English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Kap

Kap Çeviri Fransızca

86,762 parallel translation
Bilmiyorum ama o kapıyı kapatmamız gerekiyor.
Je ne sais pas, mais on doit fermer cette porte.
Bea, kapıyı aç!
Ouvre la porte!
Hayır Bonnie. O kapıyı o açmadı, sen açtın.
Il n'a pas ouvert cette porte, tu l'as fait.
Eve geri döndüğümde kapı menteşelerden sökülüydü ve sen de oradaydın.
Quand je suis rentré à la maison, la porte avait été arrachée, et tu étais là.
"Cennetin kapısına vuruyor"
♪ Je sens que je frappe ♪
"Cennetin kapısına"
♪ Sur la porte du ciel ♪
"Tık, tık, tık cennetin kapısına"
♪ Frappez, frappez, frappez sur la porte du ciel ♪
Burası ve Cade'in dünyası arasındaki kapı açıldığında her şeyi yok edecek.
Quand la porte qui sépare ce monde de celui de Cade sera ouverte, cela détruira tout sur des kilomètres.
Kapı kilitli dedektif ama yine de gelebilmenize sevindim.
C'est fermé. Cela étant dit, je suis heureux que vous soyez là.
Ayrıca hiçbir kapıdan geçmedin.
Et tu n'es passé par aucune des portes.
İki polis kapı kapı çevre evleri dolaşıp kişileri sorgulayacak.
Deux agents font du porte-à-porte au village.
En azından bu kapıdan girip çıkan herkesi gösteriyor.
Vous saurez qui est entré ou sorti, par ici en tout cas.
Davetliler bu kapıdan girip çıkıyorlardı. Yiyecekler de burada hazırlanıyordu.
Les gens entraient et sortaient par cette porte, et la cuisine était là derrière.
Kapıya bırakılmıştı. Üzerinde bir kart vardı.
Avec une carte.
- Kim gelmiş? Kapıdaki kim?
- Qui est-ce?
Paltonu kap!
Prenez votre manteau!
- Kapının oradalar.
- Près de la porte.
Beni görmek istemediğini biliyordum ve arka kapının anahtarı da bende vardı.
Elle ne veut pas me voir, mais j'ai la clé de derrière.
Babam bunları öğrenirse beni kapının önüne koyar.
Si mon père apprend tout ça, il me fout dehors.
Kriz zamanlarında, kindarlığa ve güvensizliğe kapılmamalıyız.
En temps de crise, on ne doit pas succomber au cynisme ou à la méfiance.
Tanhauser Kapısı! - Evet!
De la porte de Tannhäuser.
Çıkarken kapıyı kilitler misiniz?
Vous oubliez souvent de fermer à clé en sortant?
Kapı zorlanmamış.
Il n'y a pas eu d'effraction.
Bazen öyle oluyor ki... sanki bir girdaba kapılmışım. Nefes alamıyorum.
Parfois, je me sens... comme si j'étais prise dans un tourbillon et... je ne peux plus respirer.
Kapını açık bırakmışsın! Serserinin teki evine girmiş! Bu yüzden tüm dünya sana karşı sanıyorsun!
Vous laissez votre porte ouverte, un petit voyou vous cambriole, et maintenant, vous êtes le centre du monde?
Bu silahı alacaksın. Kapıyı çalacaksın. Kapıyı açtıklarında onları silahla durduracaksın.
Tu tiens le flingue, tu leur fais ouvrir la porte, et tu les menaces pour qu'ils ne fassent rien.
Kapıya çarpmıştım.
Une porte.
Kapıyı kapatın.
Fermez la porte.
Kap sende kalabilir.
Garde le gobelet.
Rolleri o kapıyor.
Elle, elle obtient des rôles.
Çünkü gömleklerini kolalamamı ve elimde martiniyle kapıda seni karşılayıp "Günün nasıl geçti hayatım?" dememi istedin.
Tu voulais que je repasse tes chemises, que je t'attende à la porte avec un martini et que je demande : "Comment était ta journée, chéri?"
Kapı komşunuzu ben oynayacağım.
Je vais jouer votre voisine d'à-côté.
Kapı komşusunu oynayacak kızı göndermeliyiz.
La voisine doit plier bagages.
Kapı komşusunu oynayacak olan kurabiyeden bahsediyorsun.
Cette jeunette qui joue la voisine.
Ön kapıda buluşalım.
Retrouvez-moi devant l'entrée.
Tahminen... Arabanın kapıları takıldığı zamandan.
Alors je dirais de l'époque où les portières étaient identiques.
Kapı yapılacaktı. Pekala.
Pour une porte.
Göreceğiniz üzere, çerçeve zarar görmüş durumda fakat kapının kendisinde bir sorun yok.
Vous verrez, le chambranle est fichu, mais la porte en elle-même est intacte.
Asıl darbe gören kısım kapı dikmesi ve pervaz.
C'est le montant qui est endommagé.
Öyle zamanlar vardı ki, hatırlar mısın? Kapımızı kilitlemeye bile gerek duymazdık.
Souvenez-vous de l'époque où on laissait nos portes ouvertes...
- Kapıyı da tamir ettin, değil mi?
- Vous avez bien réparé la porte?
Kapını kırmamalıydım.
Je n'aurais pas dû défoncer ta porte.
Kapı açık!
C'est ouvert.
Bay McGill, ağabeyinin kapısını kırmanın yasadışı bir davranış olduğunu kesinlikle biliyordu.
M. McGill savait que forcer la porte de son frère était répréhensible.
... bu kadar basit. - Lütfen aç kapıyı!
- Laisse-moi entrer.
Chuck'ın evinden geliyorum da, kapıyı bir türlü açmıyor.
Je viens de chez Chuck, et il n'est pas venu m'ouvrir.
Ben bir yıllığına kıracağım kapıyı kırdım.
Entrer sans frapper, j'ai déjà donné.
Dört duvar ile bir kapı.
Quatre murs et une porte.
- Evet. Gün boyu kapı kapı dolaşıp uğraştım.
J'ai passé presque toute ma journée à démarcher.
Kapı yanında bekledim.
J'étais à la porte.
İkinci kapı.
Deuxième porte.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]