Elbette yok Çeviri İspanyolca
918 parallel translation
Hayır, elbette yok.
No, claro que no.
- Elbette yok.
- Ninguno.
Elbette yok.
Claro.
- Hayır, elbette yok.
- No, claro que no me importa.
Elbette yok.
Por supuesto que no.
Hayır elbette yok.
No. Claro que no.
Elbette yok!
¡ Yo diría que no!
Elbette yok.
Claro que no.
- Elbette yok.
- Claro.
Hayır elbette yok.
No, por supuesto que no.
Elbette yok.
No lo haré.
- Elbette yok.
- Por supuesto que no.
Elbette yok Bay Dowd.
Por supuesto, Sr. Dowd.
Ah, hayır. Elbette yok.
No, claro que no.
Hayır, elbette yok.
Oh, no, claro que no.
Elbette yok, peder.
Pues, claro que no, Padre.
Elbette yok. - Bodrumda vardır.
- Puede que haya una en el sótano.
Elbette yok, ilgi duyduğunuz için minnettarım.
Por supuesto, agradezco mucho su interés.
Lakin elbette, mahkemede hayal gücüne yer yok, değil mi?
Pero el tribunal carece de imaginación, ¿ no?
O zaman, elbette, bir sorun yok.
Claro, en ese caso, no hablaremos más del tema.
Elbette bir sorun yok. Sadece size birşey söylemek istiyor.
Por supuesto que no pasa nada.
Elbette, hiç şüphem yok.
Si, no tengo dudas.
Elbette ama kaygım yok.
Seguro, pero yo no estoy preocupado.
Buraya otururum. Sakıncası yok, değil mi? - Elbette.
Me sentaré aquí, si no le molesta.
Elbette içinde pek bir şey yok.
Claro que dentro no hay mucho.
Roy, elbette kimse yok.
Oh Roy, claro que no hay alguien más.
Elbette, görünmez mürekkep yok.
Sin tinta invisible.
Elbette "biranız" yok.
Claro que no. ¡ Cerveza!
Kendine has tuhaf huyları yok değil elbette. - Ama onları da hoşgörü ile karşılamalıyız.
Tiene sus peculiaridades de carácter, claro, pero deben hacerse concesiones.
Elbette. Sizi rahatsız etmeye hakkı yok.
Él no debería causarle un problema.
Elbette yanıIıyor olabilirim, elimde hiç kanıt yok fakat bana öyle geliyor ki, bu adamlardan birinin ötekileri teker teker öldürmeyi planlamış olması ve bütün poliçelerdeki tutarı toplaması pekala mümkün.
Igual me equivoco, no tengo pruebas pero es posible que uno de ellos planeara asesinar al resto. Y cobrar todas las pólizas.
Önyargıyla ilgisi yok elbette, ama iş de yok.
Sin prejuicios, por supuesto. Pero seguía sin trabajo.
Sizin itibarınıza sahip bir erkeği ziyaret etmekte elbette bir sakınca yok.
Posiblemente es seguro para una mujer visitar a un hombre de su reputación.
Elbette. Herkesin onunla bir derdi var ama bay Flusky aleyhine bir şey yok.
Todos tienen roces con él, aunque no dice nada en su contra.
Elbette ona karşı derdim yok ama, onunda mutfağımdan uzak durması gerekiyor.
No tengo nada contra ella, pero que no se meta en mi cocina.
Elbette bunun bir zararı yok.
Aunque no tiene nada de malo.
- Elbette yok Lon.
Claro que no, Lon.
- Oh, elbette, sorun yok.
- Claro, no pasa nada.
Elbette kendine has ufak gariplikleri de yok değil.
Por supuesto, tiene algunas peculiaridades.
- Elbette yok.
- No.
Elbette hayır. İçinde tek bir doğru söz yok. Evet, evet.
No hay una sola palabra cierta...
Casuslar ve nasıl çalıştıkları hakkında bir bilgim yok elbette ancak Kontes'in önemli insanların güvenini kazanma konusunda hatırı sayılır bir maharete sahip olduğunu hatırlıyorum.
No sé mucho de espías y de cómo trabajan pero recuerdo que la Condesa tenía notable talento para recibir confidencias de personas importantes.
Oradan gemiyi geçirmenin imkânı yok, parçalayıp götürmezsen elbette.
Es imposible pasarlos en barco, a menos que lo desmonte y lo cargue.
Kaptana saygısızlık kastı yok, elbette.
Sin ánimo de faltarle el respeto al capitán, claro.
- Silahı yok. - Elbette.
No lleva armas.
Elbette, mesele çıkaracak bir şey yok.
Sí, claro, no conviene.
Yok elbette. Öyleyse... izninle yatmaya gidebilir miyim?
Entonces, ¿ me das permiso para irme a dormir?
Elbette hepimiz baskı altındayız. Bir çadırda üç kişi gerçekten çok fazla ama böyle kaba davranmak için bir sebep yok.
Todos tenemos calor y tres en una tienda es demasiado, pero eso no le da derecho a ser tan desconsiderado.
- Elbette anne, benim için sakıncası yok.
- Está bien, mamá. No hay problema.
Elbette bugünlerde unvan yok. Fakat, sizinki asil bir soydu.
Ya no hay títulos nobiliarios, pero usted viene de buen linaje.
- Elbette yok.
En el ejército lo llamábamos presión del enemigo.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65