Ne diyebilirim ki Çeviri İngilizce
1,884 parallel translation
Ne diyebilirim ki?
What can I say?
Ne diyebilirim ki?
What could I say?
belki az.. ama bu zorbalıkla önümüzde her kim durursa.. ne diyebilirim ki?
They may be many, and we may be few, but anyone who stands beside me in this struggle, what can I say?
Ne diyebilirim ki?
What can I say...
Haklısın. Ne diyebilirim ki?
Right. ( clears throat ) What can I say?
Ne diyebilirim ki?
What am I to say?
Ne diyebilirim ki?
Well... what can I say?
- Ne diyebilirim ki?
- What can I say?
Evet, aslında, ne diyebilirim ki, Dr. Sweets sanırım bu muhtemelen okuduğum en iyi çalışma zıt kişilik tiplerinin, dinamikleri hakkındaki yaygın sebepleriyle ilgili.
- Your manuscript. And may I say, Dr. Sweets... that I think this is probably the best work I have ever read... on the dynamics of opposite personality types... working towards a common... cause.
Ne diyebilirim ki, bazı haftalar böyle geçiyor işte.
What can I say? Some weeks are just like that.
Ne diyebilirim ki, Don? Sarılmayı severim.
What can I tell you, Don?
Ne diyebilirim ki?
Yeah, well, what can I tell you?
Ve grubum için ne diyebilirim ki?
And my band. What can I say?
Ne diyebilirim ki?
Well, what can I tell ya?
Ne diyebilirim ki, ne ekersen onu biçersin.
Yeah, well, you made your beds, you lie in'em.
Ne diyebilirim ki, belediye başkanı hayranım.
What can i say? The mayor is a fan.
Ne diyebilirim ki, çok büyük bir fiyat çekilmişler buna.
What can I say... put up a big down payment on that one.
Ne diyebilirim ki,... tomografik sistem bağlantısı mikro-fokus'dan kopmuş.
From what I can tell, The tomographic system got disconnected From the micro-focus.
Görme hakkın olduğu zaman gelmiyorsan ben sana ne diyebilirim ki.
But when it's your turn, you never come. What do you want me to say?
Ne diyebilirim ki?
What can I say...?
Ne diyebilirim ki?
Well, what can I say?
Ne diyebilirim ki, people do stupic chick.
What can I tell you, people do stupic chick.
- Michael, sileceklerime dokunmanın bir anlamı yok. - Ne diyebilirim ki.
- Michael, you're in no condition To tamper with my wipers.
- Ne diyebilirim ki?
- what can i say?
Ne diyebilirim ki?
What can I tell you?
Ne diyebilirim ki sana?
What do you want me to say?
Ne diyebilirim ki, Andrev...
What can I say, Andrew...
Bokum kokmaz benim ne diyebilirim ki?
I have no idea what I them to say.
Ne diyebilirim ki, seni geri kazandığımız için heyecanlıyız.
What can I say, we're just thrilled to have you back.
- Ne diyebilirim ki?
What can I say?
- Gabriel? - Ne diyebilirim ki?
What can I say?
Ne diyebilirim ki? Tam isabet.
What can I say, you nailed it.
Ne diyebilirim ki?
I am weak.
Ne diyebilirim ki?
what can I say?
- Ne diyebilirim ki, Jonathan?
- Well, what can I say, Jonathan,
Ne diyebilirim ki George?
What can I tell you, George?
Ne diyebilirim ki, hepsi Ted'in parçası.
What can I say, it's a whole lot of Ted.
Dostum ne diyebilirim ki?
Dog, what can I say?
Ne diyebilirim ki o en iyisi.
Hey, what can I say? And'the best.
Ne diyebilirim ki, o her zaman benim için kapıyı tutar ya da dosyalarımı taşımama yardım ederdi.
I could always tell, the way he'd... hold the door for me or offer to help carry my files.
- Ne diyebilirim ki, Larry?
- What can I tell you, larry?
Ne diyebilirim ki buna değersin.
Well, what can I say? You're worth it.
Ne diyebilirim ki?
Yeah, w... what could I say?
Ne diyebilirim ki? Şanslıymışım.
What could I say, I got lucky.
"Artık çalmayın" demeye gönlüm el vermedi. Ne diyebilirim ki? Aferin onlara.
Well, I didn't have the heart to tell them to stop, because, well, good for them.
- Ne diyebilirim ki aletimle ilgili istediğini söyleyebilirsin.
- Well, can I just say if you wanted to talk about my dick, you should feel free to.
Ne diyebilirim ki?
Well, guess what.
Ama ne diyebilirim ki?
What can I say?
Başka ne diyebilirim ki?
What else could I tell them?
Sana ne diyebilirim ki anne.
I don't know what to tell you, Mom.
Ve diyebilirim ki, kardeşlerin ne kadar faklı olabildiklerini görmek çok şaşırtıcı.
I did. And let me just say, it is amazing... how two siblings can be so very different.