English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ B ] / Bu senin hakkın

Bu senin hakkın Çeviri İspanyolca

384 parallel translation
Benim ispiyoncum sen olacaksın, meleğim. Bu senin hakkın.
Será Ud. Quien me traicionará, ángel, le viene por derecho.
Bu senin hakkın.
Está en su derecho.
Güzellik ve zarafet içinde takman için bir taç bu senin hakkın ve görevindir.
Una corona que has de usar en gracia y belleza... según tu deber y tu derecho real.
Sen de buradaki herkes kadar cesursun. Ve bu senin hakkın.
Eres tan bueno como cualquier vaquero... y es tu derecho.
Bu senin hakkın.
Estás en tu derecho.
Bu senin hakkın.
Es su derecho.
Ama yine de, bu senin hakkın!
Pero aun asi, te lo has ganado!
Bu senin hakkın.
Ese es tu privilegio.
- Bu senin hakkın.
- Es tu derecho.
Bu senin hakkın!
¡ Es tu deber!
Bu senin hakkın, Pilar!
Tienes derecho, derecho de sangre.
Bu senin hakkın.
Te lo ganaste.
- Bu senin hakkın.
- Ese es su privilegio.
- Bu senin hakkın, bayım... - Toomy.
- Está en su derecho, señor...
Neden olmasın, bu senin hakkın. Sonuçta parasını ödemişsin.
Después de todo, has pagado por eso.
"Bu mühür evlenip, evlenmeme hakkını sana veriyor aşk tanrıcasına inanıp, inanmamak senin bileceğin iş."
"Este sello te da la libertad de casarte o no casarte - ser consagrada al dios del Amor ó no, como tu elijas."
Zanlı, İrlandalısın ve bu sebeple senin hakkındaki kesin hükmü Kraliçe Victoria adına yapacağız.
Acusado, eres irlandés... y por lo tanto te juzgaremos... en nombre de la Reina Victoria.
Ben devralacağım diyorum. Senin bu odaya girme hakkın yok.
He dicho que seguiré yo, no tiene ningún derecho...
Bu inanılmaz, ülkedeki en gerçekçi kişiyle 11 yıl geçirmek senin iyi insanlar hakkındaki yanlış inancını değiştirmemiş.
Es sorprendente cómo 1 1 años con eI realista más grande del país... no han alterado tus falsas ilusiones sobre Ia gente agradable.
Ve seni sivil makamların ellerine bırakıyoruz ve bu makamlardan hakkında verilen hükmün hafifletilmesini talep ediyoruz ve sende pişmanlık işaretleri görülecek olursa belki de senin için günah çıkarma uygulanabilir.
Por ello te dejamos en manos de las autoridades civiles, solicitando que ellas te juzguen con clemencia y que si muestras signos de arrepentimiento te fueran concedidos los últimos sacramentos.
Bu mürettebat, senin emrin altında kalıp kalmaması için, Long John,... bir konsey kurma hakkını kullanmak istiyor.
Antes de aceptar otra orden tuya, Long John, tenemos derecho a salir y discutirlo.
Bu hanımın senin için... ne kadar çok şey yaptığı hakkında bir fikir vermiştir.
Qué buena es la señora. Te lo ha comprado porque te aprecia de veras y debes estarle agradecida.
Orası kesin! Önümüzde tüm dünya dururken biz burada süprüntülerle dolu bu küçük dükkanda ayakta dikiliyoruz istediğimiz her şeyi dileme hakkımız varken senin tek yaptığın arkamda dikilmek!
Estamos aquí en este miserable lugar... con el mundo entero frente a nosotros,... pudiendo pedir lo que queramos... y tú sólo te paras detrás de mí y...
Kocam olarak bana sahip olmak senin hakkın. Bu doğru. Ama bir kadının aşkını benden asla alamayacaksın.
Cierto es que si me deseas, tienes derecho a tomarme, pero nunca tendrás mi amor.
Kendini bu kadar uzun süredir tanıdığın halde, seninle yeni tanışan bir yabancının, senin hakkında daha iyi şeyler düşünmesini bekleyemezsin.
No puedes pretender que un extraño te conozca mejor de lo que tú te conoces a ti misma, después de tanto tiempo, ¿ verdad?
Senin Tanrın hakkında bildiğim bu işte.
Eso es todo lo que me sacarás sobre tu Dios.
Her kasabalının, senin hakkındaki hislerini de hesaba katarsan bu konuyu düşünmelisin.
Deberías disfrutar de ello, considerando lo que esta ciudad y vos sienten uno por el otro.
Bu kasabanın senin hakkında ne hissettiği belliyken sen hala buraya bizi uyarmaya geliyorsun.
Sabiendo lo que sientes por la ciudad y todavía vienes aquí para hacérnoslo saber.?
Senin bu konuda söz hakkın yok.
Usted no tiene voz ni voto.
İlk terslikte korkup işi bırakma ihtimalimin yüksek olduğunu söyledim. Bu işin senin hakkın olduğunu söyledim.
Pero como puedo cambiar de opinión segundo cuac y es usted quien debe ir.
