English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Ö ] / Öyle kal

Öyle kal Çeviri İspanyolca

1,248 parallel translation
Öyle kal köpekcik.
Quieto... perrito.
Öyle kal.
Quédate ahí.
Öyle kal!
¡ Alto!
Öyle kal.
Quieta.
Öyle kal. Öyle kal.
Quieta.
- Öyle kal yeter.
- Sigue tu camino.
öyle kalın lütfen.
¡ Un momento, por favor!
Su kaybına uğramış. Derisini çimdiklediğimde öyle kalıyor.
Si le pellizco la piel, se le queda levantada.
Öyle kal -
Mejor perderlo con...
Oraya doğru.oraya Evvet şimdi arkaya doğru.Öyle kal.
Vamos, más para atrás. Sí, así, bien. Para atrás.
"hep öyle kal."
Brillas con sencillez Atraviesas cada camino corriendo con la brisa
Öyle kal.
- Sólo se mantenga así. - Bueno.
Fabrikadaki atık madde kaçağı göldeki fosfatları artırdı ve öyle kalın bir yosun tabakası oluştu ki bataklık kokusu bütün havayı sardı kibar köşklere kadar sızdı.
Un derrame en la planta incrementó los fosfatos en el lago y produjo una capa de algas tan densa que su olor llenó el aire e infiltró las mansiones elegantes.
- Hep öyle kal.
- No cambies nunca.
Öyle kal, tatlım.
Sostenlo cariño.
- Öyle kal yoksa ölürsün.
Me aseguraré de que dejes de respirar.
Ama nasıl kasırgalar patlamadan önce bir sessizlik sararsa gökleri, bulutlar nasıl dona kalırsa rüzgarlar nasıl diniverirse ölü gibi yatan toprağın üstünde ve o zaman yıldırım nasıl patlarsa birden öyle uyanır Pirus'un bir an duraklayan öfkesi.
Pero como vemos con las tormentas silencio en los cielos, cuyo ímpetu cesa los vientos en calma y abajo el orbe muda, como muerta de repente el espantoso trueno desgarra la región. Y tras la pausa de Pirro, la excitada venganza vuelve a cargar.
Bense iyiliğimden mi belamı aradığımdan mı öyle vermişim ki kraliçeye kendimi çevresinde dönen bir yıldız gibi her hareketimde bağlı kalıyorum ona.
Mi suerte o mi desgracia, no sé cuál será. ... tal es mi conjunción con ella en cuerpo y alma que cual astro que solo gira dentro de su esfera yo no podría hacerlo sin ella.
Bana kalırsa öyle.
Bueno, creo que sí.
Oğlumuz şu anda Sydney'de ailemle kalıyor ancak ona daha fazla bakamayacaklar, ben de öyle.
"Por mucho tiempo, el niño ha estado con mis padres en Sidney " pero no pueden mantenerlo más, y yo tampoco.
Öyle kal.
Sólo relájate.
Olduğun yerde kal... yoksa göğsüne öyle kocaman bir delik açarım ki içinden geçebilirim.
Quédate ahí... o te abriré un hueco enorme en el pecho por donde hasta pueda pasar gateando.
Umarım ben ne yapacağımı bulana dek öyle de kalır.
Espero que siga así hasta que me he dado cuenta las cosas.
Burnum öyle tıkalı ki, annemin nefis kerevizinin tadına bile bakamıyorum.
Estoy tan congestionada que no puedo saborear el delicioso apio hervido.
Öyle iyi parti veriyorsunuz ki, belki bundan böyle sadece parti vermekle kalırsınız.
De hecho, Ud. organizó una fiesta tan buena, que de ahora en adelante se encargará de organizarlas.
O insanları öyle bir öldürmüş ki Manson ailesi yanında Partridge ailesi gibi kalır.
La manera en que mató a esa gente hace que los Manson parezcan los Picapiedra.
Bana öyle geliyor ki, herkes biraz da Negatif Alan seviyesinde var oluyor, bazı diğerlerinden daha fazla kalıyor.
Parecería que cada uno existe parcialmente en un nivel de la Zona Negativa alguna gente más que otra.
Bekle bir dakika. Kal öyle.
Espere un momento.
Ben de öyle düşünmüştüm. Yılda bir kez herkesin beni tam bir ezik olarak gördüğü gerçeği ile karşı karşıya kalıyorum.
Tal como pense, todos los años me recuerdan que todos piensan de mi que soy un completa perdedor
Bu kal-toh, öyle değil mi?
Eso es kal-toh, ¿ verdad?
Yani konukçudan birşeyler hala hayatta kalıyor, öyle mi?
Entonces algo del huésped debe sobrevivir.
Öyle dolu ve kalın ki bir plaj şemsiyesini kaldırabilir.
Lo tengo tan fuerte y espeso que puede soportar una sombrilla.
- Anne? - Öyle ki, üstüste iki çift giymek zorunda kalıyor.
- Debe usar dos pares de calcetines.
Julia bu gece Glenn'de kalıyor, öyle mi?
¿ Julia va a quedarse en casa de Glenn?
Abarttığımı sanıyorsun. Beş yıI içinde öyle bir havalanırsın ki uçmamak için ayağına ağırlık takmak zorunda kalırsın.
No estoy exagerando- - dentro de 5 años estarás tan engreído que te saldrá el exceso por el culo.
Madem öyle neden burada kalıyorsunuz?
¿ Por qué diablos se quedan?
Sana öyle bir zam alırım ki Roz'un maaşı harçlık gibi kalır.
Tu contrato hará parecer al de Roz como dinero para el almuerzo.
Ne olmuş? Öyle olunca, istediğin kadar kalırsın.
Así podrías quedarte cuanto quisieras.
- Öyle mi? Editörümle toplantıma geç kalıyorum.
Voy a llegar tarde a la reunión con mi editor.
( Cartman'ın götü öyle büyük ki 6 adet salak film sığar, fazladan yer bile kalır, hehehe )
El culo de cartman es tan jodidamente gordo que llena toda la sala de proyección.
Bilmem ki Eric, eğer öyle yaparsanız yerler çıplak kalır.
- No lo sé Eric. Si haces eso, los pisos quedarán. descubiertos.
Yani anlatılanlar burada kalıyor, öyle değil mi?
¿ Aún es, esto, confidencial, si lo hacemos aquí afuera?
Öyle bile olsa, benim için imzalarsanız müteşekkür kalırım.
De cualquier manera, le agradecería si firma mi copia.
Ada işi, adada kalır. Hep öyle oldu, öyle de olacak.
Los asuntos de la isla son asuntos de la isla siempre lo fueron y lo serán.
Bazen evde öyle yapayalnız kalıyorum ki.
Estoy solo... a veces... en mi casa.
Tamam, o zaman ben de böyle yapmak zorunda kalırım. Öyle mi?
- Ok, entonces yo tendria que hacer esto.
Öyle olsaydı, otel odasında kalırdı.
De ser así, se hubiera quedado en su cuarto de hotel.
Öyle olsun, hoşça kal.
Muy bien, adiós.
sen kal, kız arkadaşın parayı alacak öyle mi?
Tú espera. Tu novia cogerá el dinero. ¿ Quieres que ella lo coja?
Öyle bile olsa, benim için imzalarsanız müteşekkir kalırım.
De cualquier manera, le agradecería si firma mi copia.
Ve eğer sınıfta kalırlarsa bu onlar için en iyisi olduğu için kalacaklar, öyle değil mi?
Ray, es preescolar y si tienen que quedarse será porque es lo mejor para ellos, ¿ no?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]