Serbest bırakın Çeviri İspanyolca
1,846 parallel translation
Okları serbest bırakın!
¡ Lancen esas flechas!
Bu adamı, serbest bırakın. - Serbest bırakmak mı?
Déjenlo libre.
Beni derhal serbest bırakın.
Dejad que me vaya.
Bu uzay tozlarını alın ve zihninizi serbest bırakın!
¡ Usemos los polvos espaciales limpiemos nuestras mentes!
Onu biraz serbest bırakın?
solo hazlo despacio con el, huh?
- O halde beni cezalandırın Ama çocuğu serbest bırakın.
Entonces castígame a mí, pero perdona al niño.
John Lilburne'u serbest bırakın.
Dejad en libertad a John Lilburne.
Tüm siyasal suçluları ve Aung San Suu Kyi'ı serbest bırakın!
¡ Liberen a todos los prisioneros políticos y también a Aung San Suu Kyi!
- Aung San Suu Kyi'ı serbest bırakın!
- Liberen a Aung San Suu Kyi.
- Aung San Suu Kyi'ı serbest bırakın!
- ¡ Liberen a Aung San Suu Kyi!
Haydi bugün hiç kimse gözyaşlarını tutmasın, serbest bırakın onları.
Hoy, dejen que todos aquí traigan lágrimas de casa.
Serbest bırakın.
Libérelo.
Asker 9'u serbest bırakın.
Liberen al SGM nueve.
Asker 7 ve 8'i serbest bırakın.
Liberen a los SGM 7 y 8.
zihninizi serbest bırakın.
Mantenga la mente serena
Onları serbest bırakın!
¡ Libérenlos!
Konuşmaya hazır olduğunuz zaman serbest bırakılacaksınız.
Tan pronto como esté preparada para hablar, será liberada.
Yargıç David Russell'ın verdiği bir mahkeme kararıyla onun kefaletle serbest bırakıldığını öğrendiğimizde donakaldık.
Cuando supimos que salió bajo fianza por una orden del juez David Russell, estábamos anonadados.
Ollie Barnes'ın kefaletle serbest bırakıldığını duydum.
Oi que Ollie Barnes salio bajo fianza.
Sana serbest bırakıldığını söylemiştim.
¿ Lo ve? Le dije que fue puesto en libertad.
Savcı serbest bırakılmasını emretti.
El fiscal ordenó ponerlo en libertad.
Young-min'i serbest bırak ve adamlarını geri çağır.
Libere a Young-min en este instante, y traiga a sus hombres de vuelta.
- Simone'un serbest bırakılışını.
- ¿ Qué celebras? - La liberación de Simone.
Ve serbest bırakılan küçük olmadan onun yasal temsilcisi olamıyorum, ve serbest bırakılan küçük olabilmem için babamın bazı evrakları imzalaması gerekiyor ama maalesef o şu anda Irak'ta ve faks başında da oturmuyor bu yüzden ona herhangi bir şey imzalatamam.
Y no puedo ser su tutor legar si no me convierto en un menor emancipado. Y para convertirme debo hacer firmar a mi padre la carta, pero lamentablemente ahora mi padre está en Iraq, y no hay a disposición un fax, así que no puedo hacerle firmar nada.
Ve Bayan Mathilda'nın babası hapisten serbest bırakıldı.
Y el Padre de Lady Mathilda fue liberado de la cárcel.
Yani Greg'i serbest bırakıyorsun ve bahse girerim bu sefer bundan sıyrılamazsın.
Por lo que se lo voy a dar a Greg, y apuesto incluso que no puedes salir de esta.
Beni serbest bırak ve arkadaşıma seni bırakmasını söyleyeyim.
Libérame y le diré que te deje ir.
Bay Winters, Charles'in serbest bırakılmasını sağlayacağım.
Sr. Winters, haré que Charles sea liberado.
Bay Lee'nin avukatı Wan'ın serbest bırakılması için mahkeme emir çıkartmış.
El abogado de Lee consiguió una orden judicial para la liberación de Wan. Que oportuno.
Ne zaman serbest bırakılacaklarını merak ediyorlar.
Se preguntan cuando podrán ser liberados.
Yani, bütün üssü koruyan silahlı Wraith'leri geçip, her nerede tutuluyorlarsa Lorne ve takımını serbest bırakıp şu anda biz konuşurken muhtemelen parçalanmakta olan Jumper'a dönmeye çalışırken başına ne geldiğini bilmediğim Ronon'ı da kurtarmaya çalışmalıyız.
