English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ A ] / Altın yok

Altın yok Çeviri İspanyolca

931 parallel translation
Bu madende altın yok.
Ya no hay nada en ésta mina de oro.
Evet, ama bu kez altın yok.
Si, pero en esta ocasion, no habra oro.
Kara Tepeler'de altın yok ki.
No hay oro en las Colinas Negras.
- Altın yok.
- No hay oro.
SIOUX ANLAŞMASI İHLAL EDİLİYOR Altın yok
ACUSACIONES CONTRA EL TRATADO El Oro de las Colinas Negras imaginario
Sana köyde söyledim, burada altın yok.
Ya le dije en el pueblo que no hay oro por aquí.
Altın yok!
¡ Se han llevado el oro!
Git buradan, başka altın yok.
Marchar. No más oro.
Bak artık viski için altın yok.
No más oro por whisky.
Binanın krokisinde yok! Güney kapısının altında bir servis koridoru var.
Hay un pasillo de servicio que va por debajo de la pared sur.
Bugün dünya, marş eden birliklerin topuklarının altında sarsılıp dünyanın büyük bir kısmı, açgözlü ve kuvvet hırsı olanların önünde titrerken biz Amerikalıların, henüz yeni olmuş geçmişimizi hatırlayacak vaktimiz yok geçen her nesille daha da mükemmelleşecek bir devir ta ki bir gün insanlar bunun asla olamayacağını düşünene kadar.
Hoy, mientras la tierra tiembla bajo la marcha de las tropas mientras parte del mundo tiembla ante las amenazas de hombres locos de poder en EEUU tenemos poco tiempo para recordar una era asombrosa de nuestra historia una era que será más y más increíble con cada generación hasta que algún día la gente diga que nunca pudo haber ocurrido.
Burada altın falan yok.
Aquí no hay oro.
Şey, babanın bu çiftliği, bir katırı ve beş yok, yok altı doları vardı.
Pues padre tenía esta granja, un mula, y cinco, no, seis dólares.
Sevgili dostum, risk almanın gereği yok. Korkarım, Meade yaşadıkça risk altındasın.
No conviene correr riesgos innecesarios, Meade está suelto.
Hayır... yer altının korkacağı bir şey yok.
No, la resistencia no tiene nada que temer.
Babanın ismi bunların arasında yok. Bak buraya, N'lerin altında.
Tu padre no figura entre ellos.
Nişanlım Gabriella'nın penceresinin altında serenat yapmaktan başka bir şeyle uğraştığım yok.
No estoy haciendo nada solo canto una serenata bajo la ventana de Gabriella, mi novia.
Ali Baba'nın başı ve haramilerin yok edilmesi için on bin altın. Moğol Hakanı ve Bağdat Hükümdarı Hülagü'nün emriyle.
10.000 MONEDAS DE ORO POR EL CUERPO DE ALÍ BABÁ
Harika bir masası ve altın bir tükürük hokkası varmış. yani gayet iyi. Merak etmene gerek yok.
Tiene un escritorio con tapa y un escupidero de oro... al cual le daría aunque apuntara desde acá.
Şimdi tezgahın altında ne var ne yok diye göz atmaya gidiyorum.
Voy a asegurarme.
Dün gece... Oso Negro'daki yaşlı adamın... söylediklerine inanıyor musun? Yok altın adamın ruhunu değiştirirmiş, yok altın bulmadan önceki halinden... eser kalmazmış filan.
¿ Tú te crees lo que el viejo... del Oso Negro... dijo la otra noche... sobre el cambio del alma del hombre por el oro y que se deja de ser... quien se era antes de encontrar oro?
Burada altın falan yok.
Es inútil buscar oro aquí.
Size iyi bir şey söyleyeceğimi zannetmiyorum çocuklar... bizim hiç altınımız yok.
Supongo que no servirá de nada decirles, muchachos... que no tenemos oro.
- Altın çıktığından beri... herkes her şeyi değerinin dört katına satıyor, senin de onlardan farkın yok.
- Desde ese golpe de oro, todo el mundo cobra cuatro veces el valor de las cosas y usted no es diferente.
Büyük Sebastian barın üzerinden geçip halka içinden geçerek Öne ikili takla atmayı deneyecek, Altında ağ yok başka herhangi bir güvenlik düzeneği de yok.
El Gran Sebastián intentará dar una doble voltereta... sobre la barra y a través de un aro, menospreciando una red u otro dispositivo de seguridad.
Her yer altın dolu ama çalışacak su yok. Hey!
