Bas Çeviri Fransızca
241,930 parallel translation
Bu herifi yakalayacağız.
Nous allons prendre ce type vers le bas.
Yat.
Vers le bas!
Görmedim. Ama karakol, binada 2 polisin vurulduğunu söylüyor.
Mais MPD dit que nous avons eu deux officiers vers le bas dans le bâtiment.
Sesi kıs.
Tournez-la vers le bas.
İçerideki hastalığı taşıyan ilk hastaya ne olacak?
Okay, qu'est-ce qui est arrivé avec le Patient Zéro là-bas?
Yaşananlar hiçbir şeyi değiştirmez.
Ce qu'il s'est passé là bas ne change rien.
Orada da bir uçuş görevlisi var.
Il y a une hôtesse au sol là bas.
Acil ilk yardıma ihtiyacınız varsa lütfen çağrı düğmelerine basın.
Si vous avez besoin d'une assistance médicale, appuyez sur le bouton d'appel.
Kız kardeşim o kazada öldü.
Ma sœur est morte là-bas.
Geçen her dakika beynindeki basınç daha da artıyor.
À chaque minute, sa pression crânienne augmente.
Basıncı azaltmam gerek ama havadayken yapamam.
Je dois la faire baisser, et je ne peux le faire ici.
Beynindeki basınç kritik seviyeye ulaşmak üzere.
Sa pression crânienne atteint des sommets.
Yerde olsaydık kafatasını kırıp basıncı azaltacak bir yol arardık ama şu anda uçaktayız Meredith.
Et si nous étions dans un champ, nous chercherions un moyen de lui perforer le crâne pour libérer la pression, mais... Meredith, on est dans un avion en vol.
Kafasındaki basını hemen azaltmazsak- -
Il a l'air de dormir, mais la pression augmente dans sa tête, et si on ne fait rien...
Oradan girip iğneyle hematoma basıncını azaltacağım.
Je dois passer par là et décompresser l'hématome avec l'aiguille.
Gelirsem onu kaybederim!
Si je vais là-bas, je perds mon patient!
Basıncı daha hızlı azaltmak için kan akışını hızlandırmalıyım.
J'ai besoin d'un meilleur flux sanguin pour soulager cette pression rapidement.
Orada.
Elle est là-bas.
Ben Dr. Miranda Bailey. Cerrahi şefiyim. Bugün buraya gelen basın üyelerine içtenlikle hoşgeldiniz demek istiyorum.
Euh, je suis le Dr Miranda Bailey, Chef de chirurgie, et j'aimerais réserver un accueil chaleureux aux membres de la presse présents aujourd'hui.
Basın konferansına katılamadım.
[LAVAGE] Hé, je n'ai pas pu assister à la conférence de presse.
Havasını yerine getirecek. Son zamanlarda oldukça bozuktu.
Ils pourraient lui remonter le moral, qui a été un petit peu bas ces derniers temps.
- İntrakranyal basınç- -
Sa pression intra-crânienne...
Arkada eli havada olan kadın Dr. Kepner.
La femme avec le bras en l'air là-bas est le Dr Kepner.
Dışarıda her yeri aradım.
J'ai cherché à l'extérieur et là-bas...
Bay Pruitt güvenle aşağı indirildi.
On a M. Pruitt en bas, sain et sauf.
Bunları kendi başına yaptığından şüpheliyim.
Je doute qu'il en soit venu seul.
Bu yüzden bölümümün başıyım.
C'est pour ça que je suis la chef de mon département.
İşimizin özü bu ama senin başına gelen bu değil.
Mais ce n'est pas ça.
Beni izleyip işleri batırmamı bekliyorsun. Sonra da başını sallayıp hala öğrenme sürecinde olduğumu söylüyorsun.
- Tu me traites comme ton gamin a qui tu as trouvé un job d'été, et puis tu me surveilles et tu attends que je fasse une erreur et tu secoues la tête et tu supposes que j'en apprends encore.
Desteğe ihtiyacı olduğunu düşünüyorsun ama bunu kendi başına halletmesi gerek.
Je sais que tu penses qu'elle a besoin de soutien, mais elle peut s'occuper d'elle-même.
Yalnız başıma yapacağım bu uçuşu dört gözle bekliyordum.
J'avais tellement hâte de me retrouver seule dans cet avion.
Başım çok acıyor.
Tête... Vraiment... Douloureuse.
Başını kötü çarpmış.
Il s'est cogné la tête fort.
Merhaba, başına bakabilir miyim?
Je peux jeter un œil à ta tête?
- Başım.
- Ma tête.
Solunum maskesini takmanı ve başını kıpırdatmadan tutmanı istiyorum.
J'aurai besoin de vous pour l'emmener - et maintenir sa tête stable.
Ameliyatta bir şey olursa ve makineye bağlanırsam Jeremy'i bu sorunla baş başa bırakmak istemiyorum.
Mais si quelque chose arrive pendant la chirurgie et que je finis accrochée à une machine, je ne veux pas laisser cette responsabilité à Jeremy.
Her şey Edwards'ın başının altından çıktı.
Edwards était dans son élément ici.
Keskin, birisi bıçak batırıyormuş gibi mi yoksa başının arkasına top çarpmış gibi zonklama şeklinde mi?
Est ce que c'est aigu, comme quelqu'un qui te piquerait très fort, ou ça te lance... comme une balle qui rebondit contre ta tête?
Başın mı dönüyor?
Tu as la tête qui tourne?
Sabit ağrı ve baş dönmesi.
Douleur constante, étourdissements temporaires.
- Başının altına koyacak bir şey bulun.
Allez chercher quelque chose pour sa tête!
Baş ağrısı ve sürekli yorgun olması bu yüzden miydi?
C'est pour ça qu'il avait ces maux de tête et pourquoi il était si fatigué?
Çocuk yardım istemek için kendi başına trene binip buraya geldi.
L'enfant a pris un train tout seul pour nous demander de l'aide.
Gelip söylemek istedim. Başına nişan almamıştım.
Je voulais juste dire que je ne visais pas sa tête.
Edwards çok başına buyruk bırakılmış ve bunun için onu suçlayamam.
On a donné trop de liberté à Edwards, depuis trop longtemps... et je ne la blâme pas.
Seninle konuşmak büyük olasılıkla bu yıl başıma gelen tek iyi şey.
Parler avec toi est sûrement la seule chose bien qui me soit arrivée cette année.
Liam hastaneye kadar tek başına geldi.
Liam est venu jusqu'ici tout seul.
Saçım ya da göğüslerim ya da garip görünüşlü ayak baş parmağım gibi.
C'est comme mes cheveux ou mes seins ou mes drôles d'orteils.
Başın dertte.
Tu as des soucis.
Hayır, başım dertte değil.
Non, je n'ai pas de problèmes.
başın sağolsun 19
başarısız 35
başlayalım 455
başladı 99
başın sağ olsun 33
baskı 31
başlıyoruz 580
bashir 86
başka bir isteğiniz var mı 22
başarılar 28
başarısız 35
başlayalım 455
başladı 99
başın sağ olsun 33
baskı 31
başlıyoruz 580
bashir 86
başka bir isteğiniz var mı 22
başarılar 28
başınız sağolsun 27
bastille 25
başkan 645
baş üstüne 324
başınız sağ olsun 59
başkanı 24
başka bir gün 31
başlayın 254
başkan yardımcısı 27
başarı 43
bastille 25
başkan 645
baş üstüne 324
başınız sağ olsun 59
başkanı 24
başka bir gün 31
başlayın 254
başkan yardımcısı 27
başarı 43