Çok yakındı Çeviri İngilizce
1,635 parallel translation
- İkiniz çok yakındınız, değil mi?
- Weren't you two pretty close?
Bu çok yakındı.
That was close.
Çocukken onunla çok yakındın.
You had so intimate relation with her when young.
Çok yakındım.
I was so close.
Damas ile ikimiz çok yakındık.
Damas and I were so close.
İkisi çok yakındılar, özellikle babasından sonra...
You were so close, you two, especially after your father- -
Vanessa ve ben birbirimize çok yakındık hatta birbirimize bağlıydık.
Vanessa and I were always really close. We connected.
Bu sefer çok yakındı.
I was so close this time!
Burası Litvanya'daki SS karargahına çok yakındı.
The headquarters of the Lithuanian SS was right nearby.
Bu çok yakındı.
That was a close one.
# Çok yakındı ama aslında çok uzaktı #
# So close yet so far #
Birbirimize hep çok yakındık. Ben...
I mean, we've always been close.
Çok yakındık.
We were very close.
Sen ve Max herhalde çok yakındınız.
You and Max must have been really close.
Babamla çok yakındık.
Dad and I were tight.
Birisi çok yakındı.
One of them got too close.
Dmitri ile senelerdir çok yakındık, ama artık değiliz.
Dmitri and I were close for many years, but not now.
Sanırım, sen ve Megan çok yakındınız?
I understand you and Megan were pretty close, huh?
Beni iyi dinle. Elimdeki şeyi Sirota'ya vermeye çok yakındım. Ama ahmakça bir nedenden ötürü bunu yapmadım.
Listen, I was this close to handing this
Güney Amerika'ya çok yakındır ve Orinoco nehrinin kumları sularını mercanların yetişmesi için fazla bulanık hale getirir.
It's so close to South America, that silt from the Orinoco river makes its waters too muddy for coral to grow.
Ve kıyıya çok yakındır.
And they are just a stone's throw from the shore.
Ben Valerie'ye çok yakındım
I was very close to Valerie.
Çok yakışıklıydı ve çok yakındılar.
[Mrs. Weiner] He was so handsome, and they were so close.
Çok yakındım.
So close.
O gruptaki insanlar, birbirleriyle çok yakındır.
The people in that particular group were very close.
Siz çok yakındınız ve sana... Sana her şeyi anlatırdı.
You were very close and she told... she told you everything.
Evet çok yakındı.
Yeah. Close one.
Kalıntılara çok yakındınız.
You were in close proximity with remains.
Buradan yürüyerek çıkıp gitmeye çok yakındık dostum, çok yakın.
So close to walking out of here, man, so close.
Eskiden çok yakındık.
We used to be so tight.
Onlar çok yakındı, iki kuzen.
They were close, two cousins.
Yani, birbirimize çok yakındık.
I mean, we were so... Intimate.
Birbirinize çok yakındınız.
You were so close.
- Çok yakındı.
— That's really, really close.
Çok yakındı!
Close call!
- Bu çok yakındı. - Evet.
- That was close.
- Çok yakındık.
We were very close.
Andrew ve Bob birbirlerine çok yakındı.
Andrew and Bob were very, very close.
Yarımşar zamana indirip iki farklı radyo yayınında verdiğini düşünürsek harikuladeye çok yakındı diyebilirim.
Considering the time constraints you were under trying to squeeze Hamlet into two half-hour broadcasts I'd say the results are very close to brilliant.
Ay meydana geldiğinde bugünkü halinden çok daha yakındı.
When the Moon was formed... it was much, much closer to us than it is today.
Erimiş kaya, genellikle yerin yüzlerce kilometre altında bulunur. Ancak burada, Etiyopya'da olduğu gibi yüzeye çok daha yakındır.
Molten rock usually lies hundreds of kilometres underground but here, as in Ethiopia, it's much closer.
Ocak 2001. Bush yönetimi FBI ve istihbarat kuruluşlarına, Usame Bin Ladin'e çok yakın iki kişiyi de barındıran Bin Ladin ailesi hakkındaki soruşturmaları geri çekmesini emrediyor ve bilin bakalım bu insanlar nerede yaşıyorlar! Falls Church, Virjinya
The Bush Administration orders the FBI and intelligence agencies to back off investigations involving the bin Laden family, including two of Osama bin Laden's relatives who were living, guess where?
Bay Houdini, pek çok oğlun hayal edebileceğinden bile fazla yakındı annesine.
Our Mr. Houdini was closer to his mother than most sons even dream of.
Belki çok olmadı, biraz yakındır.
All right, maybe not, but close enough.
Başta çok cana yakındı, sonra birden çıldırdı.
One moment he was friendly, the next he just went crazy.
İkiniz çok mu yakındınız?
You two were pretty close.
Biliyorum çok yakındınız.
I know you two were close.
- Çok cana yakındı, evet.
- She was very gracious, yes. - So...
- Maudette Pickens, Dawn Green, Adele Stackhouse bütün hepsi senin milletine karşı çok cana yakındı.
They were all very gracious to your... people.
Her iki olay da çok yakın görünüyor belki de burnunu karıştırması daha yakındır, canınız nasıl isterse.
These two cases seemed to go hand in hand. Or finger in nose, so to speak.
- Tasasızdı, çok cana yakındı. Tamamen pohpohlayıcı ve harika olmayan şeyler de söyleyebilir miyim?
Can I say things that are not completely flattering and wonderful?
çok yakındık 20
çok yazık 499
çok yorgunum 419
çok yakışıklısın 42
çok yoruldum 142
çok yaşa 236
çok yakında 217
çok yakışıklı 83
çok yalnızım 50
çok yakıştı 22
çok yazık 499
çok yorgunum 419
çok yakışıklısın 42
çok yoruldum 142
çok yaşa 236
çok yakında 217
çok yakışıklı 83
çok yalnızım 50
çok yakıştı 22
çok yaşlı 53
çok yakın 78
çok yorgun 38
çok yavaş 62
çok yorgunsun 23
çok yardımcı oldunuz 75
çok yeteneklisin 36
çok yorucu 19
çok yardımcı oldun 67
çok yakınız 26
çok yakın 78
çok yorgun 38
çok yavaş 62
çok yorgunsun 23
çok yardımcı oldunuz 75
çok yeteneklisin 36
çok yorucu 19
çok yardımcı oldun 67
çok yakınız 26