English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ H ] / Hasta değil

Hasta değil Çeviri İspanyolca

4,302 parallel translation
Abi sen hasta değil miydin?
- Oye, espera. ¿ No estabas enfermo?
Aynı hasta değil.
No es el mismo paciente.
- Sam hasta değil.
- Sam no está enferma.
Onca yolu geldin ama umurunda değil mi?
Viniste hasta aquí, pero ¿ no te importa?
Yalnızca ufkun değil... hayallerin de ötesine uzanan bir yaban.
Un desierto que no solo se extiende hasta el horizonte, sino que más allá de la imaginación.
Evet, kendini hasta hisseden bir adamı asmak istemeyiz, değil mi, Bill?
Sí, no queremos colgar a un hombre enfermo, ¿ verdad, Bill?
Sana hatırlatmama gerek yok ; suçluluğu kanıtlanmadıkça herkes masumdur, ama tersi değil.
No necesito recordarles que es inocente hasta que se pruebe lo contrario, no al revés.
"Öldürmekten çekinmezler" diyecektin, değil mi?
¿ Hasta que me maten? Eso es lo que que ibas a decir, ¿ verdad?
Pekâlâ Burke, Pratt'in çıkması için büroya dilekçe verdim ama o zamana dek hayır kuruluşu için bir ofis kiralayan özel bir vatandaştan başkası değil ve onu kapı dışarı etmek pek kolay değil.
Muy bien, Burke, presenté una solicitud al FBI para que saquen a Pratt, pero hasta ese momento, es un ciudadano privado que arrienda una oficina para su fundación de caridad, y sacarlo, no es algo fácil.
Yani şey değil mi...
No hasta pronto, o...
Haberler iyi. Ellerimizin haddinden fazla bağlı olduğunu biliyorum, ama artık öyle değil.
Sé que nuestras manos estaban atadas, hasta cierto punto, pero ya no.
Tüm yolu bunu sormak için gelmedin değil mi?
¿ Por favor, dime que no has venido hasta aquí para preguntarme eso?
Ama Juliette, Mark Cuban'la olan durum çözülene kadar bir yere gidemez değil mi?
[Risas] Pero Juliette no puede dejar hasta que la situación con Mark Cuban se ha resuelto, ¿ no?
- Tek orası değil.
No creo que esté limitado hasta ahí.
Ama o zamana kadar eğlenceliydi, değil mi?
Pero fue divertido hasta entonces, ¿ no?
Programım aşırı dolu, annem de pazartesiden önce müsait değil.
Estoy muy ocupada, y mi madre no puede venir hasta el lunes.
Her gün o kadar çok artıyor ki, akşamları artanları verdiğim evsiz kadın bile "Kızım sizin dükkanın başı belada değil mi?" diyor.
Tenemos tantas sobras todos los días que hasta la mujer sin techo a la que se los doy por la noche me dijo, "Nena, tu tienda no va muy bien, ¿ no?"
Bütün ülkeyi ele geçirmeden mutlu olmayacaklar, değil mi?
No estarán felices hasta que sea "Whole country", ¿ que no?
Sınavlarım iyi olduğu için ben 18'ime kadar kaldım tabii sen sınavlara bile giremedin, değil mi?
Yo me quedé hasta los dieciocho porque saqué un montón de sobresalientes, pero tú ni siquiera hiciste el Bachillerato, ¿ verdad?
Şansın yaver gitti mi? Henüz değil.
- ¿ Tuviste suerte hasta ahora?
Karısı ve güzeller güzeli oğlu girecek çünkü, değil mi?
No hasta que venga su mujer con su precioso bebé.
Cee Lo bu evde olduğu sürece bir ünlü değil, bir hasta.
Recuerda, mientras Cee Lo esté en esta casa, no es una celebridad, es un paciente.
Buraya arabayla gelmedin, değil mi?
No manejaste hasta aquí, ¿ verdad?
Kek hayaline katılmak istemiyorsan sorun değil. En azından başka bir hayal bulana kadar bekle.
Mira, está bien si no quieres unirte al sueño de los pasteles, pero por lo menos espera hasta encontrar otro.
Seni hasta eden bu, değil mi?
Esto es lo que lo enferma, ¿ no?
Daha önce onu hiç umursamıyordu değil mi?
No se ha interesado por ella hasta ahora, ¿ verdad?
- Her zamanki halin gibi değil!
Hasta para ser tú.
Hasta Dr. Roman'ın değil mi?
¿ Esta no es paciente de la doctora Roman?
Sen denemeye başlayana kadar da bilemeyeceğiz değil mi?
Bueno, no lo sabremos hasta que empieces a probártelos, ¿ verdad?
Sizin duymayı beklediğiniz haber değil ama küçük bir bilgi parçası bile Phoebe ve Gina'yı bulmamızda bize yardımcı olabilir.
