Şey yani Çeviri İspanyolca
11,738 parallel translation
Başka bir şey yani.
Es otra cosa.
Burası güzel zaman geçirmek isteyeceğin evcik gibi bir şey yani.
Tiene aire hogareño, como si fueras a pasar tiempo aquí.
Yani, dürüst olmak istiyorum, ikimiz, şey yani, iş birliği yapabiliriz.
Siento que los dos podemos colaborar juntos.
Tuvaletler hariç her şey yani, öyle mi?
Todo excepto los baños, ¿ no?
Yani, her şey kabul.
Quiero decir, me quedo con nada.
Demek istediğim şu ki hiçbir yerde elektroniklerden veya onları sevdiğinden bahsetmemişsin ve burası bir elektronik eşya mağazası yani bu önemli bir şey.
Sólo quiero decir que en ningún momento se puede incluso menciona la electrónica o estar en la electrónica, y esto es una tienda de electrónica, por lo que sería enorme.
Yani doktorlar stresin de bu şeyi etkileyeceği ile ilgili bir şey dedi mi? Sence...
Oye no crees...
Naz'ın Washington'ı ustaca fethettiğini hayal etmek eğlenceliyse de sonuçta birkaç tane toplantı yapacaktı. Yani daha çok şöyle bir şey olacaktı... Böyle.
Aunque fue divertido imaginar a Naz conquistando Washington como una jefa, al final del día, solo son una serie de reuniones, así que probablemente se parece más a algo como... esto.
Soruşturma tekniği açısından tamamen gereksiz bir şey ama ilginç yani.
Es decir, es completamente inútil como técnica de investigación, pero es interesante.
O fragmanda siyah Storm Trooper gördüm, yani her şey olabilir.
Vi a un guardia de asalto negro en ese remolque así que cualquier cosa es posible.
Yani hala tamamlanmış bir şey yok.
Digo, es un trabajo en progreso.
Yani bu Noel Baba'nın şehrimize dağıttığı tek şey suç.
Así que lo único que este Santa entrega en nuestra ciudad... es crimen.
Pekala, bu gördüğüm en beyazca şey ve o parmakları olan ayakkabıyı da görmüşlüğüm var yani.
Bueno, esta es la más blanca cosa que he visto en mi vida, Y he visto esos zapatos que tienen dedos de los pies.
Çok güzel, yani bir şey yapmıyoruz.
Genial, entonces no hacemos nada.
Yani, bir şey olmaz ama yine de numaram burada, lazım olabilir.
Es decir, que no lo estará, pero aquí tiene mi número por si quiere comunicarse conmigo.
Bilirsin, Cruz'la konuştum ve onun için bir sorun olmadığını söyledi, yani... Evet, şey, aramızdaki ilişki pek yürümedi. Bu yüzden kurum içi ilişkilerle ilgilenmiyorum.
Sabes, hablé con Cruz, y me dijo que no había problema, así que... Sí, bueno... las cosas no salieron bien entre él y yo, así que no estoy interesada en salir con personas de la estación,
Yani yapacak daha çok şey buluyorum.
Significa que puedo hacer más cosas.
Yani oyunları aramaya gitti ama başka bir şey mi buldu diyorsun?
Así que usted piensa que él fue a buscar a los juegos y encontró algo más?
Yani, müthiş bir şey olacak.
En serio, será genial.
Kısa bir zaman birlikte olduk ama her anı dolu dolu yaşadık, yani pişman olacak bir şey yok.
Estuvimos juntos por poco tiempo, pero no desperdiciamos ningún momento, así que... no hay nada que lamentar.
- Şey, yani...
- Uh... bueno, quiero decir...
Bize göstermeyi isteyip havalı dediğiniz şey bu muydu yani?
Tú dijiste que querías mostrarme algo genial.
Yani onları oraya yerleştirmek hiç olacak şey değil.
Ya sabes, como para plantarlas. No es... No es realista.
Çünkü bence kural... Yani burada geçersiz sayılacak bir şey yok.
Porque creo que la regla- - no creo que nadie la haya desechado.
Bence evet, ailesinin bir ferdini korumaya çalışıyor, tıpkı... Bence tüm ailenin de, aslında çoğu ailenin de yapacağı bir şey, yani...
Sí, creo que ella intenta proteger a un pariente, igual que... el resto de la familia, o como haría casi cualquiera.
Yani demek istediğin şey... Bir doktor... müdahale etti... Doğanın hatasını düzeltmek için.
Entonces, lo que estás diciendo es que un médico intervino para corregir un error de la naturaleza.
Şey, yani bu biraz garip kaçtı.
Es un poco incómodo.
Yani... şey, bilmiyorum.
Soy... Digo, no sé.
Yani kötü ama işte şey aslında...
Bueno, lo es, pero sobre todo...
