Unutma ki Çeviri İngilizce
777 parallel translation
John, onu sevdiğini biliyorum. Ama unutma ki o benim kızım ve iyi olduğunu düşündüğüm şeyi yapmalıyım.
John, I know you love her, but don't forget she's my daughter, and I must do what I think is best.
Unutma ki o kaslı bir adam.
Remember, he's a man of muscle.
Unutma ki bu örgütte... hepiniz birer piyonsunuz.
And do not forget that in this organization you and your men are as pawns - And I am the brain.
- Gideceğim. Ama unutma ki şu andan itibaren benim adım Ahmeen.
But remember from now forward my name is Ahmeen.
Şunu unutma ki Fay, senin için iyi gösteriler bulma konusunda sıkıntı yaşıyoruz.
You've got to remember, Fay, we're having a tough time lining up a vehicle for you.
Unutma ki, her ne yaparsan yap ve nerede olursan ol burası daima senin evin. Ayrıca her ne avlarsan avla, onlar için de daima yerim var.
I want you to remember that whatever you do, and wherever you are, you've always got a home here... and, whatever you shoot, there's always room for them here, too.
Unutma ki Naziler ve Japonlar, çay içenler haricindeki tüm ülkeleri ele geçirdi.
Don't forget that the Nazis and Japs have knocked down every country they've tried to, except the tea drinkers -
Unutma ki salı günleri bizle yemek yiyorsun.
Don't forget you're dining with us on Tuesday...
Unutma ki arkadaşım olduğunu ve benden birşey saklamayacağını söylemiştin.
Remember, you said I was your friend, that you had no secrets from me.
Unutma ki, ne Hintçe ne de İngilizce, tek kelime konuşamıyorlar.
Remember, they can't speak a word of Hindustani or English.
Ama unutma ki, babanın da babası öldü. Büyükbaban da yitirdi babasını.
But you must know your father lost a father, that father lost, lost his and the survivor, bound in filial obligation for some term to do obsequious sorrow.
Unutma ki basitliğin en harika etkisi vücut ve ruhun büyük ızdırabıyla başarılabilir.
Don't forget, the great impression of simplicity can only be achieved by a great agony of body and spirit.
- "Unutma ki Sebt günü" - -
- remember the Sabb...
Unutma ki, soyulan maliye.
Which, don't forget, is robbing the revenue.
Tamam o zaman ama unutma ki bu benim fikrim.
All right, then, but don't forget this is my idea.
Ayrıca unutma ki toprak, daha ilk başta vardı.
And remember in the beginning was the land.
Sitem edeceksin, biliyorum sıçrayacaksın, ama bunu yapmadan önce unutma ki, terkeden sen, canını dişine takarak çabalayan bendim.
What, Blanche? You'll reproach me. I know you're bound to reproach me, but before you do... take into consideration you left.
Ama unutma ki... biz hala arkadaşız.
But don't forget... I'm still your friend.
Unutma ki, halam senin çalıştığını zannediyor.
And don't forget to pretend for Auntie that you've got a job.
Ama şunu unutma ki Hunlar geldiğinde önümde diz çökeceksin ve canını bağışlamam için bana yalvaracaksın.
But remember, when the Huns arrive, you'll kneel in front of me begging me to save your life.
Fakat lütfen, Carlota, durumum hakkında düşün ve unutma ki beni karanlıkta bırakıyorsun.
But please, Carlota, think of my situation... and remember that you are leaving me in the dark.
Unutma ki... Amerikalının iyileşmesini istiyorsun.
Remember that... if you want this American to get well.
Ve unutma ki Jube ekibin başıdır.
And remember, Jube's my foreman.
Christine, doğruluk payı olsa bile unutma ki bütün bu genetik saçmalık bir safsatadan ibaret.
Christine, even if it were true... just remember, all this inheritance stuff is pure rubbish.
Ama, Bayan Anna, şunu unutma ki sen çok zor bir kadındın çoğu kadından çok daha zor. "
But, Mrs. Anna, you must remember... that you have been a very difficult woman... and much more difficult than generality. "
Unutma ki, sen bir bayansın.
