Tö Çeviri İngilizce
6,043,377 parallel translation
ve sadece kimse daha önce seninle denemediği için bana yardımcılarımı nasıl yöneteceğimi söyleyemezsin!
And just because no one ever wants to try with you doesn't give you the right to tell me how to run my associates!
Hayatım boyunca göremeyeceğim kadar fazla para teklifi aldım, ve sen bana duyguna dayanarak bu teklifi geri çevirmemi istiyorsun Chris'e ne olduysa diğer insanlara da mı oldu?
I got an offer for more money than I'll see my whole life, and you want me to turn it down based on a feeling that whatever happened to Chris happened to other people?
Hayır bilmiyor. ve şu anda, Bu şekilde saklamak isterim.
No, she doesn't, and for right now, I'd like to keep it that way.
Düşünüyordum da belki bu paranın bir kısmı kızına gider.
I was thinking maybe some of that money might go to your daughter.
Bana dün gece söylediklerin hakkında düşünüyordum.
I've been thinking about what you said to me last night.
Mike, ben fazla acımasız olmak istememiştim.
Mike, I didn't mean to be so harsh.
Benim sözüm benim için her şey demek... Bu yüzden Oliver'a yardım etmeye devam edeceğim.
My word does mean everything to me... which is why I'm gonna keep helping Oliver.
Harvey'e bir söz verdiğimde, Ciddiydim.
When I gave my word to Harvey, I meant it.
Fakat bundan önce, Oscar Reyes'e söz verdim.
But before that, I gave my word to Oscar Reyes.
Dava atıldı, ve bütün o insanlar Istismar edilmekten alıkoymaya çalışmaya çalışıyoruz
The case gets tossed, and all of the people we're trying to help keep getting abused.
Geceleri uyuyamıyordum, fakat şimdi bir bebek gibi uyuyorum çünkü insanlara yardım ettiğimi biliyorum.
I used to have trouble sleeping at night, but I sleep like a baby now because I am helping these people.
fakat şimdi gitmek zorundayım.
But now I have to go.
Biliyorum, fakat birşey hakkında fikrini almak istedim.
I know, but I wanted to get your opinion on something.
Bir problem yaratmak istemiyorum.
I don't want to create a problem when there isn't one.
Ve kim bir problem olduğunu söylüyor?
And who says there has to be one?
Bir problem olmak zorunda değil, fakat...
There doesn't have to be one, but...
Yani ona söylememi mi söylüyorsun?
So you're telling me to tell her?
Ne yapman gerektiğini zaten biliyorsun.
You already know what you need to do.
Bana sen sordum çünkü bazen başkasından duymamız gerekiz.
You just asked me because sometimes we need to hear it from someone else.
O diğer tarafın reddetmesi için bir öneri söyledi.
He's talking about the fact that the other side filed a motion to dismiss this thing.
Yarın mahkemeye çıkıyor.
Goes to court tomorrow.
Zaten bu işin içinde olacağımı kabul ettim.
I already admitted to you I took part in it.
Buraya geldiğimde bütün bu olayların telafisi olmadığını söylemiştim?
What's to say you didn't make up this whole thing when I came in here?
O halde kahrolası savcıya gidin Yedi yıl önce gittim.
Then go to the goddamn prosecutor I went to seven years ago.
O sadece Bunu görmek istemedi.
She just didn't want to see it through.
Ooo, Brian, şimdi veya daha sonra ara vermende bir sorun yok.
Whoa, Brian, it's okay to take a break every now and then.
Beni dinle, Sana birşey sormam lazım.
Listen to me, I need to ask you something.
Geçen gün ben sana birşeyler söylemiştim ara vermekle ilgisi, Kastetdiğim, Ben bilmiyorum bile
The other day when I said those things to you about taking time off, I mean, I don't even know
Şimdi, yarın mahkeme önünde yemin edermisin?
Now, would you be willing to swear to that in court?
Sen birkaç gün izin istedin, ve bende sana verdim.
You asked for a couple days off, and I gave it to you.
Ben sadece şunu yazmıştım. bugünkü konuşmayı hatırla.
I just wrote that down to remember today's conversation.
Çalışmaya geri dönebilirmiyim?
Can I go back to work now?
Söylemek istediğim, ne zaman Frank Gallo ismini duysam, ilgimi çekiyor.
I have to say, when I heard the name Frank Gallo, my interest was piqued.
Frank Gallo'nun söyleyeceklerini onaylamak için seni görmeye geldik. 7 yıl önce komploya katıldığını itiraf etti.
We're here to confirm that Frank Gallo came to see you seven years ago and admitted to being involved in a conspiracy.
Evet, bana muhbir olmayı teklif etti. Lambert'da neler olduğunu öğrenmek için bana koruma teklif etti.
Yeah, he came to me offering to be an informant in exchange for protection from what was going on in Lambert.
Bu yüzden, yerine, Mahkumlar hakkında bilgi vermeyi önerdi, ve bunu kendini transfer ettirmek için kullandı.
So, instead, he offered to inform on his fellow inmates, and then he used that to get himself transferred.
Dinle, seninle konuşmak istediğim bir şey var.
Listen, there's something I've been wanting to talk to you about.
- Harvey, beklemek zorunda.
- Harvey, it's gonna have to wait.
- Seninle ve Mike ile ilgiliymiş onu tekrar mahvetmeye çalışmasan iyi olur, ya da pişman olursun.
- What did he say? - He said you and Mike better not be trying to screw him over again, or you're gonna regret it.
Onun işini bitirmeyeceğimize dair bana bir mesaj bırakmış.
He just left me a message asking me to make sure that you don't fuck him over.
Mike, o adamın birşey bildiği yok seni paranı almak için kullanıyor.
Mike, odds are he doesn't know jack shit and he's just using you to get money.
Bu adam seni öldürmeye çalıştı!
This guy tried to kill you!
Gallo gibi insanlar nasıl intikam alacaklarını bilir.
A guy like Gallo finds people to get revenge on.
Düşünüyor ve düşünüyor, ve bundan tek kurtuluş yolu ondan uzak durman ve bu iş için başkasını bulman.
He thinks about it and thinks about it, and the only way to survive that is to stay out of his mind and let him find someone else.
Ne olduğunu söylemek istermisin?
You want to know what's going on?
- İyi, o zaman konuşmamız gerek bu konuyu nasıl ele alman gerektiği için.
- Well, then we need to talk about how you're gonna handle it.
Hayır, hayır bizim bu konuyu senin nasıl ele alacağınla ilgili konuşmalıyız.
No, we need to talk about how you're gonna handle it.
Sen oraya gitmelisin ve bunu bitirmelisin.
You need to go over there right now and put an end to this.
O beni dinlemeyecek.
She's not gonna listen to me.
Birinin onu bu davayı bırakması için ikna etmesi gerekiyor, ve güvenebileceğim bir avukat olmalı, fakat aynı zamanda onun seviyesine yakın biri olmalı, yoksa saldırıya uğradığını hissedecek.
Someone needs to convince her to let this go, and it needs to be a lawyer I can trust, but it also needs to be someone who's close to her level, or she's gonna feel attacked.
Başardı, ve ben sana sormak zorundayım neden şimdi getirdin.
He did, and I'm here to ask why you're bringing it now.