Öyle ki Çeviri İngilizce
26,026 parallel translation
Bana öyle bir şey söyle ki bunun bir tuzak olmadığını bileyim.
You tell me something so I know that this isn't a trap.
Bu şartlı tahliyeni yakabilir, Komiser Mulaney ile ilgili öyle bir şey söyle ki bununla değiştireyim. Son zamanlarda seni ziyaret etti.
I'll overlook this parole violation in exchange for you telling me why Captain Mulaney paid you a visit recently.
Öyle ki herkesin dilindeymiş zaten.
Apparently it was the talk of the dungeon.
Adeta tatlı bir prenses. Öyle kibar ki beni evine davet ederdi. Yağmur yağdığında özellikle.
And she a lovely princess, so kind, she invited me to stay at her house, especially when it rained.
Öyle ki, görecek bir şey yok.
It turns out there really is nothing to see.
Ty neden öyle olsun ki?
So, why is Ty?
Ne yazık ki öyle.
All the more pity for you.
Öyle bir acı ki dünya olmasını istediğin gibi değil.
The pain that the world is not as you want it to be.
Bak V bazen öyle bir hisse kapılıyorum ki beni hiç anlamadığını veya bana hiç inanmadığını düşünüyorum.
Um, V, sometimes it's like... Like you don't understand me or... Even believe in me.
Alkol krizi öyle kötü ki gömleğini bile ilikleyemiyor.
DT's so bad he can't button his shirt.
Bir seferinde, ben altı yaşındayken öyle sarhoştu ki, arabayı otoparktan sokup evcil hayvanat bahçesine girmişti.
One time, when I was 6, got wasted so bad he drove through a parking lot into a petting zoo.
Öyle bir gücü kim istemez ki?
Power like that, who wouldn't want it?
Sadece... Bana öyle geliyor ki, sonuçta kilisede bir şeyleri rayına oturttuk ve ben...
It's just, for me, I've been feeling things were getting on an overall, you know, nice track at the church with us, and I just...
Bana öyle geliyor ki sen korkuyorsun vaiz.
Seems to me you are, Preacher.
Öyle bir zaman gelir ki hepimizin önümüze bakması gerekir şimdi de benim vaktim geldi.
You know, there comes a time when we all need to move into the future, and, uh... now it's my time.
Ama arzuların öyle güçlüydü ki kendine hakim olamadım.
But the craving came on so strong, you couldn't help yourself.
Öyle görünüyor ki onları alacak olan insanları bulmak gittikçe zorlaşıyor değil mi?
Seems like it's harder and harder to find someone to take them in, you know?
Çocuk katilinin biri kendini o kadar kötü hissetmiş öyle bir duruma gelmiş ki, üst ranzadan kafa üstü atlama balıklama dalma noktasına gelmiş.
Now, this one child killer was feeling so unwelcome, got to the point that he... he jumped, or he dived, head first off his top bunk.
Sana öyle kızgınım ki!
I am so mad at you.
Kokusu öyle temiz ki.
Pretty good, huh? Ah, the smell is so clean.
- Öyle soğuk ki.
- It's so fucking cold.
İyileşmenin ve bağışlamanın böylesine önemli olduğu bir şeyin parçası olduğum için öyle minnettarım ki.
I'm so grateful to be a part of something where healing and forgiveness are so important.
Bu sinyal dalgaları tam kapasiteye ulaştığında öyle bir baskı uygulayacak bir güç yaratacak ki gezegendeki herkesi öldürmeye yetecek.
Once the wave reaches its full potential, the electromagnetic energy will create enough pressure to... To kill every human on the planet like you said.
Neden geldi ki? - Öyle söyleme.
At least we've got a roof...
Hele elini bana bir uzat, seni öyle bir döverim ki dişlerin bile çatırdar.
You lay a finger on me and I will smack you so hard your teeth with rattle.
İyi ki öyle oldu.
I'm glad of it!
- Öyle mi? Benimle ne işiniz var ki?
What business do you have with me?
Öyle şekilleniyor ki babamın para çalmasının yoldönümünde başka bir adam tarafından soyuldum
It figures, on the anniversary of my father stealing money, I get ripped off by another guy.
Onu öyle bir pişman edeceğim ki...
I'm going to make him regret that he was ever...
Bir şey yapmam gerekiyor ama öyle bir şey ki, hiçbir şey yapmamış olmalıyım.
So I have to do something, but the problem is, I have to do nothing.
Tabii ki öyle yaptı.
Of course she did.
- Evet, tabii ki öyle.
- Yes, of course.
Öyle görünüyor ki çok fazla egzersiz yapmışsın.
Seems like you did a lot of exercise.
Her şey öyle zor geliyor ki artık.
Everything feels so difficult now.
Öyle kayboldum ki.
I'm so lost.
Aman Tanrım. Şu anda seni öyle çok seviyorum ki.
Oh, my God, I love you so much right now.
Belli ki sorun kendi kendine çözüldü. Ben de öyle olacağını biliyordum zaten.
Well, the problem obviously self-corrected, which I knew it would.
Onu oynatırken öyle bir yoracağım ki bu akşam sızıp kalacak.
I'm gonna make him play so hard that he's gonna pass out tonight.
Ryan Larson konusunda öyle meraklısın ki senin yüzünden Leonard Letts'in şovunu izlemek zorunda kaldım.
You're so curious about Ryan Larson that you made me watch Leonard Letts'dog and pony show.
Onlara gerçek kılıcın sahibinin bizimle olduğunu söyledin ki yok öyle bir şey.
You challenged this giant army to a fight, and you told them you have the bearer of the sword of the one true king, which, I might add, we don't.
Öyle olmalı ki çok iyi arkadaş olduğunuzu söyledi.
Well, it must've been when he said you two were BFFs now.
Sevgilisi olmasına bile öyle şaşırdım ki.
I'm just impressed he had a girlfriend.
Seni hapse öyle hızlı geri yollarım ki feleğini şaşırırsın.
I'll send your ass back to prison so fast it will make your head spin.
Penny gıda zehirlenmesi geçirince öyle gürültülü kusuyordu ki televizyonu bile duyamıyordum.
When Penny got food poisoning, she threw up so loudly I could barely hear the television.
- Demek ki öyle değilmiş.
- left him for dead.
Öyle mi, bizde o kadar çok canlı çiçek olacak ki.. ... her yerde gerçek arılar olacak...
Yeah, we're gonna have so many fresh cut flowers that you're gonna have a real bee problem
- Bizim böreklerimiz öyle tel tel olacak ki, ağzınızın her tarafı kırıntı olacak...
- We're gonna have spanakopita so flaky, you're gonna get crumbs
Önce ben ona iltifat ettim boynunun güzel olduğunu söyledim ki gerçekten de öyle.
I complimented her first, told her she had a very nice neck, which she does.
Hayır. Neden öyle bir şey yapayım ki?
Why would I do that...
Bunu göz önüne getirmek ve açıklamak öyle zordu ki ve bunu tüm evren için genellemek dünyanın sürekli değişen bir ilişkiler ve yapılar sistemi olması...
That was so difficult to visualize and express, and just generalizing that to the entire universe that
Evet, korkarım ki öyle.
Yes. I'm afraid it is.