Sé que no son las noticias que esperaban pero hasta la más mínima información podría ayudarnos a hallar a Phoebe y a Gina.
Boston Maratonuna katılacak derecede iyiymiş, ki kolay bir yarış değil.
Hasta calificó para el Maratón de Boston, cosa que no es fácil.
Katliam Word kuzeyde trickles, değil mi?
La noticia de las matanzas que gotean hasta el norte, ¿ verdad?
Bu süreyi aşarsa o zaman sorun teşkil eder daha öncesinde değil.
Si pasa más tiempo, tendremos un problema, pero hasta entonces...
Evet ama bekleyip görüşmeleri de çekelim, değil mi?
Seguiremos hasta que llegue la Reina.
Gerçekten umrumda değil. Ölen heriften parmak izi al, büyük olasılıkla onu kaçıranlar Bustamonté'ler olduğuna göre, onlarla bir bağlantısını bul ve daha fazla bilgi edinene kadar, bunun dışarı sızmadığından emin ol.
Huellas en nuestro tipo muerto, encúentrame alguna conexión con los Bustamont, ya que es probable que lo tengan, y hasta que no sepamos más, asegurate de que se quede en casa.
Öte yandan tam bir otopsi yapmadan kesin ölüm nedenini söylemem mümkün değil.
No seré capaz de hacer una resolución sobre estas teorías... hasta que mi examen posterior esté completo.
Köpekbalığına yanaşıp onu iki kaşının ortasından mı vuruyorlar? Hiç adil değil.
¿ Qué, solo tienen que ir hasta el tiburón y dispararle entre los ojos?
Pazar'a kadar altı kahrolasıca gün var, değil mi?
Esta vida, seis pilas de mierda hasta el domingo, ¿ o no?
- Hasta filan değilsin, değil mi?
- Bueno, no estás enfermo, ¿ verdad?
Şimdiye kadar değil.
¿ Todavía jugar en el rodaje? No hasta ahora.
Diğer şeyler üzerinde çalışabilirim yemek, kıyafet hatta telefon bile imkansız değil ama...
Puedo conseguir cosas... comida, ropa, hasta un teléfono, pero...
Yani, en azından kanun adamıydım ta ki bu adamın vefat eden sevgili babası, hukukçu ordusunu üzerime salıp itibarımla oynun oynayana kadar, öyle değil mi?
O al menos era un oficial de la ley, hasta que el querido padre difunto de este hombre puso un ejército de abogados sobre mí, e hicieron un baile de mi reputación, ¿ cierto?
Beşincisi ise karşıdaki kütüphanede bir heykelin içerisinde saklanmış durumda. Ama memurun mesaisi bitmeden ona ulaşmak pek mümkün değil.
El quinto está en una escultura ahuecada en los terrenos de la biblioteca al otro lado de la calle, y será difícil acceder hasta que el guardia de seguridad salga de trabajar.
Sana çok gelmiş olabilir, ama hasta biri için çok değil.
Para usted, tal vez. No para alguien en dolor.
Sana hatırlatma gereği olmadığından eminim ama en azından olanları bütün hale getirene kadar Danny Desai şu anda akla getirilecek biri değil, o yüzden bu ifadeleri olabildiğince çabuk almalıyız.
Estoy seguro que no tengo que recordártelo, pero Danny Desai no es alguien con quien deberías relacionarte ahora mismo, al menos hasta que podamos reconstruir lo que ocurrió, para lo cual necesitamos tener esa declaraciones lo más rápido posible.
Kazanana kadar asla pes etmeyen tiplerdensiniz, değil mi Bay Northman?
Usted es la clase de sujeto que nunca se rinde hasta lograr lo que quiere ¿ no es así, señor Northman?
Henüz tüm ayrıntılar elimizde değil. Ancak biliyoruz ki Başkan ve First Leydi Başkan'ın konuşma yapacağı Dallas Ticaret Marketi yolu üzerinden şehre gidecekler.
Aún no tenemos todos los detalles pero sabemos que el Presidente y la Primera Dama recorrerán el centro hasta el Dallas Trade Mart donde el Presidente dará un discurso.
Her zaman değil madam. Bayan Bute rahatsızmış. O iyileşene kadar ben geldim.
Dirigirla no, señora, pero la Sra. Bute está enferma, así que yo me haré cargo hasta que ella esté mejor.
Nasıl yaptığınız umurumda değil ama pazar günü biz ayrılıncaya kadar o ata bakılacak.
No me importa cómo lo haga, pero ese caballo será cuidado hasta que nos vayamos el domingo.
- Doktor ve hasta gizliliğini hatırlıyorsun değil mi?
¿ Recuerdas el secreto profesional, verdad?
Numaralar durduğuna göre bana cömertçe ödeme yapmaya devam etmen doğru değil.
Ya que los números se han detenido, no estaría bien que siguiera pagándome tan generosamente como hasta ahora.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]