English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ A ] / Alıştım artık

Alıştım artık Çeviri Fransızca

179 parallel translation
Gürültüye alıştım artık.
Je suis habitué au bruit.
Alıştım artık. - Be ~ neye alıştın? - Sen aya uzanırken, arkandan koşuşturmaya.
De te suivre dans tes lubies.
Hiç sorun değil, benim adıma karar verilmesine alıştım artık.
Ce n'est rien. Je m'habitue à ce qu'on décide à ma place.
İyi olurdu Steve... ama tropiklere alıştım artık.
Ce serait bien, Steve, mais je me suis habituée aux tropiques.
Ama alıştım artık. İkinci katta teraslı bir apartman dairemiz var. Muhteşem bir manzarası var.
Je m'y suis faite d'ailleurs, nous avons un appartement en terrasse au trente-deuxième étage.
korkarım ama alıştım artık
Si. En fait, je m'y suis habitué.
Rahibe manastırında olan korkunç şeylere alıştım artık. Şimdiki neymiş?
J'ai eu l'occasion de voir ce qu'il s'y passait.
Alıştım artık.
J'y suis habitué.
Sanırım alıştım artık.
Je comprends, maintenant.
Buna alıştım artık.
Mais maintenant j'ai de grands projets. J'ai grandi.
Ama ben alıştım artık.
Mais j'y suis habitué.
- Tek başıma yapmaya alıştım artık.
Je travaille seul.
Alıştım artık.
Je vous en prie, j'ai l'habitude.
Önemli değil. Alıştım artık.
j'ai l'habitude.
Buraya gelen herkes böyle kameralara gerçekten alıştım artık.
Ils se baladent tous comme ça. J'ai l'habitude d'être filmée.
Sonra tavandaki su sızıntısına ve küfe bakıyorum, buna alıştım artık.
Je regarde les fuites du plafond, les infiltrations, les moisissures. Je m'y suis habituée.
Sanırım bir bilim adamıyla evli olmaya alıştım artık.
Je dois m'habituer à la condition de femme de scientifique.
Burada hiç bu kadar alışveriş yapmamıştım. Ama artık ben de Macy'inin gedikli bir müşterisi olacağım.
Je n'ai jamais fait beaucoup d'achats ici, mais... désormais, je viendrai faire mes courses chez Macy's.
Aslında artık bu halime alıştım.
Je suis renfermé.
Alıştım artık.
J'ai l'habitude.
Artık alıştım.
Je m'y suis habitué.
Biz Bay Webster'e alıştık artık.
Nous nous sommes habitués à M. Webster.
Ya da artık herhangi bir şeyin seni etkilememesine alıştın mı?
Ou es-tu si blasé que plus rien ne t'atteint?
Ben artık sakin, sessiz köy hayatına alıştım.
Je suis trop habitué à ma petite vie campagnarde.
- Elimi şöyle yaparak on, on beş santim kaldırabiliyordum. Buna da alıştığında artık uzun kayış kullanmaya başladım.
J'ai écarté ma main de plus en plus.
Bana yine hintyağı verdiler, ama anlasınlar artık neredeyse 20 yıldan sonra alıştım buna, etkisi olmuyor. "
"J'ai souvent droit à l'huile de ricin " mais ils ne comprennent pas qu'après presque 20 ans, "ça ne me fait plus rien."
artık iyice alıştım görünüyor. Uyuşturucu ve devrim hep gündemde olmuştur.
C'est comme la révolution, le front uni et tout.
- Evet ama artık yola alıştım.
J'étais un chasseur de primes.
- "Güce sahip olmak" mı? - Benimle tanışmadan önce alışkın olmayıp, artık alıştığı yaşam tarzını sürdürebilmek.
- Pourrez-vous l'entretenir sur un niveau de vie auquel elle n'était pas habituée avant de me connaître... mais auquel elle s'est habituée.
Hayır, artık alıştım.
Non, je commence à m'habituer à elle.
- Kesinlikle sayın baş komiserim. Alıştınız mı artık?
Très bien, mon colonnel.
Ama ben artık alıştım.
Mais je m'y habitue.
Artık alıştım.
J'ai l'habitude, maintenant.
Ev hâline alışmıştım. Düşünce şeklim değişmişti. Artık müziği... hiç düşünmüyordum.
J'étais tellement pris par la vie domestique, j'ai tellement changé ma façon de penser, que je ne pensais plus du tout à la musique.
Alıştığımız aşırı lüks hayatı artık süremeyeceğiz.
J'ai peur que notre vie loufoque et luxueuse s'achève.
Dişlerimi sayarak boşa zaman harcamam Hatta, sınırlı yaşamları olanlara lokomotiflik yapmayı da sevmem Ama artık alıştım.
Ni ne passe mon temps à compter combien j'ai de dents. Même pousser le tracteur ne m'amuse pas beaucoup. Plutôt limitée, comme vie, mais on s'habitue.
Artık yarım adam olmaya alışmıştım.
Je m'étais habitué à n'être qu'une moitié d'homme
Ona geri dön gitsin ben de artık alıştığım hayatıma geri döneyim.
Retourne avec elle pour que je retrouve la vie à laquelle je suis habitué.
Demek istediğim, bu davranışlara artık alıştım.
J'ai pris l'habitude d'être traité comme un hypospray.
Hapishanede çalışma fikri ilk başta ürkütücü geliyordu, ama artık alıştım.
J'admets que l'idée de travailler dans une prison me terrifiait, mais je me suis bien habituée.
Kahveye zehir koymadın, değil mi? Alıştığım gibi yapmıyorum artık.
- Vous n'avez pas empoisonné le café?
- Buna alıştım artık Kevin.
- J'ai l'habitude.
Alıştım artık.
Ça me plaît.
Sonra alıştım. O kadar meşguldük ki artık kendimi düşünecek vaktim yoktu.
Et je n'avais pas le temps de penser à moi.
Ama zaten çok yer dolaşmıştım. Ve artık alıştım.
Mais j'ai pas mal bougé, je m'y suis habitué.
Artık alıştığımız gibi.
On en a l'habitude.
Kafesime alıştım ben artık, Rory.
Je finis par aimer ma cage, Rory.
- Annem beni kapıda kıstırdı. Rory'nin parayı alınca, artık bana ihtiyacı olmayacağını söyledi. İlk fırsatta da evden taşınırmış.
- Ma mère m'a coincée devant la porte et m'a dit que quand Rory aura cet argent, elle n'aura plus besoin de moi, et elle partira vite.
Hayır, artık alıştım.
Non, j'ai l'habitude.
Galiba transgenic'lerin var olduğu fikriyle o kadar çok yaşadım ki, artık buna alıştım.
Je connais l'existence des transgéniques depuis si longtemps que je m'y suis habitué.
Artık 7 yaşımda değilim, otlakta savurma alıştırması yapmıyorum.
Je n'ai plus 7 ans, je ne m'entraîne plus au lancer.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]