Don't forget, you're a lady.
Ve unutma ki Washington'un gözü işgal timlerinde dünyanın gözü de Washington üzerindedir.
And remember that the eyes of Washington are on our occupation teams and the eyes of the world are on Washington.
Unutma ki, kutu kadar çaydanlık da bütün bir kent bloğunu aşağı indirecek kadar arseniç içeriyordu.
Don't forget that the pot of tea, as well as the canister, contained enough arsenic to knock off a whole city block.
Unutma ki ben lisenin müdürüyüm.
After all, I am principal of the high school.
Anlıyorum ama unutma ki yanımda her zaman yerin vardır.
I understand, but remember, you always have a home here with me.
Unutma ki Bayan Trent de onları gördüğünü iddia etti.
Well don't forget Mrs. Trent claims to have seen them too. She didn't have anything on her breath.
Ama unutma ki düşüncelerini hiçbir duvar, hiçbir kilit engelleyemez.
But always remember there are no walls, no locks no bolts that anyone can put on your mind.
Ama unutma ki, sen şüphe altındasın.
But don't forget : You're under suspicion.
Unutma ki bunun doğru olmadığına... karar verirsen evine geri dönmek bir başarısızlık sayılmaz.
Remember, if you ever decide this is not right for you... there is no sense of failure in coming back home.
Unutma ki bu cezanın bir sembolüdür.
Remember, it is essentially a symbol of penance.
Fakat unutma ki bu fani hayatta tekrar karşına çıkamayabilecek... bir fırsatla karşı karşı karşıyasın.
But remember, you are weighing an opportunity that may never come again. Out of His eternal time...
Ancak unutma ki o bir erkek... ve bekar... inançsız birinden korkarım.
But remember, he is also a man... a bachelor... and I'm afraid an unbeliever.
Bunu sana veriyorum ve unutma ki ellerine verdiğim bu güç başka hiç kimsede yok.
I give it to you. Believe this, that no man has ever had the power that I place in your hands.
Unutma ki bu Mahkeme yalan söylediğine kanaat getirirse işkence yaparak seni konuşturma hakkına sahiptir.
Remember that if this court finds out that you have been lying... we can get to the truth by means of torture.
Unutma ki sana yardım etmek için amadeyim.
And remember that I'll always be ready to help you.
Ama unutma ki her an başına gelebilir.
It can happen very fast.
Unutma ki, amcan hık demiş atalarının burnundan düşmüş, oğlum.
Remember, your uncle... was the spitting image... of your ancestors, my son.
Bu küçük havalı zımbırtılarınla rütbece benim biraz üstüm olabilirsin, ama unutma ki hala dandik bir erbaşsın o kadar.
You may out-rank me a little bit with all these here little fancy doo-dads, but you're still nothing but a lousy non-com.
Unutma ki hem genç, hem de yakışıklı bir delikanlısın bir de düzgün giyinsen...
You must not, at this moment, forget that you are a young man, even handsome. And if properly dressed...
Unutma ki, ben işvereninin iş yaptığı... bankanın başkanıyım! - Unutmam.
Remember, I'm the president of the bank where your employer does business!
Pekâlâ Mose ama unutma, bu önemli, çok önemli -... emin ol ki -
All right, Mose, but remember, it's important — very, very important — and be sure —
UNUTMA Kİ, KİMSE DOSTU OLDUĞU İÇİN KAYBETMEZ
Be forgot
Ne var ki sakın unutma Atilla ne İmparatorluğa ne de oğluna merhamet gösterecek.
But remember, Attila won't have mercy on the Empire nor on your son.
Tabi ki var, Merle, ama sizin seçimlerin de yaklaştığını unutma.
Of course you have, Merle, but don't forget... November's not too far off.
Unutma ki sana haberi ilk veren bendim!
Hurry, my son.
Unutma ki zincire vurulmak..... özgürlükten iyidir kimi zaman.
To be in chains is sometimes safer than to be free.