Itirazım yok Çeviri İspanyolca
355 parallel translation
Varlığına itirazım yok, yeter ki bizim işimizden uzak dursun.
Yo no tengo nada en contra de su permanencia aquí mientras esté alejada de nuestros asuntos.
Bir itirazım yok. Ya senin?
- No me importaría.
Katil bir hırsızın asılmasına itirazım yok.
No tengo nada contra colgar a un ladrón asesino.
Bunu bir itirazım yok Bay Davies.
No discuto ese hecho, Sr. Davies.
Hayır, bir... bir itirazım yok.
No... ninguna objeción.
Bir itirazım yok.
No hay objeción.
Hayır, hiçbir itirazım yok.
No, ninguna.
Peki arkadaşım, kız senindir. Hiçbir itirazım yok.
Es toda tuya.
Eğer Albay Holland, Bay Rice'ın görüşlerini öğrenmek istiyorsa buna bir itirazım yok.
Si el Coronel Holland comparte las opiniones del Sr. Rice, no tengo ninguna objeción.
Paraya bir itirazım yok.
No tengo nada que objetar al dinero.
- O halde itirazım yok.
Entonces no tengo objeciones.
hayır, itirazım yok.
No. No me importa.
Arkadaşıma ne söyleyeceğimi bilmek istemene itirazım yok.
No me opongo a que sepas lo que iba a decirle a mi amiga.
Hararete itirazım yok
No nos importa el calor
Erkeklerin dansına itirazım yok.
No me opongo a que mis hombres bailen.
Tabii kadınların kalçalarıyla düşünmelerine bir itirazım yok.
No tengo nada contra las mujeres que piensan con las caderas.
Ona itirazım yok.
No tengo objeción a la misma.
- Hayır, hiçbir itirazım yok.
- No, ninguna.
O sürüngeni yemeğe götürmene itirazım yok. Ama 6,60 dolar tutmak zorunda mı?
No me importa que lleven a esa asquerosa a comer, pero ¿ por qué tiene que costar 6,60 $?
Tanrı için yemin etmeye itirazım yok.
No tengo inconveniente en jurar ante Dios. No.
Sahnede benimle ilgili şakalar yapılmasına pek bir itirazım yok. Ama, eğer kızlar hakkında küçük düşürücü şakalarsa, durum ciddileşir.
No me importa que se hagan chistes sobre mí en un escenario, pero si se centran demasiado en las chicas, puede ser grave.
Şöyle deki : "Başbakanım, bu kadar hasta ruhlu olmanıza itirazım yok."
Él dijo "Canciller, no me opongo a que sea tan maleducado"
Ağır işe itirazım yok ama bunu insan gibi konuşamaz mıyız?
No me importa trabajar, pero deben tratarme humanamente.
Duruşmaya katılamayacağım ve yargılamanın ben olmadan devam etmesine bir itirazım yok.
No puedo participar en la vista, pero consiento en que el juicio continúe en mi ausencia.
Bir itirazım yok.
No tengo inconveniente.
Evde hiç oda yok, ama ahırda kalmak isteseniz itirazım yok.
No tengo ninguna habitación, pero pueden dormir en el granero.
Söylediklerine itirazım yok.
Hablas sin saber.
Kaçış fikrinin amacı Almanları sınır gerisinde bozup bir başka cephe açmak. Buna itirazım yok.
La idea que tienes de esta fuga es comenzar otro frente para fastidiar a los alemanes detrás de sus líneas.
Evet, buna bir itirazım yok ama ben...
Pudiendo ser así, no quisiera ofender, pero yo...
Kimsenin mutlu ya da neşeli olmasına itirazım yok.
No tengo ninguna objeción para que nadie sea alegre o agradable.
Hayır, hayır, cevaplamaya itirazım yok.
No, no, no me molesta responder.
Buna bir itirazım yok.
No me parece mal.
Sizde ya da oğlunuzda dini anlamda eksiklik olmasına itirazım yok.
Yo no objeto de ningún modo su falta de religión ni la de su hijo.
İtirazım yok...
Está de acuerdo
İtirazımız yok. Bence yapılacak en iyi şey, siz de aynı fikirdeyseniz davayla ilgili gerçekleri gözden geçirmeme izin vermeniz.
Además de eso... que se sepa, nadie más entró a la casa.
İtirazım yok.
No hay inconveniente.
Hayır, tabii ki itirazımız yok.
- No, ninguna.
- İtirazım yok.
Caballeros,
İtirazım yok.
En absoluto.
İtirazımız yok, Hakim Bey.
Su Señoría.
Aslında, itiraz etmeye hakkım yok.
En realidad, no tengo derecho a oponerme.
- İtirazımız yok, değil mi?
- ¿ Qué? - No tenemos objeción.
İtirazım yok. Pekala.
De acuerdo.
Sanırım buna bir itirazın yok.
¿ Tiene alguna objeción contra mí?
Sorumuz ve itirazımız yok.
No tengo preguntas ni objeciones.
Oh. İtirazım yok.
No, no me importa.
İtirazımız yok.
Nosotros no tenemos problema con eso.
İtalya'da kaldığınız sürece sakıncası yok. İtirazım yok.
Mientras se quede en Italia, no veo inconveniente.
- Yüzbaşı Shattuck'açılış konuşmasındaki sinsi taktiğin ön yargı yaratmamasını diliyorum, İtirazımız yok.
Mientras se note la intención del capitán Shattuck... de crear prejuicios, no hay objeciones.
Buna hiç itirazımız yok.
No tenemos objeción. ¿ Cigarrillos?
Bir itirazın mı var? Yok, sen devam et.
Un brindis. ¿ Alguna objeción?
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65