Yerine Çeviri İspanyolca
56,295 parallel translation
- Sırf şey yerine...
- Solo una causa en lugar de...
- Ne yerine?
- ¿ En lugar de qué?
Bir hayat yerine mi?
¿ En lugar de una vida?
Fakat bir ateist olarak, edilen duadan ziyade hayır işlerinin gerekliliğine inanıyorum. Kiliseler yerine hastaneler inşa edilmeli.
Pero, como atea, creo que se debe hacer una buena acción en lugar de rezar, construir un hospital en lugar de una iglesia.
Onun küçük arzusunu yerine getiremezsem o zaman nasıl bir anne olurum?
Si no puedo cumplir un deseo tan pequeño de su... ¿ Cómo puedo madre?
Arzunu yerine getirmek için sözü veriyorum..
Te doy mi palabra.
Yanınızda durma hakkı bile olmayan bir köle için siz beni babanız yerine koyuyorsunuz..
Para un esclavo que no tiene derecho a pararse cerca de ti... Me has elevado a la posición de padre.
Savaşçının görevi, insanların isteklerini yerine getirmektir derler.
Se dice que el deber de un Guerrero es cumplir los deseos de la gente.
Dileğini kral olarak yerine getirmek için hata mı yaptın?
¿ Elegiste la manera incorrecta de actuar como rey para hacer realidad su deseo?
Kraliçe Ana olarak görevini yerine getir.
Libere su deber como la Reina Madre.
Keşke o dileği yerine getirebilsem.
Ojalá se cumpliera ese deseo.
Şayet insanlar bizi ben adamların yerine eşleriyle oturduğumda daha iyi anlayacaksa eğer dünya onlara böyle daha mantıklı gelecek ve bu sayede otoriten artacaksa hatta rahatsız edici olsa bile seninle anlaşma yapmak istiyorum.
Si en las calles nos entienden mejor si me siento entre las esposas de tus hombres en vez de entre tus hombres, si el mundo tiene más sentido para ellos de ese modo y tu autoridad crece por eso, por incómodo que sea, entonces es un arreglo que estoy dispuesta a aceptar.
Bir arkadaşım olarak, ortak girişimimizin mevcut krizi atlatması hususunda kendi payını yerine getirmeye istekli olursun sanıyordum.
Como amiga mía, yo pensaba que estarías ansiosa por cumplir con tu cometido para que nuestra empresa común sobreviva a la crisis actual.
LA kızlarının peşine takılmak yerine işini yapıyor olsaydın, bu kadar kötü olmazdı.
Si hubieras hecho tu trabajo... en lugar de mirar todos los traseros de Los Ángeles... la situación sería otra.
Eğer bu yolculuk kendi planlarınızı engellediyse üzgünüm ama umutsuzca tıbbi yardım bekleyen vatandaşlarınızı düşünecek olursak kendinizinkiler, yerine onların ihtiyaçlarını düşünebilirsiniz.
Lamento que este viaje interfiera con sus grandes planes personales, pero considerando que sus compatriotas requieren ayuda médica urgente, debería pensar en sus necesidades y no en las suyas.
Peki ya Russkie'nin yerine o öldürüldüyse?
¿ Y si hubiera muerto el ruso en su lugar?
Aptal oyuna gitmek yerine partiye gitmeyi tercih ederim.
Prefiero ir a fiesta antes que ese estúpido espectáculo.
- Ne? Ne yani, asıl suçlunun yerine o mu gitmeli sana göre?
¿ Así que ella se tiene que ir en vez de ese pequeño delincuente?
Artık seninle yaşadığına göre ebeveyn olarak sorumluklarını yerine getirmen...
Asumes la obligación de educar, que es lo que supongo no has estado...
İkimiz de uyumak yerine konuştuğumuz için uykusuzuz.
Los dos vivimos con sueño... porque nos pasamos la noche hablando.
İlkbaharın geldiğinde, ilk cemre düştüğünde bu kadın yumurtaların yerine hediyeler versin diye.
Para que ella intercambiara por regalos a la primera señal de la Primavera en su nombre.
Bir mirasa şekil vermeye yardım edeceksin Sadece kopyalamak yerine.
Tú vas a ayudarme a crear un legado en vez de limitarte a transcribirlo.
