English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Ç ] / Çok sık değil

Çok sık değil Çeviri İspanyolca

745 parallel translation
Çok sık değil. Haftada bir kere.
Una vez a Ia semana, más o menos.
Çok sık değil, tabii ki.
No con frecuencia, por supuesto.
Çok sık değil.
No muy a menudo
- Çok sık değil.
- No, no a menudo.
Merak etme, çok sık değil.
No te preocupes, no muy a menudo.
Vay canına, çok şık değil mi?
Oye, esto es elegante, ¿ verdad?
Alabama'da fildişleri çok sıkı değil, fakat bu pek önemli değil.
Por supuesto, en Alabama, hay "colmilleros". Pero eso es muy "irrelefante" con respecto a lo que decía.
- Aslında bünyesi çok güçlüdür, ama denize alışık değil. - Anlıyorum.
¿ Le traigo alguna cosita de comer?
- Çok şık değil mi?
- ¿ Verdad que es bonito?
Çok can sıkıcı, değil mi hayatım?
Es un aburrimiento, ¿ verdad, cielo?
Arada sırada 0'a gelmesi sıkıntı değil ama beş kere üst üste gelmesi çok ciddi bir olaydı!
cinco veces seguidas... resulta muy singular.
Ayıcık çok sıcak bir keçi, değil mi?
Osa es una cabra muy cálida, ¿ verdad?
Ayıcık çok sıcak bir keçi, değil mi?
Debí imaginarlo. Osa es una cabra muy cálida, ¿ verdad?
Adi tüfekler, onlar iyi değil. Çok sık tutukluk yaparlar.
Un mosquete barato.
Onu çok sık izliyorsun, değil mi?
La ves muy seguido, ¿ no?
Çok şık değil ama sizi sıcak tutacaktır.
No es muy elegante pero al menos la protegerá.
Ama yine de çok şık durmuşlar, değil mi?
Pero son muy inteligentes, ¿ no te parece?
Normal bir zamanda, normal bir şekilde tanışmış olsaydık hangi okula gittiğimizden bahseder olacaktık. Çok daha ilerideyiz, değil mi?
Si nos hubiéramos conocido bajo circunstancias normales, de la manera usual, estaríamos ahora hablando de los colegios a los que hemos ido.
- Çok alışılmadık bir durum değil mi evlat?
- Pero esto es muy raro, muchacho.
Kış çok uzun değil mi?
El invierno es muy largo, ¿ verdad?
Kendimizi çok sağlam bir sıkışıklığa soktuk, değil mi Lawson?
Estamos en un condenado aprieto, Lawson.
Çok eli sıkı bir şekilde oyun oynadığımızı düşünüyor, değil mi Cheril?
Dice que jugamos fatal, ¿ verdad?
Hiç komik değil. Daha 17 yaşında ve çok şımarık.
Sólo es una malcriada de 17 años.
Bir şehri oluşturmak için çok ışık gerekiyor, değil mi?
Son necesarias muchas luces para iluminar una ciudad, ¿ no crees?
- Ve çok sıkıcı değil mi?
- ¿ Tan aburridos son?
Kulağa çok karışık geliyor, değil mi?
Suena bastante confuso, ¿ verdad?
Sırf babam bu konuda çok hevesli değil diye milyon dolarlık bir işi boş ve geçici bir heves için çöpe atmayacaksın.
Solo porque papá no pone todo en tus manos no vas a tirar tontamente un millón de dólares por un capricho inútil.
Aslında çok karışık bir konu değil.
El argumento es muy sencillo.
En iyi siyah giysimi düşündüm. Ama hâlâ Whittaker'lar için çok şık değil.
Pensé que lo mejor sería de negro,... pero hay que vestirse bien para los Whitaker.
- Çok sıkıcılar, değil mi? - Hiç olmazsa yerini bilirsin.
- Bueno, al menos conoces tu posición.
- Biliyorum, üstüme vazife değil ama Amy'yle çok sık görüşüyorsun, değil mi?
- Sé que no es de mi incumbencia pero has estado viendo mucho a Amy, ¿ no?
Bu saygısızlık değil, sana çok saygı duyuyorum!
Si soy insolente es porque tú me importas.
- Çok sıkıcı değil mi?
- ¿ Es aburrido?
Şey, yani sanırım bunu çok sık yapıyorsun, değil mi?
Bien, quiero decir... que supongo haces a menudo este género de cosas, ¿ no?
Sabahtan beri buramda bir sancı var. Karıma da söyledim. "Çok sıkı çalışıyorsun" dedi, yalan da değil.
Podríamos haber sacado más, pero era todo lo que tenia en casa y hemos preferido marcharnos.
Bence bu çok şık, değil mi?
Me parece lindo, ¿ no creen?
Şu marul işinde çok sıkı çalışıyorsun, değil mi Cal?
Cal?
Eh, orası sıkıcı değil, ve kıyıya çok daha yakın.
No es tan aburrido y está veinte días más cerca de la costa.
Onlara sıkıcı sarılmak, çok geç olmadan onları yaşamak zorundasın, değil mi?
Basta con retenerlos, vivirlos antes de que sea demasiado tarde.
Billie'nin sabahlığını denemek ve kapıya çıkmak gibi bir hata yapmış. Çok yazık değil mi?
Cometió el error de ponerse la bata de Billie... justo delante de la puerta de Billie.
Sen ve ben birlikte çok sıkıntı yaşadık, değil mi?
Hemos pasado mucho juntas, ¿ verdad?
Çok karışık bir durum, değil mi?
¡ Qué complicado es esto!
Bu çok sık duyulan bir kelime olmaya başladı, değil mi? "Bugünlerde".
Se convierte en un tópico ¿ verdad? "En estos días".
Bu savaş sizin için çok can sıkıcı olmalı, değil mi, Bay Holden?
señor Holden?
Demek istediğim, ne yazık ki, Bay Bookman... Belli bir meslekte başarılı olmayı yarım kalmış önemli bir iş olarak saymak... Sizin için çok önemli, değil mi?
Bueno, lo que quiero decir es que desafortunadamente, Sr. Bookman,... una habilidad para... tener éxito en una empresa profesional dada, difícilmente es de mayor... significa mucho para usted ¿ verdad?
Burada sen de benim gibi çok sıkılıyorsun, değil mi?
Aún no eres amigo mío, ¿ verdad?
Yani teklifiniz sadece can sıkıcı değil, daha çok bir hakaret sayılır.
Su proposición no es solo ridícula, es un insulto.
Başka birinde varsa, bu çok sıkıcı değil mi?
- Yo no tengo. ¡ Es indignante!
- Çok sıkıcısın, değil mi?
- Usted es un joven fastidioso, ¿ No?
İnanır mısınız bilmem ama, o far, daha bu sabah garajdan çıkarken kırıldı. - Evet. Çok kolay kırılıyorlar, değil mi?
Sabe, puede o no creerlo, pero estropeé el farol de enfrente esta mañana cuando salí del establo.
Görünüşe göre, 10 değil de, 12 kadro varmış. Bu yüzden artık daha çok şansım var.
Que me han dicho que hay 12 plazas, no 10... así que tengo aún más posibilidades.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]