinin birinden geldiğinin farkında değil misiniz?
Don't you realize that every piece of beef we eat... comes from one of Mr. Strable's many, many plants?
Eve bir dolu misafir davet etmek doğru değil.
It's not right to go inviting a house full of guests.
Duygu dolu, ama bu duygu mutluluk değil.
It is full of emotion, but it's not happy.
- Dolu değil, değil mi?
That's not loaded, is it?
Şişeyi görüyor ve dolu olduğuna dikkat ediyorsun, değil mi?
You see this bottle and note that it is full?
Oysa eşyalarla dolu bir evi devralmak o kadar da kolay değil.
But taking a house with furniture in it isn't so easy.
Sürprizlerle dolu biri, öyle değil mi?
She's quite unpredictable, isn't she?
Kilise hep huzur dolu bir yer olmalı, değil mi, baba?
There's something peaceful about a church bell, isn't there, Dad? I don't know.
- Sürprizlerle dolu, değil mi?
- Full of surprises, isn't he? .
Kullanıcı açısından bakarsak bir dolu kusuru var ve o kusurları dengeleyecek yeterli avantajlara sahip değil.
It has a lot of snags from the user point of view, and, uh... we don't think it has sufficient advantages to offset them.
Hep rahat, bolluk dolu bir hayat sözü vermiştim, değil mi?
I always promised you a life of ease and plenty, didn't I?
Deli dolu biriydi, değil mi?
Kind of a wild boy, wasn't he?
Kiralık dairelerle dolu bir apartman değil ama bunu sizi şaşırtmadan nasıl koyabilirim ki?
Not exactly a block of rented flats but how can I put it without shocking you?
Ama gaz dolu odalarda olmaz, sadece tehlikeli değil aynı zamanda aptalca!
But not in gas filled rooms, that's not only dangerous it's stupid!
Duygusallaşıp, gözlerin dolu dolu olması güzel, değil mi?
Isn't it nice to be maudlin and sentimental?
Dolu bile değil.
Chances is, it wasn't even loaded.
- Hayat dolu, değil mi Ruth?
- It is colourful, isnt it, Ruth?
Hayat küçük problemlerle dolu, değil mi?
Well, life's full of little problems, isn't it?
Bir planlamacı olarak sadece becerikli değil, aynı zamanda da fikir dolu.
He's not only smart as a whip but he's thoughtful, too.
Dolu taşıyorsun, öyle değil mi evlat?
You come loaded for bear, didn't you, boy?
- Pek bir şey değil, insan kanına doyum olmadığını bilen, açlıktan gözü dönmüş kurtlarla dolu bir çukur.
- Nothing much, just a pit full of wolves, half mad with starvation and trained to appreciate the flavor of human blood.
Çok fazla değil ama eski ve kurt dolu.
It is not much but it is old and full of worms.
Hayat sürprizlerle dolu, değil mi?
Well, isn't life full of surprises?
Sevgi dolu ya da değil, hayatın saçmalığı devam ediyor,... ve kimse Birinci Sahne'de ne olduğuyla ilgilenmiyor.
Loving, or not loving, the farce of life flies on... and nobody's interested in what happened in Act One.
Dolu bile değil.
It ain't even loaded.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değil mi ya 25
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değil mi ya 25