- Yani her şey yolunda mı?
¿ Así que todo está bien?
Yani, bir battaniye ve bir yatak, yapabileceğim az şey bu, değil mi?
Por lo tanto, una manta y una cama, eso es... lo menos que puedo hacer, ¿ verdad?
Yani şey... istersen.
Digo, cualquier cosa... que quieras.
Yani biraz şey yapsak... Üzerine merhem sürsek iyi olur.
Nada más hay que ponerle ungüento.
Hatta küçükten de küçük, yani pek bir şey olmaz burada.
Ínfimamente pequeña. Y no mucho pasa aquí.
Yani, bir kez burnunuzu iyi olan birinin arasına soktuğunuzda bu patates kızartması yemek gibidir, devamlı o torbaya dönersiniz, içinde bir şey kalmayıp, büyük yağlı bir torbaya dönüşene kadar ve sonunda parmaklarınızı yalarsınız.
Digo, una vez que uno mete el hocico en un par de buenos culos, es como comer patatas fritas, uno sigue metiendo la mano en la bolsa hasta que no queda nada, hasta que sólo es una gran bolsa grasosa, y uno se lame los dedos cuando termina. ¿ Escuchó eso?
Yani, birinin gerçekten bu konuda bir şey yapması gerekmez mi?
Digo, alguien debería hacer algo al respecto, ¿ no?
Bu ev çok pahalı şeyler ve keskin köşelerle dolu yani ona dikkat et ve benden bir şey alacak olursan, seni bulurum.
Esta casa está llena de cosas caras y puntas afiladas, así que vigílala, y si te robas lo que sea, te encontraré.
Yani, parmak uçları yüzünden kötü bir şey olmaz.
Nunca ha pasado nada malo con sólo las puntas.
Yani şey bile...
Ni siquiera fue tan...
- Yani konusacak kim var ki? Ölümsüz bir şey yaratmış adam.
Quiero decir, ¿ quién mejor para hablar que... el hombre que creó algo inmortal?
Yani seksi kastetmiyorum, her şey böyle.
¿ Esto es todo lo que hay? " No me refiero sólo al sexo. Quiero decir a todo.
Yani hayvanın farklı bir türü gibi bir şey.
O sea, es como si fuera otra especie de animal.
- Şey, sen hangisini seversin? - Yani...
- ¿ Cuál te gusta?
- Şey, doğal oluyor tabii... Baltimore'daki kuzenimim bodrumunda yapılıyor yani.
Se da de forma natural en el sótano de mi primo en Baltimore ustedes me entienden.
Patlama noktası ile aramızdaki tek şey o çimento yani.
Es lo único que nos protege de un reventón.
Yani o çimento olayı yanlış yapılırsa üstündeki her şey de ters gider.
Si ese cemento está en riesgo, todo lo de encima también.
Yanlış bir şey olacağını bilirdi, sırf başına bir şey almasın diye yani.
No quería saber qué estaba mal para no lidiar con el problema.
Şimdi, eğer biri... Yani herhangi biriniz işimi mahvedecek bir şey yaparsa... Yapanların hepsi cezasını çekecek.
Ahora si alguien... quiero decir, cualquier persona hace algo para arruinarlo... bueno, será castigada.
Yani glüten diye bir şey var mı?
¿ Siquiera existe?
Yani bugün yapabileceğimiz hiçbir şey yok mu?
¿ No podemos hacer nada hoy?
Yani anlattığı bir şey var.
Ya sabes, dice algo.
yani 12090
yanında 38
yanımda 72
yanılmışım 190
yanımda kal 49
yanılıyorsun 708
yanındayım 92
yanında kim var 24
yanındaki kim 31
yanıma gel 79
yanında 38
yanımda 72
yanılmışım 190
yanımda kal 49
yanılıyorsun 708
yanındayım 92
yanında kim var 24
yanındaki kim 31
yanıma gel 79
yanıyor 120
yanıyorsun 21
yanıldım 24
yanılmıyorsam 96
yanılıyorsunuz 182
yani o 46
yanılıyor 29
yanıldın 34
yanılmıyorum 35
yanına geliyorum 25
yanıyorsun 21
yanıldım 24
yanılmıyorsam 96
yanılıyorsunuz 182
yani o 46
yanılıyor 29
yanıldın 34
yanılmıyorum 35
yanına geliyorum 25
yani ben 120
yanıyorum 101
yanında olacağım 35
yani biz 33
yanılıyorlar 22
yanında mı 21
yanılıyor muyum 134
yanıt yok 52
yanımdasın 16
yani bu 55
yanıyorum 101
yanında olacağım 35
yani biz 33
yanılıyorlar 22
yanında mı 21
yanılıyor muyum 134
yanıt yok 52
yanımdasın 16
yani bu 55