Uzat elini Çeviri İngilizce
768 parallel translation
Uzat elini.
Put it there.
- Uzat elini!
- Stick your hand out.
Sonra senin Caius Cassius, uzat elini.
Next, Caius Cassius, do I take your hand.
Hadi, uzat elini sana yardım edeyim.
Oh, here, I'll give you a hand.
Hadi uzat elini.
Come on. Give me your arm.
"Uzat elini, tutayım belini."
"Give it a lick and make it stick."
Uzat elini.
Put your hand out.
Uzat elini, Jake.
Give me your hand, Jake.
Gözüpeksin, uzat elini Nemeçek!
It's a whiz, Nemecsek!
Sanki, seni benden almak için sana elini uzatıyor.
It seems to be reaching out for you, as if it would take you away from me!
Elini uzat bakalım, Danny.
Put it there, Danny me boy.
Bana inandı ve elini o tek elini uzatıp teşekkür etti. Sonrasında da bir şeyler içmeyi önerdi.
He believed me... and held out his hand... his only hand and said, "Thank you."... adding, "let's have a drink."
Şimdi elini uzat.
Now hold out your hand.
Elini uzat.
Hold out your hand.
Evlilik için ona elini uzat.
He was the first in battle, your hand in marriage belongs to him.
Şurada durup, röntgen filmi için elini uzatışını hatırlıyorum.
I remember her standing here holding out her hand for the photograph.
Yani genç kız elini uzatırsa.
That is, if she offers him her hand.
Delikanlı elini uzatıp yardım etmiş son hız.
Within his arms she landed.
Elini uzat lütfen.
Your hand, please.
Elini suyun altına uzat.
Hold your hand under the water.
Eğer gerçeksen, elini bana uzat.
If you are real, stretch out your hand to mine.
Al, Veliaht'ın sana elini uzatıyor Bâkire.
Here, your Dauphin offers you his hand, maiden.
Unutma. "Başı sıkışan dostuma uzatırım yardım elini daima."
Remember that.. a friend in need is a friend indeed.
Sadakati onu etkiler ve ona elini uzatır.
Its constancy touches her and she gives it her hand
Yapman gereken tek şey elini cebime uzatıp onu almak.
All you have to do is reach into my pocket and take it.
Onunla konuşurken, yumuşak beyaz elini uzatıp
And as I talked to her, I would want her to hold out her soft white hand and say,
Öyleyse bana elini uzat.
Well, give a man a hand, then.
Bir daha sordum, yine karşılık yok. Üstelik öfkeyle kapıya uzatıp elini, çek git demek istedin bana, ben de gittim.
Yet I insisted, yet you answered not, but, with an angry wafture of your hand, gave sign for me to leave you.
Birisi sana elini uzatırsa...
If somebody holds out his hand toward you...
Tanrı'nın bana elini uzatıp yüzünü göstermesini, benimle konuşmasını istiyorum.
I want God to put out His hand... show His face, speak to me.
Sağ elini uzat canım.
The right hand!
Her arkanı döndüğünde, biri elini uzatıyor.
Every time you turn around, somebody's got his hand out.
Komşunuz Amerika Birleşik Devletleri 5,000 mil genişliğindeki okyanusun ötesinden Japonya'ya elini uzatıyor.
Across 5,000 miles of ocean... the United States of America, your neighbor... stretches out its hand to Japan.
Bana elini uzat!
Give me your hand!
Bana elini uzat.
Give me your hand.
Bize çizdiğin kadere dayanma cesareti ver. Sona ulaştığımız an bize elini uzat. Bize yolumuzu göster.
Give us the courage to bear thy will, and when the end is upon us, give us thy hand and show us the way.
Bana elini uzatıyor, çünkü onu öpmemi bekliyor.
Offers me his hand, expects me to kiss it!
- Elini uzat, evlat.
- Give me your hand, boy.
Elini uzat, Kazak.
Extend your arm, Cossack.
- Elini uzat, delikanlı.
- Come on, lad, give me your hand.
Elini uzatıp yanağıma dokundu.
He reached out his hand. And it touched my cheek.
Elini uzat.
Give me your hand.
Bize yardım elini uzat!
Help us!
Elini uzatıver, lütfen.
Your hand, please.
Elini uzat bana.
Okay, give me your hand.
Şimdi silah tutan elini ileri uzat.
Now stick your right arm out.
Sağ elini ileri uzat.
Stick your right hand out.
Elini uzat.
Put your hand out.
Uzat bana elini Lorna.
Give me your hand, Lorna.
- Elini uzat.
- Give me your hand
Ona elini uzat.
Give her your hand