English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Ö ] / Öyle kal

Öyle kal Çeviri İngilizce

1,323 parallel translation
Lütfen yerlerinize oturup kemerlerinizi bağlayın ve "kemerinizi çözün" ışığı yanana dek öyle kalın.
Please return to your seats and fasten your seat belts and remain there until we release the fasten-your-seat-belt sign.
Umarım öyle kalır.
Well, I hope it stays that way.
İyi bir kadın hep öyle kalır sanma.
Never take a good woman for granted.
Haydi, öyle kalın.
Come on, hold it.
Güzel, öyle kal.
Hold still...
Öyle kalın. Harika!
Stay.. taking our picture..
Öyle kal.
Stay still.
Öyle kal, kameraya bak.
Stay still - look at the camera.
Adınla kâfiyeli bir sözcük bulurlar ve üniversiteye dek adın öyle kalır.
They find a word that rhymes with your name and then you're that until college.
Sakinleşmeye çalış ve öyle kal.
Try and stay calm.
Rygel, motorları durdur ve öyle kal.
Rygel, kill your engines, float dead.
Öyle kal!
Woah, hold still!
Karen, öyle kal, sakın kımıldama.
Karen- - Karen, just don't move. Just don't move.
Öyle kal.
Keep it steady.
Öyle kal.
Stay.
Öyle kal!
Stay!
öyle kal.
Hold still.
Bazılarımız öyle kalır.
Some remain so.
Öyle kalın.
Stay down.
Öyle kalın, öyle güçlü ve öylesine kaslı!
This calf. So thick, so strong, and so muscular!
Öyle kalın, öyle güçlü ve öylesine kaslı!
So thick, so strong, and so muscular!
Öyle kalın.
Now stay that way.
öyle kal yoksa yine bayılacaksın.
- Stay down or you'll pass out again.
Bacağını falan kıran olursa, bu kez öyle kırıldığıyla kalır.
Somebody break their leg, gonna stay broke this time.
Daha kalıcı bir iş bulmalıyım. - Zaten öyle değil miydi?
I gotta start doin'somethin I got a stake in, get a business goin'.
Öyle bir sevgi ki bu bütün konuşmalar cılız bir nefes gibi kalır.
A love that turns all speech to idle breath.
Hoşuna gitmeyen fikirleri öyle çarpıtıyorsun ki... TASS senin yanında zemzemle yıkanmış kalır.
Your capacity to edit out ideas you don't like makes TASS look like an Al Goldstein publication.
Kal öyle.
Hold still.
Öyle bir ayrımcılık var ki, ayrımcılık sistemi bile yanında hafif kalıyor.
It's a society unto its own with a pecking order that makes the caste system look forgiving.
Tatlım, biliyorum bu bir kalıp gibi görünüyor ama öyle işte.
Honey, I know it seems like a pattern but it's just this.
- Ben de öyle, hoşça kal.
- I think so too. Bye.
Geçmişte kalıp ondan kurtulamamak bana göre değil. Öyle mi?
I don't believe in dwelling in the past.
Yalnızca bir kaç gündür takılıyoruz ama, bu herifi öyle şeyler yaparken gördüm ki, ağzın açık kalırdı.
I've been hanging out with him for like, only a couple of days. I've seen this guy do shit that you wouldn't fucking believe.
siz öyle istediğiniz için burada kalıp yakılmayı ya da vurulmayı mı beklemeliyim?
I have to stay here and be shot because that's what you want to do?
Annem diyor ki, toprak burada o kadar kuruymuş, ve hava öyle sıcakmış ki ölüler cennete giderken yarı yolda takılıp kalıyorlarmış. - Bu saçmalık!
My mother says that the earth's so dry here and the air's so hot, that the dead get stuck halfway to heaven.
Biliyorum senden istemeden bana bir şeyler verdin her insan minnettar kalır ve bende öyle olmalıydım.
I know you've given me something that I never asked for. and that no one does that, ever, and that I should be grateful.
Bazen öyle uzun süre çirkin kalırlar ki güzelleştiklerini fark etmezler.
Sometimes they're ugly so long, when they turn pretty, they don't realize it.
Lita'ya da bütün aşkını vereceğini söyleyip hamile kalınca kaçmadın mı? Bense sana tüm aşkımı verebilirim. Öyle mi?
I can give you all my love.
Yani bunu bir kalıp içine sokamayız öyle değil mi?
So we should perhaps no rush.
Eşyalarıyla kalırsın öyle.
You're stuck with all their stuff.
Şu anda öyle mutluyum ki kelimler kifayetsiz kalır.
I'm so happy now.
Yo. Bana öyle söyleseydin, seni öldürmek zorunda kalırdım.
If you say that, I'd have to kill you.
Bir yerde işler öyle bir hal alıyor ki, insanın beyni almıyor. Yüreğine güvenmeye mecbur kalıyorsun. Doğal insanı içgüdülerine...
I mean, at some point the thing's too much for your brain to process and all you have to rely on is your heart and your natural human instincts.
Öyle ama. Bugünlük seni yeterince çektim. Ben Will'le kalıp annesi onu alana kadar bekleyeceğim.
It is. I've had enough of your grief, so I'll stay with Will make sure his mom picks him up.
Öyle, ama bütün seks onlara kalır.
No, but they get all the sex. - What?
Öyle olsa bile yasalara uygun kalınmalı.
But as í ú n the royal succession ó n \ nYou must be respected...
Öyle bir darbe indirildiğinde üstünde deri parçası kalırdı.
With this level of impact, it would have picked up fiber or soft tissue evidence.
Gerçekten öyle Isabel kıra gittiğinde lojistik kabuslarla karşı karşıya kalıyorsun.
Really, it is, Isabel but when you go country, you open the door to a host of logistical nightmares.
Kamera karşınında donup kalıyorum, hep öyle oluyor.
You know, I freeze up in front of a camera I always have
Kal öyle.
Stay still.
Hayatta öyle anlar olur ki, son derece güç seçimler yapmak zorunda kalırsınız.
There are times in life when you have to make extremely difficult choices.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]