English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Ö ] / Öldügü

Öldügü Çeviri İspanyolca

5,704 parallel translation
Yalnız avukatın buraya geldiğinde, tam da karının öldüğü gün, ödemeli telefondan Blunt'ı aradığını bildiğimizi söyle.
Asegúrate de decirle a tu abogado cuando llegue que... sabemos que llamaste a Blunt desde el teléfono público... el mismo día en el que tu mujer fue asesinada.
Ve Joni'nin Tavernası'ndan çıkıp iki saat ortadan kaybolduğunu, - bunun karının öldüğü saatte olduğunu.
Y las dos horas que desapareciste del Joni's Tavern... durante las cuales tu esposa fue asesinada.
Blunt'ı aradım, Cindy'nin ö-ö-öldüğü sabahtı.
Llamé a Blunt... la mañana del día que asesinaron a Cindy.
Görünüşe göre iki Kiera'da diğerinin öldüğü zaman zaman video gönderiyorlardı.
Parce que las dos Kiera estaban enviando video en el momento en que la otra fue asesinada.
Baban öldüğü gece iki içki içmişti.
Tu padre había bebido dos copas de más la noche en la que murió.
Öldüğü gece çok kızgındı.
La noche que murió, estaba tan enfadado.
Gerçekten öldüğü yüzüme tokat gibi çarptı.
Me afecta mucho saber que de verdad está muerto.
Tüm şu "Öldüğü zaman nasıl hissettin?" şeyini geçebilir miyiz acaba?
¿ Podemos saltearnos la parte de "qué sentiste cuando murió"?
Öldüğü güne kadar bilmeyecek.
No sabrá hasta el día en que muera.
Şimdi öldüğü için de senin almanı istiyor.
Y ahora que está muriendo, quiere que tú lo tengas.
Öldüğü zaman da ağlayacak.
Así que cuando muera, llorará.
Tek bildiğim, altı adamımın öldüğü ve çok değerli Dünya Cumhuriyeti ekipmanları çalındı. Onları hemen bulmalıyız!
Todo lo que sé es de seis de mis hombres están muertos, y valiosa E-Rep equipo ha sido robado, y necesita ser encontrado ahora!
Çavuş August Crown ise haftalık maaşının yarısıyla annesinin kirasını ödüyordu ve annelerinin Ridgeback'te öldüğü üç kuzeni vardı.
Sargento agosto Corona envió medio su casa paga semanal a su madre y tres sobrinos cuyos mamá murió a Ridgeback.
Larry'yle konuşuyordum az önce ve adamın öldüğü falan yok.
Hablé con Larry, y él no está muriendo.
- Plasentanın gelişimi ilk üç ayda en çok enerji harcanan dönemdir. Bundan kaynaklanabilir. Ya da en iyi arkadaşlarımdan biri öldüğü için olabilir.
- Bueno, el desarrollo de la placenta es una de las partes más intensas del primer trimestre energéticamente...
Sean Walker'ın öldüğü gece nerede olduğumla ilgili yeminli ifade imzaladım.
Tenía que firmar una declaración jurada sobre dónde estuve la noche en la que Sean Walker murió.
Logan bugün yarışmaya gelmediğinde, ne düşüneceğimi bilemedim ama... -... öldüğü de hiç aklıma gelmedi.
Cuando Logan no llegó al evento, no sabía qué pensar, pero yo no lo maté.
- Benim. Logan Moore'un öldüğü haberini yeni geldi.
Acabo de enterarme que Logan Moore fue asesinado.
OYİ, spor salonundaki çantayı inceliyor, içinden öldüğü güne ait bir fiş bulmuş.
Oigan. Mientras CSU revisaba su bolso del gimnasio... encontraron este recibo del día en que murió.
Peki 27 Nisan 2008'de neredeydin, Jay Dixon'ın öldüğü gün?
¿ Y dónde estaba el 27 de abril de 2008 cuando asesinaron a Jay Dixon?
- Bu öldüğü gün.
Este es el día en que murió.
Asidin öldüğü gece içmeye zorlandığı için aşırı alkolü temsil ettiğini sanıyoruz.
Creemos que el ácido simboliza el exceso de alcohol el ser querido fue obligado a tomar la noche que murió.
Ara sıra görüşüyorlarmış ama son görüşmeleri James Linwood'un öldüğü geçeymiş.
Ellas han estado en contacto de forma esporádica, pero su último intercambio fue la noche que James Linwood murió.
Alistair'in öldüğü gerçeğini kendisindeki yaşamsallıkla birleşt... birleştirmekte sorun yaşıyorum.
Estoy teniendo problemas para conciliar el fallecimiento de Alistair con su... su vitalidad.
