English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Kendisini

Kendisini Çeviri Fransızca

7,828 parallel translation
Kendisini küçük düşürmeden ve onun esiri olmadan nasıl yaptığını.
En vivant à leurs dépens. Je ne me laisse pas emprisonner ou dégrader par eux.
Oprah'nın dediği gibi : "Biri size kendisini gösterdiğinde, onlara inanın."
Comme dit Oprah "Vois les gens tels qu'ils se montrent."
Sanırım seni anlarsa belki kendisini de anlayabileceğine inanıyor.
Je pense qu'il croit que s'il arrive à vous comprendre, il arrivera peut-être à se comprendre lui-même.
Konuşmam kimseye ortaya çıkıp kendisini kanıtlaması için ilham vermedi mi?
Mon discours n'a inspiré à personne l'envie de montrer de quoi il est capable?
Kız arkadaşı ona kendisini erkek gibi hissettiriyordur.
La maîtresse flatte l'homme en lui.
Bu mesaj 5 saniye içinde kendisini yok edecek.
Ce message s'autodétruira dans 5 secondes.
Hiçbir şekilde temas kuramıyorum. Kendisini gizledi.
Je n'ai aucun moyen de la contacter.
Hunt özel eğitimli ve kendisini amacına adamış biridir.
Hunt a une formation unique et il est très motivé.
Onu kontrol edeceğini, kendisini mahvedeceğini biliyordum.
Je savais qu'elle le contrôlerait. Qu'elle le ferait s'autodétruire.
- Kendisini bir vücuda yüklüyor.
Il se télécharge dans le corps.
Protokolleri haricinde kendisini kapatıp, belleğini dağıtmış.
Il s'est dispersé, s'est débarassé de sa mémoire. Mais pas de ses protocoles.
İsa'nın kendisini feda etmesi gibi, İblis de öyle yapıyor.
Tout comme Jésus exige des sacrifices... Satan aussi.
Kendi kendisini boğdu.
Il s'est noyé.
- Kendi kendisini kaçırttı hayatını kurtarmak için ise 50 bin dolar bulmam gerekiyor.
Il s'est fait enlever, et je dois trouver 50 000 $ pour lui sauver la vie.
# Benim yüzümden ölüp gitti her gün özlüyorum kendisini #
Elle a perdu la vie à cause de moi Et elle me manque chaque jour ici-bas
Her üç siyahi erkeklerden biri hayatının bir döneminde kendisini hapishanede bulmuştur.
un homme noir sur trois connaît la prison au cours de sa vie.
İşte Denise ile konuşuyordum, sonra düşündü ki sen Rachel'ın kendisini iyi hissetmesini sağlayabilirsin.
J'en parlais avec Denise, elle pense que ta compagnie pourrait faire du bien à Rachel.
5 yıldan beri bu kızın duvarında asılı durup düşünceli Wolverine suratını takınıyorum. Artık durmamın sebebi ise beni indireceği zaman kendisini suçlu veya ihanet etmiş gibi hissetmesidir kesin.
Je fais mon Wolverine ténébreux sur ce mur depuis 5 ans et 3 mois, et si je suis encore là, c'est parce qu'elle se sentirait déloyale en m'enlevant.
McCarthy çorbaya ot katmış olmalı. Beynim kendisini yemeye çalışıyor şuan. Aman Tanrım.
Y avait de la beuh dans sa soupe, j'ai le cerveau en vrac.
Sonra kendisini öldürmek zorunda kalacak diye tabii.
Ça le tuerait.
Onların hayatlarını. Sen dikkatini verdiğin sürece kendi kendisini gözlerinin önüne serebiliyor.
Leur vie... continue de se dévoiler tant que... tu y prêtes attention.
Dün burada olup kendisini Derek Kaye olarak tanıtan ve bana koduğumun Stanley Kubrick'ini getireceğini söyleyen küçük puştu diyorum!
Je parle de ce petit enfoiré qui était dans ce bureau hier qui disait qu'il était Derek Kaye et qui disait qu'il pouvait m'amener ce putain de Stanley Kubrick!
Onun sadece kendisini görmesini istiyordu.
Son idée fixe : qu'il désire la revoir.
Gelin de görün ölümün kendisini!
et regardez la mort elle - même.
Bir zamanlar dürüst kabul ederdik kendisini.
était autrefois réputé honnête.
En korktuğu şey, kafayı bulup da, kalkmış bir sik ile, kendisini uzun zamandır seven bir ladyboy'un yanında uyanmaktı.
Il avait peur de finir ivre mort, et de se réveiller avec un travelo qu'il aurait baisé la veille.
