Bırakın onları Çeviri İspanyolca
866 parallel translation
Yalnız bırakın onları.
Déjenlas tranquilas.
Silahları bırakın. Bırakın onları!
Tiren las armas.
Bırakın onları.
- Dejadles libres.
- Bırakın onları.
Está lleno de ropa.
- Bırakın onları. - Emredersiniz, edendim.
Pongan en libertad a esta gente
Ve büyük gün geldiğinde tüm kralları ve onların bakanları ile generallerini toplayıp, donları giyinik orta yere bırakırsın ve adamları ile birlikte savaşmalarına izin verirsin.
Y el gran día... deberíamos tomar a todos los reyes, sus gabinetes y generales... ponerlos en el centro, en ropa interior... y dejar que peleen con garrotes.
Yapraklara bakarak iz sürmeyi ve yolunu kaybetmemek için ağaçlara nasıl işaret bırakılacağını da onlar öğretti. Ve tipi esanasında dondurucu esen fırtınadan korunabilmek için karın içinen nasıl gömülmem gerektiğini de onlardan öğrendim.
Me enseñaron a seguir un rastro mirando las hojas... cómo marcar los árboles para no perderte en el bosque... y cómo enterrarte en la nieve para no congelarte en las tormentas.
Onları yalnız bırakın.
Déjelos solos.
- Rüzgar çıkar çıkmaz onları bırakın.
- Suéltalas cuando sople el viento.
Onları bırakın.
Déjales.
Beni kendi başıma bırakıyorlar. Onların bana ihtiyacı yok, benim onlara ihtiyacım yok.
No me necesitan y yo no los necesito.
Lütfen onları bırakın.
Por favor, dejen que se vayan.
Pekala, onbaşı, onları serbest bırakın.
Está bien, déjelos libres.
- Onları bırakın
- ¡ Janie!
Siz ürünleri satarsınız, onları satın alma işini bana bırakın.
Dedíquese a vender y déjeme comprar a mí.
Bill, eğer onları birbirine bırakırsan başarısız olmazsın.
Bill, debe conseguir juntarlos.
Onları rahat bırakın.
Dejadles.
Onları yemeyi bırak ; daha uzun yaşarsın.
No las coma y vivirá más tiempo.
Fakat onlar yaptığınız yüzünden onu öldürecekler! - Bırak açıklayayım.
¡ Pero le matarán por lo que usted hizo!
Boş ver, bırak yüz onların olsun.
Que se queden con su rostro.
Eğer işler yolunda gitmezse, onların peşini bırakırım.
Si las cosas funcionan, estoy a su disposición.
Serbest bırakılmadan önce kalıpların bir raslantı sonucu bulunacağından korkmuş ve bunun sonucu olarak da onların yerini suç ortaklarına olabildiğince çabuk bildirmek istemiş olabilir.
Quizás tema que descubran las planchas... antes de ser liberado. De ahí su ansiedad por revelárselo a sus cómplices lo antes posible.
Onları rahat bırakın!
¡ No les moleste!
Onları tutmaları için bir birlik bırakın. Ben de Bay York'a bunu söylüyordum.
¿ Les dejará aquí con un escuadrón para vigilarles?
Ama onların işine geldiğinde kanunlar önemsizleşiyor bizi serbest bırakıyorlar!
Pero cuando les conviene, la ley no importa y nos dejan libres.
- Onları bırakın, ben ödeyeceğim.
- Déjelo.
Bırakın onlar ölsün ülkeleri için, siz kendinizinki için yaşayın.
Dejen que el otro tipo muera por su país. Ustedes vivirán por el suyo.
İhtiyacın olandan fazlası var, onları bırak.
Un apóstol no tiene capa ni zapatos, tienes demasiado. ¿ Se lo damos a los pobres? Sí, todo para los pobres.
- Bırak onları. Onların bu olayla bir alakası yok ve benimle de ilgili elinde hiçbir şey yok.
Ellos no tienen nada que ver en esto.
Onları biraz rahat bırakın. - Siz William Gilvray olmalısınız.
¿ Es usted, William Gilvary?
Onları tutuklayın, 48 saat gözaltında tutun ve sonra da bırakın.
Deténganlos, reténganlos 48 horas y luego suéltenlos.
Ne hayat ama. Katilleri yakalamak için her şeyini riske atarsın ve jüri onları serbest bırakır. Böylece geri dönebilir ve seni vurabilirler.
Sin duda un gran vida : arriesgando la piel para capturar asesinos... y luego un jurado los suelta para que vengan y le maten a uno.
Bırak onlar yapsın dağ tırmanışını.
Que suban ellos a la montaña.
Lütfen onları bırakın yoksa açlıktan ölürüz!
¡ Samurai, sin mi marido no podremos sobrevivir!
Onları şuraya bırakın.
Dejad eso.
Onları özgür bırak. O güzel omuzlarının üzerine dökülsünler.
Cómo unos rápidos sobre tus preciosos hombros.
Onları geri götürün. Bırakın onu.
Vuelvan a meter eso.
Bırak antikaları onların olsun.
Déjalos que se queden con sus curiosidades.
Bırak onlar sabaha kalsın Ellen.
Deja esas para mañana, Ellen.
Onları masaya bırakın.
Oh. Ponlos encima de la mesa.
- Onların çocuklarını eleştirmeyi bırak.
- En vez de meterte con los suyos.
Bırak onların olsun.
Todo para ellos.
Bakın beyler, onlar beni bırakıp gitti.
Señores, me abandonaron.
Onları bırakın!
¡ Suéltenlas!
Bırak, tüm o hayatın tadını çıkaran zengin piçlerini, kahraman olsunlar. Bırak onları ayrıcalıklarının karşılıklarını ödesinler.
Deja que esos ricos sean héroes y paguen sus privilegios.
Oğlum insanların gitmesine izin verir, onları serbest bırakırdı çünkü ona karşı tavırları yeterince...
Mi hijo descartaba a aquéllos cuya actitud hacia él no era...
- Onlar için de mi ödeyeceksin? - Siz bana bırakın.
- Deje que me ocupe yo
- Ofiste gizlice onlara veriyorum. Onlar da paspasın altına bırakıyorlar.
Se la doy en la oficina y me la dejan bajo el felpudo.
Onları yalnız bırakın.
Déjalas.
Onları yenerseniz, büyük döner kayayı kapatıp onları arkanızda bırakın.
Si llegan antes que ellos y cierran la gran roca movediza... quizá una piedra logre mantenerla cerrada.
Onların başı olmasını bırak mafyanın içinde olduğunu bile kanıtlayamadılar.
No pudieron probar que era miembro de la Mafia y menos aún que era uno de los jefes.
onları 229
onların 83
onları seviyorum 37
onları istemiyorum 21
onları tanımıyorum 26
onları gördüm 114
onları buraya getir 21
onları göremiyorum 34
onları öldüreceğim 28
onları görüyorum 24
onların 83
onları seviyorum 37
onları istemiyorum 21
onları tanımıyorum 26
onları gördüm 114
onları buraya getir 21
onları göremiyorum 34
onları öldüreceğim 28
onları görüyorum 24
onları tanıyorum 29
onları takip et 20
onları yakaladım 20
onları bırak 18
onları duydum 18
onları rahat bırak 26
onları bana ver 22
onları canlı istiyorum 17
onları buldum 52
onları yakalayacağız 19
onları takip et 20
onları yakaladım 20
onları bırak 18
onları duydum 18
onları rahat bırak 26
onları bana ver 22
onları canlı istiyorum 17
onları buldum 52
onları yakalayacağız 19