Şey Çeviri İspanyolca
957,874 parallel translation
Ve sonra Todd her şey gibiydi...
Y luego Todd se pusiera...
Şey! Kaydıraç nerde?
Uh, ¿ dónde está la resbaladilla?
Eğer sana bir şey veriyorsam o şey asittir.
Si te doy algo, es acido.
Şey, işte şortum hangisiyse al.
Solo saca la tuya.
Şey, dinle. Teyzem beni bekliyor ama seninle tanıştığıma memnun oldum, Chris.
Escucha, mi tía me está esperando pero fue muy agradable conocerte, Chris.
Şey, çocuklarım var da ondan.
- Es solo que, bueno, tengo hijos.
Her şey yolunda mı?
¿ Está todo bien?
Yapabileceğimiz başka bir şey olmalı?
Tiene que haber algo que podamos hacer.
Şey, sen gelene kadar onlara ben göz kulak olabilirim.
Bueno, yo podría cuidarlos hasta que tu regreses.
Şey, sadece geri gelene kadar.
Bueno, solo hasta que pueda regresar.
Şey, belki de bunu o karıya çakmadan önce düşünseydi.
Bueno, quizá debería haber pensado en eso antes de abrir sus piernas de puto.
Şey, kaçırma konusunda kimse El Chapo kadar iyi değildir.
Bueno, nadie es mejor contrabandeando que El Chapo.
Şey, sanırım o firavun faresini de bayadır görmedim.
Bueno, supongo que no he visto esa mangosta hace rato.
Sadece bil diye söylüyorum. Babamın arkadaşı Bay Quagmire sana bir sürü şey söyleyecektir ve hepsi de iğrençtir.
Hey, solo para que sepas, el amigo de mi papa, el Sr. Quagmire te dirá muchas cosas y todas serán asquerosas.
Yanlış bir şey yapmadık ki.
No hemos hecho nada malo.
Aman Tanrım Peter, hiç bir şey yapmadık.
Oh, Dios mio, Peter, no hicimos nada.
Ailesi olmamıza rağmen yine de bir şey yapmadık.
Somos sus padres y no hicimos nada.
Şu zamana kadar yaptığı tek şey trafik cezalarımı ödemekti.
Hasta ahora, lo único de lo que el podía encargarse eran mis multas de tráfico.
Doğru bir şey yapmak istediğimi biliyorsunuz ama şimdi hepimiz birden öleceğiz.
Saben, yo solo quería hacer lo correcto pero ahora todos moriremos.
Şey, onların incinmesini istemedim.
Bueno, no quería que se hicieran daño.
1998 Oscar ödül töreni ile ilgili bir şey söyleme çünkü şu an onu izliyorum.
Los estoy viendo ahorita.
Şey... Bu gece tuhaf bir şeyler oldu mu?
Entonces, um, ¿ paso algo interesante esta noche?
Sürekli bana bağırıp durdurduğun şey var ya?
Ese por el que me has estado gritando.
Kimse aramadı mı? Ya da başka bir şey?
¿ No llamo nadie... o algo?
Evet. Şey!
Sí, es solo que...
Şey, garajda ağırlık çalışacak bir şeyler var.
Bueno, tengo pesitas azules en mi garaje.
Ne yediğini bilmiyordum o yüzden yiyecek hiçbir şey vermedim.
No sabía que comía, así que no le di nada.
Şey, beni öptü ve ben de ona izin verdim.
Bueno, el me beso y yo como que lo deje.
Şey seni öpmem gerektiğini ima ettin sandım.
Oh, pensé que eso era como, "estoy abierta para darle"...
Bak, berbat bir durum olduğunu biliyorum ama sadece o anlıktı ve Larry'ye de arkadaş harici bir şey olamayacağımızı söyledim
Mira, me siento terrible por esto, pero le dije a Larry que eso era todo y no podíamos ser nada más que amigos.
Birini güzel göstermek harika bir şey, bunu ışığı kullanarak yapabilirsin.
Es genial hacer que alguien se vea hermoso, - y eso se hace con la iluminación.
- Bir şey yapmalısın.
- Tienes que hacer algo.
Pornoyla ilgili sevmediğim bir başka şey de çoğunun çok kötü çekilmiş olmasıydı.
Otra cosa que no me gustaba de la pornografía es que la mayoría estaba muy mal hecha.
- Sana bir şey gösterecektim.
- Perdón, quería mostrar algo.
Çocuklarıma uyuşturucuyu uyuşturucu satıcılarının öğretmesi gibi bir şey.
Imagina si yo dejara que mis hijas aprendieran sobre la droga gracias a los narcotraficantes.
Bu, artık kolay kolay rastlanmayacak bir şey.
Aquí hay algo que no verán pronto.
Bu gördüğüm en saçma şey gerçekten.
Esto es lo más ridículo en la historia.
Kadınlar için alçaltıcı hiçbir şey çekmek istemem, mesela swirlies yapmam. Kadının başını tuvalete sokup, sifonu çekip, arkadan sikiyorlar.
No quiero filmar nada que degrade a las mujeres, como cuando meten la cabeza de la mujer en el inodoro y lo descargan
Berbat bir şey.
Eso es terrible.
Feminist pornoda annemden öğrendiğim en önemli şey modellere düzgün davranmak, güzel görünüp öyle hissetmelerini sağlamak ve ayrıntılara önem vermek.
En el porno feminista, lo más importante que aprendí de mi mamá es cómo tratar a las modelos, asegurarte de que se vean y sientan hermosas, ser detallista...
Her şey harekette biter.
Es el movimiento.
Adama diz çöktürün. Süper bir şey.
Que el tipo esté de rodillas.
- Bu nedir? - Hiçbir şey.
- ¿ Qué es esto?
- Her şey nerede?
¿ Dónde está todo?
Bir şey üzerinde 1 yıl boyunca çalıştık ve bunu nasıl öylece elimizden alabilirsin ki?
¿ Cómo se puede trabajar en algo durante un año y que te lo quiten?
Sorun yok, her şey yerinde.
Está bien, todo está aquí.
Bundan dolayı mutluyum ama yani pek fazla bir şey yaptığım söylenemez.
Me siento feliz por ello, pero no es que yo hiciese mucho.
- Kes şunu, ona bir şey olmaz.
Para ya, estará bien.
Sadece senin için güzel bir şey yapmak istedim.
Nada, solo quería hacer algo por ti.
Senin ihtiyacın olan şey, bu Hava Kuvvetleri projesini geride bırakmak ve yeni bir şey ile ilgilenmek.
Lo que tienes que hacer es dejar atrás ese proyecto de las Fuerzas Aéreas y meterte en algo nuevo.
Bir şey mi değişti?
¿ Ha cambiado algo?