Özür dilemene gerek yok ve artık Raven'ın kendisini cezalandırmasına da gerek yok.
Vous n'avez pas besoin de vous sentir désolée... et Raven n'a pas besoin de se punir en plus.
Babası, kendisini hiç bu kadar korumasız bırakmazdı.
Son père aurait pris plus de précautions.
Filmin ilk çeyreğinde size çok fazla bilgi veriliyor. Ki sudoku kendisini tamamlayabilsin.
On vous donne tellement de renseignements pendant le premier quart du film, simplement pour que la grille de Sudoku puisse être remplie.
Hemşire yanımızdan gittiği anda, gözlerini bana dikti.. Ve kendisini daima, sudan alınıp kesme tahtasına bırakılmış.. bir balık gibi hissettiğini söyledi.
Lorsque l'infirmière nous a laissés seuls, elle m'a regardé droit dans les yeux et elle me dit qu'elle s'est toujours sentie comme un poisson hors de l'eau posé sur une table à découper.
Kendisini düşünmeye hiç de ihtiyacı yok.
Il ne pense jamais qu'il ne peut rien faire par lui-même.
Görüşüp kendisini teslim olmak için ikna etmeyi kabul etti.
Il accepte d'essayer de le convaincre.
Bir insan nasıl olur da kendisini kaçıran insanlara âşık olur?
Quelle fille aime son ravisseur?
Birisinin bana o kadar çok âşık olmasını istiyorum ki eğer ben gidersem kendisini ölecekmiş gibi hissetsin istiyorum.
Je veux qu'on m'aime, qu'on se sente mourir loin de moi.
Kendisini bulamadık.
On la trouve pas.
Ülkeye birilerini sokmak için evrak oluşturup sonra kendisini korumak için kayıtları silmesi muhtemel bir durum.
Elle a pu créer des documents pour autoriser quelqu'un à entrer dans le pays, documents qu ´ elle a ensuite supprimés.
Bütün İngiliz büyüsüne emrediyorum, kendisini Kara Kral'ın eline versin!
J'ordonne à toute la magie d'Angleterre de s'en remettre aux mains du Roi Noir.
Yani herkes tanışma sürecini atlatmaya çalışırken diğer insanın kendisini tanımaması için elinden geleni yapar.
Le problème c'est que la plupart des gens, pour surmonter la période où on s'apprend à se connaître, font tout pour être sûr que l'autre personne ne puisse pas le connaître,
Birileri servisin kendisini yok etmek istiyor.
Quelconque vouloir écraser l'intelligence.
Sakin ol. Birinin baskı altında olduğunu görünce kendisini biraz daha baskı yapmaktan alıkoyamıyor. Oliver işte.
Détendez-vous.
O sertleşirken, beyin tıkanmaya başlıyor ve her şeyi unutacak hâle getiriyor. Hatta kendisini bile.
En durcissant, ça étouffe le cerveau, ce qui le rend méconnaissable, même pour lui-même.
Kyle'ın sana kendisini kanıtlamadığını mı düşünüyorsun?
Tu crois que Kyle ne voulait pas faire ses preuves auprès de toi?
Kyle yaptığı her şeyi kendisini sana kanıtlamak için yaptı.
Il n'a jamais rien fait d'autre.
Schneider, kendisini beklediğini biliyor.
Schneider sait que tu l'attends.
Karısının kendisini başından beri sevmediğini düşünüyordu.
Il pensait que sa femme ne l'aimait plus du tout
Gözyaşlarına boğulmadı ve birisinin kendisini artık sevmediğini öğrenince çoğu insan gibi üzücü bir şey olduğunu düşünmedi.
Il ne fondit pas en larme et n'y pensa plus chose que la plupart des gens font quand ils réalisent que quelqu'un ne les aime plus.
Sayın Yargıç, istediğiniz gibi kendisini bulduk.
Votre Honneur, nous l'avons trouvé, comme vous le souhaitiez.
O kadın beş senedir acı çekti ve bundan sonra kocasının kendisini onun için feda ettiğini düşünerek yanlış bir inançla hayata küsecek.
Cette femme a souffert pendant cinq ans et maintenant elle va vivre avec cette fausse croyance que son mari s'est sacrifié pour elle.
Kendisini parasıyla tamamlamaya çalışan yıkılmış bir adamdım.
J'étais un homme brisé qui essayait de recoller les morceaux avec l'argent.
O dönemde, Weibo kendisini bu illerin en güçlüsü olarak ilan etti.
En ce temps-là, Weibo revendique être la plus puissante de ces provinces.
Tanımıyorum kendisini.
Je ne le connais pas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]