Bu bir de Colomba'nın senin hakkında ne düşündüğüne bağlı.
Todo dependerá de lo que opine Columba sobre ti.
İhtiyacım olanın bu olduğunu farkettiğim sırada okul çocuklarının senin hakkında konuştuklarını duydum.
Cuando por fin me di cuenta de lo que necesitaba, oí a los chicos de una escuela hablar de ti.
Sarayı terk etmek kolay değil ama senin hakkında bu kadar çok şey duyduğum için buraya tek başıma gelip patroniçeden seni çağırmasını istedim.
No es fácil dejar el palacio, Pero, desde que oí hablar tanto de ti vine aquí solo y le pedí a la señora hablar contigo.
Anlarsınız, telefon şirketi bile hata yapıyor, ve, uh, çünkü bu numara senin hakkında herhangi bir kişinin bulduğu tek şeydi...
Verá, hasta la empresa telefónica comete errores y como este número era lo único que encontramos vinculado a usted...
Bu senin hayatın ve biz onun hakkında konuşuyoruz.
Olvida tu carrera. ¡ Se trata de tu vida!
Bu davranışının bedelini dört duvar arasına kapanarak ödeyeceksin. Senin cüretinin hakkından da darağacı gelecek.
Cuatro paredes van a enseñarte a comportarte, y una buena horca terminará con tu osadía.
Bu orospu çocuklarının senin hakkında söylediği her şey burada. - Durum görüşmem için mi?
Todo lo que estos tarados alguna vez dijeron sobre ti.
Bu gemide, hiç kimsenin yenmediği kadar senin hakkın yendi.
Se te ha hecho una injusticia como a nadie en este barco, lo sé muy bien.
Meslektaşın Dr. Mulligan, donanımın bu pahalı parçasıyla kaçtığı zaman, senin vergi mükellefleri hakkında...
Cuando su colega, el Dr. Mulligan, se escapó con esa costoza pieza de hardware, yo no le oí llorar...
Efendi Jiro, şu anda Ichimonji ailesinin başı sen olduğuna göre bu miğfer de senin en tabii hakkın!
¡ Señor Jiro, ahora sois el jefe del clan! Este casco también os pertenece.
Ee Doris, hâlâ benimle bu olay hakkında konuşmayacak mısın? Ben bu kasabanın belediye başkanının oğluyum. İstersen senin için bir avcı kiralayabilirim.
Doris debiste pedirme ayuda, siempre ayudo a mis amigos... total... soy el hijo de alcalde tengo influencias... pude haber contratado un par de cazadores de vampiros, ¡ los mejores!
Tek istediğin senin bile tanımadığın bu adam hakkında konuşmak.
Sólo quieres hablar de ese tío al que ni siquiera conoces.
Senin bu mutlu kaçamaklar dediğin Sadece erkeklerin değil toplumumuzdaki kadınların da hakkı.
" Los'golpes de alegría'como tú los llamas no sólo son una prerrogativa de los varones.
Öncelikle, basit bir noktayı bilmeni isterim, o seni buldu gurur duymalısın Demek istiyorum ki, buz pateni konusunda dünyanın en büyük yeteneği hakkında konuşuyoruz Sovyet Ordusu Spor Kulübü Moskova Buz Balesi, çalıştığı yerler Seni Calgary'de gördüm Çok büyük bir hokeycisin Bunun senin için büyük bir zaman kaybı olduğunu düşünmeni istemem Bu bir şanstı.
Deberías sentirte orgulloso por el simple hecho... de que te haya traído aquí. Hablamos del mejor conocedor de talento... en el mundo del patinaje. La Asociación Deportiva del Ejército Soviético, todo.
Bu adam hakkında senin bilebileceğinden daha fazlasını biliyorum.
Sé más de este hombre de lo que tú sabrás. Así es como sé que no es él.
- Anayasal hakkın bu senin.
- Es tu derecho constitucional.
Bu sadece, Komutan Riker'ın öğleden sonra beni görmeye gelmiş olmasıyla ilgili. Senin hakkında.
Lo que pasa es que el Sr. Riker vino a verme para hablar de usted.
Hydra, senin yendiğinin hakkında her şeyi biliyorum ve Titanların çatışmaya girdiklerinde, ve bu sefer, çift-başlı dev Typhis'i öldürdün!
Sé todo sobre cuando venciste a la Hidra y cuando luchaste contra los Titanes y cuando mataste al gigante de dos cabezas Typhis.
Peki, senin bu planların hakkında Nicole ne düşünüyor?
¿ Qué piensa Nicole de estos planes?
Tanrım, senin, bu nehrin, bu dağın ve hakkında hiçbir şey bilmediğimiz herşeyin önünde Mickey, Mallory'yi ölüm sizi ayırana kadar hastalıkta ve sağlıkta, karın olarak kabul ediyor musun?
Dios ante este río y esta montaña y ante todo Io que desconocemos Mickey, ¿ tomas a Mallory como tu legítima esposa para cuidarla y protegerla hasta que mueras?
Bu, senin hayatın. Her neyse, geleceğim hakkında bazı kararlar verdim.
Acordamos que no habría compromiso entre nosotros.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]