O değil Çeviri İspanyolca
85,079 parallel translation
Kesinlikle o değil.
Ese seguro que no.
Tek şey o değil.
Eso no es lo único.
Mesele o değil, Archie!
¡ Esa no es la cuestión, Archie!
O yerin altındaki şey her ne ise kesinlikle o değil.
Ciertamente no lo hice con lo que sea que esté debajo del piso.
Sırları olan sadece o değil.
No es el único con secretos.
Mesele o değil.
No se trata de eso.
- Geçen seferki konuysa sadece... - Hayır o değil. Bunu posta kutusunda buldum.
- No, es... algo... que he encontrado en el correo.
Mesele o değil.
No es por eso.
O değil. Bunun için çok geç değil.
Sus... que no es demasiado tarde para éste.
Olay o değil.
No es por eso.
Ama mesele o değil.
Eso no es importante.
- Yapma Bette, o kadar fena değil.
Por favor, Bette, no está tan mal.
- Tanrım! - O kadar da yüksek değil. - Altı aydır yan komşularıyız.
Dios. ¿ Qué debería decirle?
Ben o adam değilim değil mi?
Yo no soy ese tipo ¿ verdad?
- O ikisi de değil.
- Esos dos tampoco.
Eğer bu drone'u gerçekten kullanabilseydik, o evinde ailesiyle olurdu, değil mi?
Si pudiéramos utilizar este dron, él estaría en casa con su familia en este momento.
O çürümüş konakta bir balo verecek değil.
No puede hacer un baile en una mansión.
O sandığımız kişi değil.
No es quién pensábamos que era.
O sendin, öyle değil mi?
Fuiste tú, ¿ no?
O iyi değil.
No está bien.
Kızıl saçlı Archie ile beraberdim, evet, ama o Jason Blossom gibi değil.
Estaba con Archie, que tiene el pelo rojo, sí, pero no se parece en nada a Jason Blossom.
O öyle birisi değil. Beni önemsiyor.
Vale, ella no es así, le importo.
Bak, burası LA ya da New York değil, burası Riverdale ve insanlar akıllanmaya başladı ama belediye başkanı seçildiğinde annemin kaç tane nefret mesajı aldığını biliyor musun?
Esto no son Los Ángeles o Nueva York, esto es Riverdale y las mentes de la gente se están abriendo, ¿ pero tienes idea de cuántas cartas de odio recibió mi madre cuando fue elegida alcaldesa?
♪ Hiç aklında kalmaz, çünkü o gerçekten umurumda değil! ♪ ♪ Onun hakkında ne düşünüyorsun, neyi düşünüyorsun ♪
* Ella no hace caso porque no le importa * * lo que piensas de ella, sobre ella *
Tamam, ismi her neyse ne ama katil değil o.
Vale, sea cual sea su nombre, ella no es una asesina.
O bir randevu değil miydi?
¿ Eso no fue una cita?
O kadar kolay değil...
No es tan fácil...
O hapsedildi, değil mi?
Está encarcelado, ¿ verdad?
O deli değil...
No está loca.
O kadar uzakta değil.
No llegó tan lejos.
O suçlu değil.
No es culpable.
Orası o kadar da kötü bir yer değil.
No es un lugar inaceptable.
Bir dakika, dans da o gece değil mi?
Espera, ¿ no es la noche del baile?
Sadece bir ya da ikimiz tesisat şirketi olarak gidebiliyor, değil mi?
Solo uno o dos de nosotros puede ir como la empresa de aires acondicionados.
O kadar da kötü değil.
No está tan mal.
O sana değil.
No, eso no es pa ti.
O... Kaderimizde birlikte olmak var, değil mi Norman?
Se supone que tenemos que estar juntos, ¿ verdad, Norman?
Ne, romantik değil mi ya da...
Qué, ¿ no es romántica o...
Bence o gerçek dünyada yaşamaya hazır değil.
Que yo... No creo que esté listo para volver vivir en el mundo real.
İnsanlar katılımın değerini görüyorlar, değil mi?
La gente está viendo el valor de participar, ¿ o no?
O şekilde değil.
- No es así.
O şehre otostop yaparak geri döndüğünü söylemişti değil mi?
Dijo que iba a hacer dedo para volver a la ciudad, ¿ no?
O müzik değil, doğru mu? Tabi çok gürültülü,
Por supuesto, es demasiado fuerte, pero son las palabras las que objeto.
- Kelimlerde nasıl bir hata var? - Onun şarkılarında her dakikada.. .. harf harf söyleyeyim, S.E.K.S. var değil mi?
- Bueno, si quiere que lo deletree, ese disco que sacaron ahora, es sobre S-E-X-O, ¿ no?
O kadar da kötü değil.Nick'in şarkı sözlerini James Joyce ve Oscar Wilde'la karşılaştıyorlar.
Están comparando las letras de Nick con James Joyce y Oscar Wilde. - ¿ Quién hace eso? - Los críticos.
- O burada ne almış? - Benim verdiklerimden değil.
- Entonces, ¿ qué tomó aquí?
- O ölmüştü, değil mi?
- Está muerto, ¿ no? - Suicidio.
O benim kanım değil.
No es mi sangre.
Tam olarak değil, pencereden aşağı düştüler, o yüzden öldüğünü düşündüm.
No exactamente, cayeron por la ventana. Así que supongo que sí.
Değil. Hastalık mı?
No. ¿ O sí?
Ama bunun farkında değil o kadar.
Pero todavía no lo sabe.
o değildi 47
o değil mi 26
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
o değil mi 26
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66