Doğrusu şu ki Çeviri İngilizce
139 parallel translation
Doğrusu şu ki, Kraliçenin geçen sene on iki tane sevgilisi vardı. Tam bir düzine.
The truth is that the Queen has had 12 lovers this past year... a round dozen.
Doğrusu şu ki, çok önemli bir delili saklamayı önerdi bana eğer bu zahmetinin karşılığını ödersem.
Actually, he offered to withhold a vital piece of evidence... if I made it worth his while.
Doğrusu şu ki, kesinlikle onları taşlamayacağım.
Well, I'm certainly not going to stone them. Check.
Doğrusu şu ki, onun hakkında pek bir şey bilmiyordum.
As a matter of fact, I didn't know very much about it.
Doğrusu şu ki, senin yanından hiç ayrılmadı.
The truth of the matter is, he's never moved from your side.
İşin doğrusu şu ki bilmiyorum.
I don't know, and that's the truth.
Doğrusu şu ki, epey yoruldum.
Actually, I'm quite tired.
Doğrusu şu ki, sadece bir tane vardı ve biz de onu size verdik.
The truth is there's only one and we gave it to you
Sanırım doğrusu şu ki, insanlar özünde iyidir.
No, I think it's true. I think people are basically good.
Doğrusu şu ki, kafurda aşırıya kaçmışım.
Truth is, I overdo it with the camphor.
Doğrusu şu ki, burada Howard Hunt'ın herhangi bir şey aldığına dair bir kart yok.
The truth is, I don't have a... card that says Mr. Hunt took any material.
Şimdi yapmak istediğim şey senaryoyu kolaylıkla okumak ve doğrusu şu ki ben de pek aşina değilim.
Okay, now, all I want to do now... is to read easily through the script... and frankly, I'm not too familiar with it myself.
Doğrusu şu ki, size borcumu asla ödeyemem.
The truth is, I can never repay you.
Doğrusu şu ki, Brian, Onlar işte tam şuradalar.
the truth is, brian, they're right over here.
Cidden teşekkürler, fakat doğrusu şu ki, şu an bulunduğum pozisyonda yardıma ihtiyacım var.
Thank you indeed but the fact is being in the position I am I need help.
Doğrusu şu ki, insan değilim.
Tell you the truth. I'm not a human.
Doğrusu şu ki ; kadınlar bizim gibi akıllı erkekleri istemezler.
The truth is women don't want men of intellect.
Doğrusu şu ki.
It's not that.
Doğrusu şu ki, sen bir aptal olmalısın yoksa hala orada duruyor olmazdın.
In fact, you must be a dumb motherfucker... ... or you wouldn't be here.
Doğrusu şu ki terk ettiğinde Draim'in kalbini kırdın.
The truth is... you really hurt his feelings when you left.
Andy benden bir şey sakladı, fakat doğrusu şu ki ben ondan her gün bir şeyler saklıyorum.
Andy kept something from me, but the truth is I keep something from him every day.
Doğrusu şu ki, eğer benim SG-1'in yerini almama izin verirseniz...
As a matter of fact, if you would allow me to take the place of SG-1...
Doğrusu şu ki... onu satacağım.
Truth is, I'm gonna sell it.
İşin doğrusu şu ki bebeğimiz olamıyor.
And, um, well, the truth is, we can't have a baby.
Doğrusu şu ki Ballardı yakalamak için peşinden gidersen içimde seni bir daha hiç göremeyecekmişim gibi korkunç bir his var.
What your askin'... Truth is, I got a terrible fear if you go off chasing'Ballard... I'll never see you again.
Doğrusu şu ki, Bendrix hep biliyordum.
The thing is, Bendrix I always knew.
Onu tek başıma durdurmaya çalıştım ama doğrusu şu ki bu tek kişinin yapabileceği birşey değil.
I've tried to get him on my own, but the truth is... it's not a job for one man.
Doğrusu şu ki, beni bu işe sen bulaştırdın.
And truth is, you got me into this.
Doğrusu şu ki gerçekten akıllı bir adam ile bu işi başarabiliriz
The truth is we could do with a real smart guy on our team to help us pick our fights.
Ama sanırım doğrusu şu ki, son günlerde gerçekten mutlu olduğunu farkettim.
But, you know, the truth is that you've been really happy lately.
Ama doğrusu şu ki seninle aramızda ve seninle aramızda sorunlar vardı.
But the fact is that things just weren't right between you and me. And you and me.
Bak doğrusu şu ki...
LOOK, THE TRUTH IS,
İşin doğrusu şu ki, Tanrı bizi olduğumuz gibi sever.
The truth of the matter is God loves us just the way we are.
Gördün mü, bebek yüzünden olmalı, çünkü doğrusu şu ki, yalnızken nadiren başıma gelir.
See, It had to have been the baby, because the truth Is that that rarely ever happens to me alone.
Doğrusu şu ki, seninle biraz vakit geçirmesi ayaklarını yere bastırır diye umuyordum.
The truth is, I was hoping that spending some time with you... might actually ground her a little bit.
Ama doğrusu şu ki bir dakika olsun kızımı veya başka bir kadını inciteceğini düşünmedim.
But, the truth is... I never, for one minute thought... that you would ever hurt her or any other woman.
Doğrusu şu ki, raporun sadece ufak bir sarsıntı yapacak.
The truth is your report is only gonna cause a few tremors.
Ama doğrusu şu ki her zaman böyle birşey yapmay hayal ettim
But the truth is that i always dreamed of doing something like this
Doğrusu şu ki, unuttum.
Ah, well, truth is, I forgot.
Doğrusu şu ki, senin velinimetin, bana kafamı kestirecek diye korktum.
Truth to tell, I feared your benefactor would make me eat my head.
Doğrusu şu ki, bütün bunlar sırasında tek düşündüğüm... sendin.
But the truth is, the thing I kept thinking about the whole time... was you.
Bu hayatımızın ölümsüz olduğunu düşündürmeye neden oluyor. Ama doğrusu şu ki.. biz tamamen ölümsüzüz.
It's like we go through our lives like thinking we're invincible right, but the truth is we're totally'vincible
Doğrusu şu ki, hepsi onun suçu.
And if you want to know the truth, frankly, I'd blame her.
Doğrusu şu ki.
Right way.
Doğrusu şu ki, Barney ve James yıllar boyunca annelerinden farklı açıklamalar aldılar.
The truth is, Barney and James got a lot of... different explanations from their mom over the years.
Yine de anlatmayı düşündüm ama doğrusu şu ki Silvia senin üzüleceğini ve anlatmamam gerektiğini söyledi.
I even considered it, but rightly Silvia said you shouldn't be worrying.
Doğrusu şu ki, Sophie'yi çok seviyorum ve onunla evlenmek için sabırsızlanıyorum.
- The truth... The truth is that I love Sophie very much, and am very much looking forward to marrying her.
Doğrusu şu ki, kızımı düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Honestly, I can't stop thinking about my daughter.
Doğrusu şu ki, erkeğin başka türlü şehvete gelmiyor.
The truth. The truth is that your guy couldn't get it up otherwise.
Bu yüzdendir ki, senin şu yatırım teklifin ilgimi çekti doğrusu.
That's why your investment offer... Well, I'm interested.
Bir kontrol manyağı olup çıkabiliyorum ama doğrusu şu ki senden gerçekten hoşlanıyorum.
I know I can be a little bit of a control freak and- -