Öldüğü için üzgünüm, ama onun yeniden başlaması senin için bir şey değiştirmez, en ufak bir şeyi bile.
Lamento que haya muerto, pero su recaída no cambiará nada para ti ; ni una sola cosa.
Yani, ya adli tıp raporu gelirse ve Bishop'ın diğerleriyle aynı şekilde öldüğü ortaya çıkarsa?
Quiero decir, qué si el informe del forense vuelve un - y resulta que el obispo murió ¿ al igual que todos los demás?
- Claire'in aşırı dozdan öldüğü ilaç.
El mismo medicamento que le provocó la sobredosis a Claire.
Kız kardeşiniz öldüğü için çok üzgünüz Bayan Briggs.
Sentimos mucho la pérdida de su hermana, Srta. Briggs.
Will'in öldüğü henüz duyulmadı,... ama duyulduğu zaman, müvekkiller etrafa bakınmaya başlayacak.
Aún no se sabe que Will está muerto, pero cuando se sepa, los clientes se pondrán a buscar.
Elimizde Daniel'ın öldüğü sırada Katil'in Kadehi'ne sahip olduğuna dair deliller var.
Tenemos pruebas de que Daniel tenía el Cáliz del asesino al momento de su muerte.
Onda bir ihtimalle Kolombiyalılarla buraya geldi ve alanı taradı. İki tanesi göğsüne isabet etmiş. Adamları da onu öldüğü yerde bıraktılar.
10 a uno que vino con un comando de la muerte colombiano... tiene dos en el pecho... y sus amigos lo dejaron donde cayó.
Helen'in öldüğü gün evde yalnız olduğunu söylüyor.
Dice que Helen estaba sola en casa en día que murió.
Danny'nin öldüğü gece ne oldu?
¿ Y LA NOCHE DE LA MUERTE DE DANNY?
Öldüğü gece neredeydin?
¿ Dónde estabas la noche en que murió?
Chelsea'nın öldüğü gece nerede olduğunu söyledi?
¿ A dónde dijo que fue la noche en la que Chelsea murió?
Görünüşe göre öldüğü yere bakan kamera devre dışı bırakılmış.
Parece que la cámara de vigilancia dirigida hacia donde murió... había sido desconectada.
Öğrendiğime gör polis, McCombs öldüğü gece o platformda olan birkaç görgü tanığı daha bulmuş.
De hecho, estaban en ese andén el día que apuñalaron a McCombs.
Üstçavuş Roe, öldüğü için artık kayıp biri değil.
El sargento Roe ya no es una persona desaparecida... porque es un difunto.
Tanıdığım en sağlıklı insanlardan biri benden tüm servetini dağıtmamı istedi dolayısıyla öldüğü gün, geriye hiçbir şey kalmamış olacak.
¿ Cuántos años hace que toca? No tocó nunca en su vida.
Onu seviyordum. Öldüğü sırada sağlıklı düşünemiyordum.
Cuando murió, yo no pensaba bien.
Öyle ki, öldüğü gece babamın üstünde dinleme cihazı varmış.
Hasta el punto de que mi padre estaba usando un micrófono... la noche en que murió.
Kirsten'in öldüğü yerde bulduğumuzla yapımı, modeli ve yılı tıpatıp aynı.
La misma marca, modelo y año que la que estuvo en el sitio en que Kirsten murió.
Ek olarak, öldüğü güne kadar artık Janet'e ellerimi onun içine soktuğumu söyleyebilirim.
Ya sabes dónde encontrarme.
Benim yaşımda, tüm gün evde boş oturan erkeklerin emeklilikten 3 yıl sonra öldüğü yazıyor.
Aquí dice que los hombres de mi edad que se sientan en casa sin hacer nada en todo el día acaban muriéndose durante de los tres años posteriores a la jubilación.
Öldüğü için sadece adını öğrenebildim.
Ella ahora está muerta, así que solo pude obtener su nombre.
Annenmizin öldüğü geceyi hatırlıyor musun?
¿ recuerdas la noche en la que murió mamá?
Angie'nin öldüğü yer bu.
Aquí es donde Angie murió.
- Solucanların öldüğü yer ise tam burası.
Donde todos los gusanos murieron... bien aquí.
Annen öldüğü gece yazmış.
Tu madre escribió esto la noche que murió.
Annesinin öldüğü gece en az yarım düzine insanla o ayılma yerindeymiş. Biz New York'taydık.
Estaba en ese sitio de desintoxicación nada menos que con media docena de personas la noche que su madre murió, y nosotras estábamos en Nueva York.
Bayan DiLaurentis bunu öldüğü gece karakoldan dönünce yazmış.
La Sra. DiLaurentis escribió esto la noche que murió, al volver de la comisaría.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]