El suelo lleno de oro y nada de agua para moverlo.
Sen yok olacaksın ahbap altınlar da benim olacak.
Para ti la libertad, para mí el oro.
Büyük bir başarı olursa, haftada altı gece, iki matine beni görmekten bıkacaksın. Kaçışın yok bundan.
Si tiene éxito acabarás harta de verme... seis noches por semana y dos matinales.
Hiç altınımız yok ki.
No tenemos oro.
Arabada altın falan yok.
Ahí no hay oro por el que luchar.
Çiftliğe harcadığım paranın bir kuruş altına satmam, öyle bir niyetim yok.
No tengo intención de vender mi rancho por un centavo menos de lo que me costó.
Eri'ye göre, önceden altına yattığı diğer heriflerden hiçbir farkın yok.
Para Eri, sólo eres la misma clase de tío que tuvo antes.
İncilde, altı yaşamın geri verilmesi hakkında herhangi bir şey yok mu?
¿ En esa Biblia no dice nada sobre devolver 6 vidas, y más?
Fakat ne mutlu, bu yeryüzünün kibirli efendilerine sarsılmaz bir iradeyle karşı koyanlara, devlet adamlarının, hakimlerin giysilerinin altından yırtarcasına çıkan günahları ezerek yok edenlere ne mutlu.
Pero dichoso sea aquél que, ante los dioses y comodoros orgullosos de esta tierra, se mantiene firme e inex orable. Aquél que destruye el pecado, aunque tenga que buscarlo bajo las togas de senadores y jueces.
O bölgede altın kaynıyor ama kimsenin haberi yok.
Toda la zona está plagada de oro y nadie lo sabe.
Orası altın kaynıyor ama kimsenin haberi yok.
Toda la zona está llena de oro y nadie lo sabe.
Blöfün yararı yok. Altın kaplı kutudaki mercan saç iğnesi. kaplumbağa kabuğundan tarak ve iğneler.
De la horquilla de coral y las otras cosas que te llevé.
Maaş çeklerimizi bile bizi yok saymak için kapının altından atıyorlar.
Hasta nos pasan los cheques por debajo de la puerta, fingen que no estamos.
Şu anda büyük bir polis kuşatması maske kullanmış olan haydutlar için 23 eyalete yayılmış durumda. Lâkin 10 milyon dolarlık altının kalanını taşıdığına inanılan kamyondan hâlen bir iz yok.
Un amplio operativo policial se ha desplegado para atrapar a los bandidos... a lo largo de 23 Estados, pero aún sin rastro alguno del camión que se cree... que lleva el resto de los diez millones de dólares.
3,5 milyonluk altını taşıyan hayalet kamyondan ise haber yok. Ve şu saat itibariyle büyük haber olmaya devam ediyor.
No hay noticias nuevas sobre el camión fantasma con los 3'5 millones en oro, esa es la última hora hasta el momento.
- Altınım yok.
- No tengo nada.
Altın yumurtlayan tavuğum yok, biliyorsun.
No tengo un árbol del que crezca el dinero.
Yaşlı şehre hakim iki şeyden biri olan Antonia Kalesi Roma iktidarının merkezi büyük altın tapınak ise yok edilemez bir imanın dış görüntüsüydü.
La vieja ciudad estaba dominada por el Fuerte de Antonia sede del poder romano y por el gran templo dorado. La señal exterior de una fe interior e imperturbable.
Hiçbir şart altında gece yalnız başınıza çalılığa gidip maceraya atılmak yok.
Bajo ningún concepto se acerque solo al pantano de noche.
Yoksa onu kanatların altında mı tutmak istiyorsun? Alakası yok.
Él no está bien de todos modos.
Sen anahtarları paspasın altına bırak ve ortadan kaybol. Hiç bir şeyim yok.
Nada.
- Buralarda altın madeni yok.
Nunca tuvimos una mina de oro.
Alaskadaki bütün altınların, Onun küçük parmağı kadar değeri yok!
Su meñique vale más que todo el oro de Alaska.
Nasıl olurda bu kadar boş ıvır zıvırı isteyebilirsin, değeri bile yok? Ve bu şekilde bir altın madenine nasıl gideceksin.
¿ Le gustaría tener todo esto gratis, sin pagar nada... además de media mina de oro?
Yeterli altınımız yok.
No tenemos suficiente oro.
Buraların en güzel toprağını alacak ve Tennessee Nehri'nin altında yok edecek
Cogerá lo mejor de esta región y lo sumergirá en el fondo del río Tennessee.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]