Görüyorsun, "Da fuck" yerine Neden bana "Afedersiniz" mi demiyorsunuz
En vez de : "¿ Qué mierda dices?" puedes decir : "¿ Disculpa?".
Dolayısıyla aptal biriyle karşı karşıya kalırsanız, Kendilerini aptallıklarından haberdar etmek yerine, Onlara sadece aptal, aptal bir çocuk gibi davranmak en iyisidir
Así que, cuando te enfrentes a un idiota en vez de hacerle ver su idiotez lo mejor es tratarlo como a un niño estúpido que no sabe nada de nada.
Panzanella alacağım. Zeytin yerine kapari. Kırmızı yerine beyaz soğan.
Yo tomaré la panzanella, con alcaparras en vez de aceitunas con cebolla blanca en vez de roja.
Elbette uzlaşmak demek oluyor İki insan birinin yerine perişan oluyor.
Tener que ceder provoca que dos personas se sientan miserables, en vez de una.
Brinn bana ilacı attığını söyledi, yerine İbuprofen verdi.
Brinn me dijo que lanzó de su medicamento, reemplazó con ibuprofeno.
Bir hayvan kaçtığında, bir daha asla yerli yerine gitmez.
Una vez que un animal se escapa, nunca irá interno otra vez.
İşimiz bittiğinde içkinin yerine şişelere su doldurduk.
Llené las botellas de licor con agua... ¿ Me dejas terminar?
Yerine göre daha bilgili bile olabiliriz, terör olayları da bizde çünkü. Neyse orası başka hikâye.
A veces podríamos saber más que ustedes, porque estamos tratando con una mierda de terroristas, así que...
Son zamanlarda çok baskı altındaydı ve anlayışlı olmak yerine Canavarı onun üzerine saldım.
Estuvo bajo tanta presión y en vez de ser comprensivo fui toda una bestia con ella.
Görünen o ki, başladım saçmalamaya, Havlamak yerine başlasın konuşmaya!
Aunque parezca absurdo, convierte su ladrido en palabras.
Yani, birbirimizle dalaşmak yerine el ele tutuşup dolaşabilecek miyiz?
¿ Podemos tomarnos de las manos en vez de golpearnos?
O sıçtığımın yerine ulaşmak için.
Nada más por llegar allá.
Yerine yerleş.
Pónganse cómodos.
Çoğu erkek gibi başka taraflarını tutmak yerine mi?
¿ En lugar de otras zonas como otros chicos?
Bir yerine bir şey olmasın.
No querrás lastimarte.
Herkes yerine otursun.
Muy bien, todos, acomódense.
Gerçekçi bir insanım, bu yüzden onun yerine her gün ailece kahvaltı etmemizi teklif ediyorum.
No soy menos que una realista así que propongo que desayunemos juntos cada día.
Bayan Antilly başka bir bölgeye taşınınca yerine Bay Porter gelmişti ama sonradan bunun bir talihsizlik olduğu anlaşıldı.
El señor Porter reemplazaba a la señora Antilly, quien se fue a la escuela de otro distrito. Resultó ser algo muy desafortunado.
- Karen'ın yerine bakıyorum.
- Cubro a Karen.
Hannah, yerine otur lütfen.
Hannah, te necesito en tu silla.
Onun yerine ben vururum.
Dispararé en su lugar.
Onun yerine gelen geçici eleman ise iyiydi, hoştu ama fazla normaldi.
Su sustituto era bastante agradable, pero demasiado normal.
Öğretmenler bunu yazan çocuğa yardım etmek yerine bu şiiri sınıfta tartışmışlar.
Los profesores analizaron este poema en clase en vez de ayudar a la chica que lo escribió.
Olay yerine varan ilk kişiydim.
Fui el primero en llegar ahí.
Olay yerine varan ilk kişiydim ve onu ben buldum.
Fui el que llegó primero al accidente y lo encontré.
Kendini öldürmek yerine yapılan bir şey.
Es lo que haces en vez de suicidarte.
İflasını ve hapsedilmesini isteyin. Yerine yeni bir vali atanmasını sağlayın. Anlaşmaya uyacak birini.
Forzar su quiebra y su reclusión, y sustituirle por un nuevo gobernador que honre esos términos.
Taahhüdümüzü yerine getirdik.
Hemos cumplido con nuestras obligaciones.
Kaybettiğinin yerine koyarsın ayrıca.
Y para remplazar al que perdiste.