Elbette Çeviri İngilizce
81,472 parallel translation
Elbette.
Of course.
Elbette. Ne oldu?
- Sure, what's up?
Elbette hayır.
- Of course not.
- Elbette.
- Sure.
Elbette.
Sure.
Elbette. Nasıl yani?
Of course, what do you mean?
Sorun değil. Elbette.
That's fine, of course.
Öylesiniz elbette leydim.
Indeed you are, my lady.
Elbette yaparım.
Sure I do.
Elbette bir seçenek var.
They get a choice, of course.
- Elbette.
Of course.
Elbette bu çocuklara sadece Flash değil, bilim de ilham verecek.
Of course, science is what will inspire these children... not just The Flash.
Elbette var, ondan adıyla söz etmeliyiz.
Of course, we should call him by his name.
- Ederim. Evet, elbette.
Yeah, of course.
Elbette, ben olurum.
I'll do it. Of course.
- Elbette iyiyim.
Oh, of course I'm safe.
Elbette Kara da söyleyebilir.
Kara. Of course Kara can sing.
Elbette tutarlar.
Of course they are.
Evet, evet, elbette.
Yes, yes. Of course, of course.
- Mahkumu hücreye götürüyorum. - Elbette.
I'm taking the prisoner to lock-up.
Elbette yapacaksın.
Of course you are.
Ben de artık bir gazeteci sayılırım, sadece tarih dersinde elbette.
I'm, like, an embedded journalist, only in history class.
Tamamen teoride elbette.
Purely theoretical, of course.
Elbette hayır!
Definitely no.
Elbette öyle olacak tabii.
Of course that's what happened.
Elbette hayır.
Of course not.
- Elbette yakındık.
Obviously, we were intimate.
Elbette umurunda, hepimizin umrundadır.
Of course you do, we all do.
Elbette öyleyim.
Hell yeah I am.
Yani elbette istiyorum fakat şu an sana kendi değerimi kanıtlamakla meşgülüm.
I mean, of course I want to, but... right now all I'm concerned about is proving my worth to you.
Elbette, Tommy Bahama.
Of course. Tommy Bahama.
- Evet, elbette.
Yes, no, of course.
- İkiniz kefaletle salınmış bir suçluyu sorgulamaya gittikten sonra mı? - Elbette.
You mean after the two of you went off and interrogated a felon on bail?
- Elbette.
Yes, of course.
Elbette yardım ederiz.
Sure. Yeah, we could help.
Evet elbette.
Sure, yeah.
Elbette ikiside öldü.
Both dead now, of course.
Elbette değiştin ama daha iyi biri oldun.
I mean, obviously, you've changed, but it's all been for the better, man.
Konuştular, elbette konuştular.
And they talk. Ooh, they do.
Elbette bu yaptıklarınızdan sonra kimse sana telefon hakkı vermek için can atmayacak.
Of course, the thing is, after what you did, no one's in a hurry to get you that phone call.
- Elbette.
Sure. I...
Evet elbette.
Yeah, of course.
Elbette kitapla birlikte birkaç tanesinin kaçtığı dedikodusu yayıldı ama dedikodu diye bunları umursamadım.
Of course, I'd heard rumors one or two survived, stealing away with their book, but I-I dismissed them as gossip.
Elbette yaparım ama karmaşık büyüleri çözmek zaman alır. Dean'in sahip olduğundan daha çok zaman.
Of course I could, but witchcraft this complex would take time, more than Dean's got.
Elbette benim yardımıma ihtiyacın olacak.
Of course, you'll need me there to help...
Ve elbette sana güvenmiyorum.
And I obviously don't trust you.
Elbette.
Well, obviously.
Senindi. - Elbette.
They were yours.
Elbette ajan ben...
Of course, agent. I...
Elbette.
- Sure. - Mm-hmm.
Elbette.
Obviously.
elbette var 142
elbette ki 133
elbette istiyorum 43
elbette benim 21
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette isterim 24
elbette biliyorum 55
elbette ki 133
elbette istiyorum 43
elbette benim 21
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette isterim 24
elbette biliyorum 55