English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Ç ] / Çok uzaklarda

Çok uzaklarda Çeviri İngilizce

459 parallel translation
Bu ayrılığın gerçekleşeceği günler... çok uzaklarda değil.
I believe the day is not far off... when this separation will be possible.
Dans ederken aklım çok uzaklarda oluyor
My mind is so far away when I dance.
Ama çok uzaklarda... yıkıntıların arasında yeni bir dünya kıpırdanıyor... yavaş yavaş... ama umutla. Bu dünya, kayıp ve efsanevi hazinelerini arıyor... ve o hazineler burada evladım.
But I see at a great distance a new world stirring in the ruins stirring clumsily but in hopefulness seeking its lost and legendary treasures and they will all be here, my son.
Son geldiğinde, çok uzaklarda olacağım.
When the end does come, I shall be far away.
- Çok, çok uzaklarda.
- He's far, far away.
Ama çok iyi geldi, kendimi çok uzaklarda hissettim.
But I felt so good, so far away.
Pekala, sana anlatayım Bobby, Uzun zamandır uzaklardaydım. Çok uzaklarda.
Well, I'll tell you, Bobby, I've been away a long time.
Oğlum, çok uzaklarda bir yerlerde.
My son is somewhere far, far away.
Bir hafta içinde çok uzaklarda, mangırların içinde yüzüyor olacağız.
In a week we'll be far away, rolling in dough!
# Çok uzaklarda, Cayuga sularında #
Far above Cayuga's waters.
# Çok uzaklarda yoğun uğultuları #
Far above the busy humming.
Mesala, biri Fransa'da bir kentte kumaraneye biraz para bıraksa, gürültü çok uzaklarda duyuluveriyor.
And if somebody drops a lot of money in a gambling casino in Deauville, France the noise can be heard quite a way.
- Çok uzaklarda kaldı.
It's being left far behind.
Devlet işleri ve politikadan çok uzaklarda olacaksın.
Far away from governmental affairs and politics.
Çok uzaklarda.
Far away.
Çok... çok uzaklarda.
Far, far away.
Çok uzaklarda.
It's a long ways away.
Tanrıyı çok yükseklerde, çok uzaklarda aradı çünkü.
But Matt Brady got lost because he looked for God too high up and too far away.
Bir zamanlar, çok uzaklarda bir prenses varmış.
Once upon a time, there was a princess from far away.
Kuzeyde, çok uzaklarda, o mağarada genç bir tanrı uyur.
Far to the north, a young god sleeps in that cave.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
Evinden çok uzaklarda arkadaşsız ve yardımsız kalan siz değilsiniz, Madam.
You are not far from home, ma'am. Without help, without friends.
Güney Denizi Adaları'nda, çok uzaklarda bir erkek, ağladığını başkalarının görmesini istemiyorsa, ne yapar biliyor musun?
Far away in the South Sea Islands when a man doesn't want people to see him cry, know what he does?
Dinlermisiniz, Samantha evinden çok uzaklarda ve buraya alışması için yardım edeceğimize dair söz verdim.
Everybody, I said that since Samantha is a stranger here that we're all going to help her and make her feel at home.
Yaşarken bile çok uzaklarda yaşadığımı hissediyorum.
While I live I already feel the moments I'm living are far away.
Güneyden çok uzaklarda.
Many leagues to the south.
O çok uzaklarda.
She's far away.
Onlar senin yokluğunu fark edene kadar, biz çok uzaklarda olmuş olacağız.
Before anyone even notices that you are gone. We'll be far away.
Birçok galakside ulaşabileceğinizden çok çok uzaklarda.
In many galaxies far beyond your reach.
Bütün bu ejderha ve hazine sorunlarından çok uzaklarda bir hobbit yaşıyordu.
Far away from all the troubles of dragons and treasure lived a certain hobbit.
Uzakta çok uzaklarda, yaşlı adam.
Far away way too far away, old man.
Size bir özür borçlu olduğumu düşünüyorum ve çok uzaklarda bir yer olduğu için burada misafirperverliğin unutulduğunu düşünmenizi istemem.
I rather think, I owe you an apology. But, I don't want you to believe that this place is so backward and so barren that the rules of hospitality have been forgotten.
Ayrıca çok uzaklarda, Amerika'dalar.
And it was far away, in America.
- Senden çok uzaklarda hayatım.
- Much too far from you, darling.
Çok uzaklarda.
Terribly far.
Adamlarımın seni çok uzaklarda bir bataklığa götürmeleri ve kafana bir kurşun sıkmaları.
My boys will take you out in the swamp and put a bullet through your thick head.
Londra... Dünya şimdi çok uzaklarda, bana bile yabancı.
London... the world it's all so far away, useless and strange.
Ben eski yakalayıcımla günlerce oynamak zorundayım ta ki o kendisinin icabına bakana kadar. Ve siyah yakalayıcımla günlerce oynamak zorundayım, isabet sağlayamasa da. Ve motorcu yakalayıcımla günlerce oynayacağım onun aklı çok uzaklarda olsa da.
I must play my old catcher on days when he gets himself sorted out and play my Black catcher on days when my hitting is hitting and play my motorcycle catcher on days he ever comes to his senses... which so far, he's given me no sign of really having any.
Sevgilim, sen bu mektubu okuduğunda ben çok uzaklarda olacağım.
My dear, when you read this letter I'll already be far away.
Elbette, dolar savrulan günler çok uzaklarda kaldı.
If you threw a dollar in those days, it went a lot farther. Now he's taking his...
Dr. Wilbur çok uzaklarda.
DR. WILBUR'S TOO FAR AWAY.
Şarkta, çok uzaklarda Dumanlı dağların ve Kuyutormanın karanlığının ötesinde, Yalnız Dağ diye bir yer var.
Far off in the East beyond the Misty Mountains and the dark forest of Mirkwood there you will find Lonely Mountain.
Bizi oluşturan madde çok uzun zaman önce çok uzaklarda bir kırmızı dev tarafından üretildi.
The very matter that makes us up was generated long ago and far away in red giant stars.
Çok uzaklarda, Joppa'nın çöl sınırlarının ötesinde...
They live far away, beyond the desert frontiers of Joppa...
Devlet işleri ve politikadan çok uzaklarda olacaksın.
Empire, of the politics!
Şey gibi... Çok uzaklarda olmak gibi.
LIKE...
Çok uzaklarda. Pekala, hazırlanalım.
I'LL BACK THE CAR OUT OF THE GARAGE.
- Çok uzaklarda henüz keşfedilmemiş bir ada.
- An island way off somewhere
♪ Uzaklarda ; ♪ ♪ Çok, çok uzun zaman önce, ♪ ♪ İyi kalpli bir adam vardı, ♪
Once upon a time... a kind young man and a beautiful young woman
Eşinin ve annesinin uzaklarda olması çok yazık.
It's a pity his wife and mother went away.
Hayır, çok daha uzaklarda galaksinin dış kenarında.
No. We would be way out here in the suburbs, in the countryside of the galaxy.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]