Bakın Çeviri Fransızca
90,264 parallel translation
Bakın, ben kimim ki bu soruya yanıt vereyim?
Écoutez... Qui suis-je pour répondre à cette question?
Bakın... kimsenin yaralanmasını istemiyorum, tamam mı?
Écoutez... On ne veut pas que ça finisse mal.
Saate bakın!
L'heure tourne!
Belki de çevreme bakınınca bir şeylerin yanlış gittiğini görüyorum ve merak ediyorum acaba düzeltmek için bir şey yapabilir miyim.
Je regarde autour de moi et je vois tout ce qui tourne mal. Je me demande si je peux arranger les choses.
Bakın Bayan Bak öğretmenize söylediklerimde samimiydim.
Écoutez, Mlle Bak... Je pensais ce que j'ai dit à votre maître.
- Bara bakın.
- Au bar.
Bakın dolabın arka tarafında ne buldum.
J'ai trouvé ça au fond du placard.
Bakın, ben bunun özellikle lezzetli bir yemek olmasını bekliyoruz.
À mon avis, celle-ci sera succulente.
Bakın, adam yağmur bulutu gibi kararıyor.
Il a la peau qui devient grise, comme un ciel d'orage.
Bakın, yangın falan yok. Kafayı sıyırmış bir gardiyan var.
Y a pas d'incendie, mais un gardien qui répète San Bernardino.
Bakın, bir fikrim var.
Bon, j'ai une idée.
Millet. Bakın millet.
Les gars, les gars.
Millet şuna bakın.
Les gars, regardez.
Bakın, bu umurumda bile değil.
Ce n'est pas mon problème.
Etrafınıza bir bakın.
Regardez autour de vous.
Şu büyük jestte bakın.
Parlons des grands gestes.
Major'ın parlak zekasına bakın.
Oh, regardez ce gros cerveau de Major.
Bakın, ön sıradan izliyorum. Komşularım zombi.
Je vis tout près des zombies.
Keyfinize bakın.
Amusez-vous.
Keyfinize bakın.
Profitez-en.
Etrafınıza bakın.
Regarde autour de toi.
Bakın burada bir akarsu var. Benim arazimden geçiyor ve Contentnea Deresine akıyor.
Regardez, il y a de l'eau bleue, juste là, juste en face de ma propriété et de la Contentnea Creek, là.
Bakın ne buldum!
Regardez ce que j'ai trouvé!
- Bakın ne buldum!
- Regardez ce que j'ai trouvé!
Bakın!
Regardez!
Şuna bakın!
Regardez ça.
Bakın bir yüzük buldum! Bakın!
Regardez, j'ai trouvé un anneau.
Bakın!
Écoutez!
Ama çığ gibi büyüyen kanıtlara bakılırsa, başlarına gelenler bir kaza veya adaptasyon sorunu değildi.
Mais tout semble prouver que ce n'était pas un accident, ni un manque d'adaptation.
Bak Lito, fark etmez, tamam mı?
Lito, ça n'a aucune importance.
Seni aldıklarında onlarda eskiden kocamın gözlerinde gördüğüm bakışı gördüm.
Quand ils t'ont emmenée... j'ai vu dans leurs yeux le regard qu'avait mon mari.
Bence Bayan Bak'ın da bir arkadaşa ihtiyacı var.
Je pense que Mlle Bak a besoin d'un ami.
Bak, ben tebrik kartı gibi konuşan insanlardan değilimdir ama son zamanlarda şansın insana dünyanın ne güzel bir yer olabileceğini hatırlattığını fark ettim.
Écoutez, ça risque de vous paraître mielleux... mais je me suis rendu compte que la chance vous aide à voir à quel point le monde est beau.
- Bak, bunun benimle alakası yok.
- Je n'ai rien à voir là-dedans.
Savunmasızlığınızı test etmeme izin verir misiniz Bayan Bak?
Puis-je vous proposer de tester votre invulnérabilité, Mlle Bak?
Bay Bak her şeyin mükemmel olmasını istiyor.
M. Bak veut que tout soit parfait.
- Bakış açın pek bir enteresan.
- Tu as un drôle de raisonnement.
Bak, önümüzdeki 24 saat boyunca burada kalacaksınız.
Vous serez libérés dans 24 heures.
Bakın!
Vous voyez!
Çocukluğundan kalma bir bakışı vardı. Birine öyle bir bakardı ki bir anda ateş alacaklar sanırdın.
Elle avait ce regard bien à elle depuis qu'elle était petite, elle regardait quelqu'un si intensément que tu pensais qu'il allait brûler dans les flammes.
Şu haline bak. Yoldan çıkmışsın.
T'as l'air d'avoir récidivé.
Tekrar hoş geldiniz millet. Yeni yıl, yeni sınıf, yeni bakış açıları.
Nouvelle année, nouvelle classe, nouvelle approche.
Bak, işine çomak sokmak istemem ama aşağıda muhtemelen 100'e yakın ceset var.
Je détesterais doucher l'ambiance ici mais il y a surement 100 cadavres en bas des escaliers.
Bak, kafamın biraz bulanık olduğunu biliyorum ama eminim ki burada iki hafta önceden bildirme politikası uygulanıyordur.
Écoute, je sais que c'est un peu flou mais je suis presque sur Je devais avoir une politique de licenciement ici.
Ama, bak, hayatının geri kalanı boyunca bir keşiş olmak istiyorsan o ayrı tabii.
Mais si tu préfères devenir moine pour le reste de ta vie...
Bak, Alistair kaba olmak niyetinde değildim.
Eh bien, Alistair... Je n'ai jamais voulu être impoli.
Bak, durdurabilir miyiz bilmiyorum ama durduramazsak altı ay içinde öleceğiz.
Écoute. Je ne sais pas si on pourra l'arrêter, mais si on n'y arrive pas, on sera tous morts dans 6 mois.
O adamın doğum gününü falan kutlamam ben. Cenazesine gelirim bak.
Prévenez-moi pour ses funérailles.
Şu anda Medicare için harcanan üç doların biri diyabetlilerin bakımına gidiyor.
Actuellement, un tiers des dépenses de l'assurance santé Medicare sert aux diabétiques.
Sadece ilaçların hayvanlar üzerindeki etkilerine bakıyorlar.
Ils visent vraiment les impacts de ces médicaments sur les animaux.
İronik olan şu ki, hastalar doktorlara sorularla geldiklerinde doktorun beslenme konusunda bilgi sahibi olduğunu var sayıyorlar. Beslenme hakkında doktorların eğitim almamış olması, bir bakıma çifte sorun.
C'est ironique, quand les patients posent des questions, ils partent du principe que le docteur s'y connaît en nutrition, c'est une double malchance qu'on n'ait rien appris aux docteurs là-dessus.
bakin 38
bakın kim gelmiş 88
bakın şimdi 40
bakın bayan 50
bakın ona 18
bakın ne diyeceğim 82
bakın ne buldum 41
bakın kim geldi 23
bakın hele 21
bakın bayım 46
bakın kim gelmiş 88
bakın şimdi 40
bakın bayan 50
bakın ona 18
bakın ne diyeceğim 82
bakın ne buldum 41
bakın kim geldi 23
bakın hele 21
bakın bayım 46