Es decir, pasar por todos los Espectros armados que vigilan la instalación y liberar a Lorne y a su equipo de donde estén retenidos regresar al Saltador que probablemente está siendo desmontado mientras hablamos y por supuesto tenemos que rescatar Ronon quien no sé si lo has notado o no, no es exactamente él mismo.
Eğer FBI ajanının adını verirsen bir çocuğu serbest bırakırım.
Liberaré a un niño si me dicen la identidad del Agente del FBI.
- Truva atını serbest bırakıyorum.
- Liberando el Caballo de Troya.
İnsanlar ıssız yerlerde kaçırılıp birkaç gün tutulduktan sonra, serbest bırakılmaları için hesaplarını boşaltmaya zorlanırlar.
Agarran a gente de la calle y las retienen por un par de días. Los fuerzan a vaciar sus cuentas bancarias antes de soltarlos.
Yardımınızı istiyoruz. Bize yardım ettikten bir müddet sonra, serbest bırakılacaksınız. Bunlarla birlikte.
Después que nos hayas ayudado al cabo de un rato, seras liberado... con esto.
Yo, Yüzbaşı Preston, daha şimdi, New Englandlılardan oluşan bir jüri tarafından serbest bırakıldığınızı unutuyorsunuz.
Usted olvida, Capitán Preston... que ha sido absuelto por un jurado de hombres de la Nueva Inglaterra.
Serbest bırakılmanızın kuralı buydu.
Fue una de las condiciones para tu alta.
Ayda bir kontrol edilmen gerekiyor. Serbest bırakılmanın kuralı buydu.
Tienes que reportarte una vez al mes fue una de las condiciones para darte de alta.
O'nu da bombaların yerini tam olarak öğrendiğimizde serbest bırakırız.
Solo le soltaremos cuando sepamos... la localización exacta de las bombas.
Seni serbest bırakıyorum ; ama fazlasını bekleme.
Te libero yo, pero no puedo hacer más.
Serbest bırakın.
Libérenlo.
Negaton duygularını serbest bırak.
Liberen sus negatrones.
Hükümlü serbest bırakılsın.
La prisionera queda en libertad.
Kocam John Lilburne'ün serbest bırakılmasını talep ediyorum!
¡ Demando la liberación de de mi marido, John Lilburne!
Benimle birlikte olacaksın. Tatmin olursam seni serbest bırakırım.
Usted me hace el amor... y se quedo satisfecha, lo dejo ir.
Hareketsizlik baskısını serbest bırak.
Desenganche amortiguador inercial.
Ve aslında şimdi sadece diyetinizi organik beslenmeye çevirirseniz, bütün zehiri serbest bırakırsın, dolaşım sistemine ve böbreklere geçer ve böbreklere onu atması için yardım etmezsen yeni hasarlara yol açabilirsin.
Y de hecho, si usted acaba de cambiar su dieta hasta el punto de sólo comer orgánico que está en libertad a todos estos venenos, que entrará en el torrente sanguíneo y el hígado, ya menos que usted puede ayudar a su hígado para deshacerse de él, que puede causar una nueva lesión.
Yakında serbest bırakılırsın, bu kadar endişelenme.
Serás liberada pronto, no te preocupes demasiado.
Seni serbest bırakıyorum. Mutlu olmadın mı?
Te liberé. ¿ No estás feliz?
Şu anın senin için çok zor olduğunu biliyorum, ama bil ki bir şeyi sevdiğin zaman, onu serbest bırakırsın ve eğer senin olacaksa, sadece...
Sé que esto es muy difícil para ti, pero quiero que sepas que, cuando amas algo, debes dejarlo libre, y si debe ser tuyo, entonces...
Seni serbest bırakıyorum. Simdi de benim olacaksın.
Te liberé y ahora te haré mía.
bırakın 390
bırakın beni 769
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırakın geçeyim 78
bırakın gitsin 138
bırakın geçsin 44
bırakın onları 26
bırakın onu 283
bırakın geçelim 23
bırakın beni 769
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırakın geçeyim 78
bırakın gitsin 138
bırakın geçsin 44
bırakın onları 26
bırakın onu 283
bırakın geçelim 23